Erkek olsun kadın olsun, bülûğ (ergenlik) çağma eren her insan, cinsel duygulara sahip olur. Rûh ve beden sağlığına göre bu duygular artar veya eksilir. Kişi aldığı terbiye ve yaşadığı ortama göre bu duygularını açığa vurur ve tatmin etmek yoluna gider.
Ciddî bir Müslüman veya yaradılıştan sâhip olunan ahlâk cevherini koruyabilmiş her insan için cinsel ihtiyaçlarını giderip tatmine ermenin biricik yolu evliliktir.
Bunun içindir ki evlilik kurumu ilk insan toplumlarmdan zamanımıza kadar varlığını korumuştur.
Gerçek değeri ve kutsallığını peygamberler izinde yaşamış topluluklarda bulduysa da, evlilik kurumunun cinsel anarşi ortamlarında bile varlığını koruyabilmesinin iki ana sebebi vardır.
a- Evlilik, diğer bir ifadeyle aile duygusu insanda fıtrîdir; yaradılış- daııdır.
b- Evlilik Hz. Muhammed dâhil bütün peygamberler tarafından öğütlenip emredilmiştir.
insanların yaratıcısı olan yüce Allah, erkeği kadına, kadını da erkeğe eğilimli ve ihtiyaçlı yaratmıştır. Erkeklere kadınları ve oğulları
Sevdirmiştir. Erkeğe dölleme, kadına da doğurma gücünü vermiştir.
Erkekle kadın arasında çocuk sonucuna götürecek pek kuvvetli bir
cazibe yaratmıştır. Eşlere çocuk sevgisi yanı sıra büyütmek için gereli olan fedakârane çalışma, sabır ve merhamet duygularını lütfetmiştir.
Yukarıda özetlediğimiz bu özellikler ve benzerleri, her bir insanın varlığına sindirildiği için; kadm-erkek, genç-ihtiyar, âlim-câhil her insan evliliğe eğilimli, istekli ve atılımlı olmuştur.
Allah’ın insanlığa gönderdiği son İlâhî düzen olan İslâm’ın yönetiminden yoksun insanlığın evliliği koruyabilmesinin sırrı, işte bu yaratılıştan fışkıran evlilik ihtiyacıdır.
Yüce Allah, insanları evliliğe eğilimli ve ihtiyaçlı yarattığı gibi, insanlar içinden seçip gönderdiği peygamberlerle de evliliği emir buyurmuştur.
İnsanlığın büyük önderleri olan peygamberler, insanlara sürekli olarak evliliği aşılamışlar, bizzat da örnek olmuşlardır.
İnsanlar, yaratılıştan sâhip oldukları evlilik arzularının Allah’ın özel emirleriyle de takdis olunduğunu görünce, evliliğe yönelmişlerdir.
Böylece evlilik, insanlık kültürünün ana kurumu olmuştur.
İnsanın fıtrî yapısı aynı özelliğini koruduğu, İslâm Dîni yanısıra tahrife uğramış semâvî dinler de etkinliğini sürdürdüğü için, evlilik kurumu, varlığını sürdürmektedir ve sürdürecektir.
İslâm Dîni Evliliği Emredicidir
Cinsel hayat fıtrî bir ihtiyaç olduğu, engelleyici bedenî ve malî zarûret olmaksızın ertelenmesinden ancak cinsel haramlar doğabileceği içindir ki yüce Allah, Hz. Muhammed aracılığı ile gönderdiği İslâm Dîni’nde mü’minleri evliliğe yöneltmiştir.
Evlilik, İslâm Dîni’nin iki ana kaynağı olan Kur’ân ve Sünnet’te öylesine yer almıştır ki, İlâhî düstûrların büyük çoğunluğunun evlilik etrafında kümeleştiğini söylemek mümkündür.
Kur’ân-ı Kerîm’de evlilik
Kur’ân-ı Kerîm’de başta Bakara, Nisa, Nûr ve Talâk sûreleri olmak üzere, hemen hemen bütün sûrelerde evlilik doğrudan ve dolaylı olarak yer almaktadır. Çünkü boşanma, mîras, neseb-süt-evlilik akrabalığı, vasiyyet, örtünme, ana-baba ve akrabaya ihsan, cinsel haramlara ilişkin bazı cezalar vs. evlilikle ilgilidir.
Kur’ân-ı Kerîm’de yasaların insanların evli olduğu esasına dayanılarak konulduğunu söylememiz bile mümkündür. Çünkü evlilik, Kur’ân-ı Kerîm’in hemen hemen her sûresine sinmiştir. Kur’ân-ı Kerîm’de esir müslüman kadınlarla evlilik emri yanısıra (Nisâ 25) “Evleniniz.” emrinin açık olarak Nisâ sûresinin üçüncü âyetinde yalnız bir defa, o da birden fazla kadın alabilme ruhsatı ile ilgili olarak verilmesi, yukarıda işaret ettiğimiz gerçeğin delilidir.
Sonuç olarak şöyle diyebiliriz:
Kur’ân-ı Kerîm’de “Evleniniz.” ve “Evlendiriniz.” emri özel olarak birer defa geçer, ama bütün Kur’ân evliliğe yönelticidir.
Sünnet’te evlilik
Kur’ân-ı Kerîm’in açıklaması olan Allah’ın Resûlü’nün sünnetinde ise evlilik açık olarak öğütlenmekte, hatta tekrar tekrar emrolun- maktadır.
Evliliğe yöneltici olan Peygamberi buyrukları üç başlık halinde sunmaya çalışacağız.
a- Evliliğe teşvik edici genel ilkeler,
b- Çocuk sâhibi olmak için evliliğe teşvik edici düstûrlar,
c- Cinsel haramlardan korunmak için evliliğe teşvik edici kurallar.
İslâmî hayatı evlilik üzerine temellendiren ve Kur’ân’da “evlendiriniz” ve “evleniniz” “emirlerini veren Yüce Rabbimiz, eşlerden her birini diğerini tamamlayan ve bütünleyen anlamına Zevç olarak isimlendirmiştir.1 O’nun Elçisi olarak Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed de (sav) bu çizgide evliliğe yönlendirmiştir.
O, bir hadîslerinde bekârlık ve dulluğun mânevî yoksulluğuna değinerek şöyle buyur muştur:
Bekârlık yoksulluktur
“Karısı olmayan erkek; çok mal sahibi olsa da yoksuldur, yoksuldur, yoksuldur. Kocası olmayan kadın; zengin olsa da yoksuldur, yoksuldur, yoksuldur.”
-Allah şanını ve bağlılarını artırsın- o, bir diğer hadîslerinde evliliğin kendisinin ve diğer Peygamberlerin yolu olduğunu şöylece açıklamışlardır:
Evlenmek peygamberler yoludur
“Nikâh evlenmek benim sünnetimdir; emrimdir, uygulanıamdır. Sünnetimle amel etmeyen benim yaşam çizgimde değildir. Evleniniz. Çünkıi ben diğer ümmetlere karşı sizin çokluğunuzla övünürüm; övüneceğim. O halde gücü yeten evlensin. Evlenemeyen oruç tutsun. Oruç, oruç tutan kişi için.
“Utanmak, güzel koku sürünmek, dişleri temizlemek ve evlenmek, bütün peygamberlerin özellikleri ve öğretilerindendir.”