Cennette Arapça mı Konuşulacak?

By | 6 Şubat 2015

cennette-arapca-mi-konusulacak   Kur’ân’ın dili, son peygamber Hz. Muhammed’in (a.s.m.) konuştuğu dil Arapça olunca, Cennet dilinin de Arapça olacağı şüphe götürmez bir gerçek olur. Hz. Âdem de yeryüzüne indirilmeden önce Cennette bulunduğu zamanlar Arapça olarak konuşurdu. Ayrıca bu dil Peygamberimizden (a.s.m.) başka diğer peygamberlerden bazılarının da konuştuğu dildir.
İbni Abbas’tan şu meâlde bir hadis-i şerif rivayet edilir:
“Üç hasletten dolayı Arabi seviniz: Çünkü ben Arabım, Kur’ân-ı Kerim Arapça olarak nâzil olmuştur, Cennet ehlinin konuştukları dil Arapçadır”
Arapça, belâgat, edebiyat, fesahat ve zenginlik bakımından dünya dillerinin en güzelidir. Aynı zamanda ses, âhenk ve cümle yapısı bakımından da diğer diller arasında apayrı bir yeri vardır. Cenâb-ı Hak da kendi kelâmı Kur’ân-ı Kerimi Arap diliyle indirmiştir. Peygamber- i Zîşân (a.s.m.) da zaten bu dili konuşuyordu; kendi milletinin, kavminin dilini…
Bu hadis-i şerifi bazı âyetler de tasdik etmekte, desteklemektedir.
“Halkı Allah’ın azabından sakındıran peygamberlerden olsun diye onu apaçık bir Arapça lisan ile senin kalbine Cebrail getirdi.”
“Biz hiçbir peygamberi kendi kavminin dilinden başkasıyla göndermedik ki, emrolunduklarını onlara apaçık anlatsınlar” meâlindeki âyet-i kerime de Peygamberimizin (a.s.m.) kendi kavmi olan Araplara kendi dilleriyle tebliğde bulunduklarım bildirir. Evet, Kur’ân’ın dili, son Peygamber Hazret-i Muhammed Mustafa’nın (a.s.m.) konuştuğu dil Arapça olunca, Cennet dilinin de Arapça olacağı şüphe götürmez bir gerçek olur. Hz. Adem de yeryezüne indirilmeden önce Cennette bulunduğu zamanlar Arapça olarak konuştuğu rivayet edilir.Ayrıca bu dil Peygamberimizden (a.s.m.) başka diğer peygamberlerden bazılarının da konuştuğu dildir. Meselâ, Hz. Nuh, Hz. Hud, Hz. İsmail, Hz. Sâlih, Hz. Şuayb Arapça konuşuyorlardı.Ayrıca İmam Kastalânî, Hz. Âişe’den “Cennet ehli Muhammed Aleyhisselâmm diliyle konuşacaklar” meâlinde bir rivayeti zikreder.
Cennet dilinin Arapça olduğu yukarıda meâlini verdiğimiz hadis-i şerifin ifadesinde ve Hz. Âişe’nin rivayetinde sabit olmakla beraber, Üstad Bediüzzaman Mektubat’ta İmam-ı Azam’ın bir fetvasının hikmetini izah ederken şöyle bir ifadeye yer verir:
“Bir rivayette lisan-ı ehl-i Cennetten sayılan Fârisî lisanı…”‘
Bu beyanla, yukarıdaki ifadeler bir arada düşünülürse şöyle bir neticeye varmak herhalde yanlış olmaz: Esas itibariyle Cennet lisanı Arapçadır; fakat Farsça da konuşulabilir. Yani Cenâb-ı Hak her iki dili de Cennet lisanı olarak yaratabilir.
Hadis-i şerifte “Arabi seviniz” ifadesini mutlak olarak anlamamak lâzımdır. Çünkü Araplar içinde gayr-i müslimler olduğu gibi, günümüzde dinsizler bile vardır. Onların sadece Arap ırkına mensup olmaları, Arapça konuşmaları onları sevmeye yeterli hususlar değildir.
Hadiste yer alan beyandan maksat, Müslüman olan, dinini yaşayan, Resulullah’ın (a.s.m.) izinde olan Araplardır. Zaten bunlar din kardeşimizdir. Onları din kardeşimiz olarak sevdiğimiz gibi, ayrıca Kur’ân’ın, Resulullah’ın (a.s.m.) ve Cennetin lisanını konuştukları, İslâmiyete hizmet ettikleri için de diğer milletlerden farklı olarak bir derece daha fazla sevgiye lâyıktırlar.