Cennete En Son Girene Neler Verilir?

By | 18 Ağustos 2014

hac-umre-seti

 

islamda cennetGüvenilir kimselerin tbn Mesud’dan (radıyallâhu ‘anh) rivayet ettikleri ve bize kadar ulaşan bir haber şöyledir: “Bütün insanlar topluca Sırat köprüsünün başına gelir. Onların buraya gelmeleri cehennemin etrafında bulunmaları de­mektir. Sonra herkes amel derecelerine göre bu köprüden geçerler.

Bu köprüden kimisi şimşek, kimisi rüzgâr, kimisi kuş, kimisi hızlı yarış atı, kimisi yarış devesi ve kimisi de süratli bir koşucu gibi geçer. En sona kalan kimseler ayak parmaklarının ucunda yavaş yavaş geçmeye çalışır. Fakat sı­rat bu kimseyi düşürür. Sırat kaygandır; üzerinden geçen kimseyi kaydırır. Kılıç gibi keskindir. Üzerinde deve dikeni gibi dikenler bulunur. Bu köprü­nün her iki yanında, ellerinde ateşten çengeller bulunan melekler vardır. Bu çengellerle insanları yakalamaya çalışırlar. Geçenler kurtulmuştur. Dikenler­den ve bu çengellerden dolayı yaralanarak geçenler de kurtulmuştur. Fakat yüz üstü düşüp yığılanlar cehenneme yuvarlanmıştır. Bu esnada bazı melek­ler de, “Ey Rabbimiz! Onları kurtar, kurtar!” diye yalvarırlar.

Cennet ehlinden en son kişi sıratı geçip geldiğinde, ona cennetten bir kapı açılır ve cenneti görür. Cennete girip giremeyeceğini bilemez. Cennete şöyle bir bakar, Rabbine yalvarmaya başlar:

–        Ey Rabbim! Beni şuraya yerleştir, der. Allah (celle celâiüh),

–        Seni oraya yerleştirdiğim takdirde başka şeyler de istersin, buyurur. Adam,

–         İzzetine yemin olsun ki, başka bir şey istemem, der. Bunun üzerine Allah (celle ceiâiüh) onu, bu istediği yere yerleştirir. Oraya yerleşmesiyle birlikte diğer yerlerle arasındaki perdeler kaldırılır. Gördükleri karşısında kendisine veri­len yer küçük ve basit gelmeye başlar. Tekrar Rabbine yalvarır:

–         Rabbim! Beni şuraya yerleştir, der. Allah (celle celâiüh),

–         Seni oraya yerleştirdiğim takdirde başka bir yer istersin, buyurur. Adam,

–         İzzetine yemin olsun ki, başka bir yer istemem, der. Bunun üzerine Al­lah (celle celâiüh) onu, bu istediği yere yerleştirir. Bunun akabinde önündeki di­ğer nimetlerle olan perde kaldırılır. Adam tekrar başka bir yer ister. Öyle ki bu durum dört sefer tekrar eder. Dördüncü seferde yine aradaki perdelerin kaldırılmasıyla, daha önce kendisine verilen tüm nimetleri beğenmez olur. Fakat susar; hiçbir şey istemez. Allah (celle celâiüh) ona,

–         Başka bir şey istemiyor musun? buyurur. Adam,

–         Artık istemeye utanıyorum, der. Allah (celle celâiüh) ona şöyle der:

–         Sana dünya ve onun on misli kadar da yer veriyorum.

İşte bu, cennete en son gireninin sahip olduğu yerdir.

Hadisi nakleden Abdullah b. Mesud (radıyallâhu ‘anh) derki: Resûlullah (sallallâhu ‘aleyhi ve sellem) bu hâdiseyi her anlatışında azı dişleri görünecek ka­dar gülerdi.”

Bir haberde anlatıldığına göre, cennete giren kadınlar dünyada yaptıkları salih amellerin fazlalığına göre cennet hurilerinden daha güzel olurlarmış.

Nitekim ayet-i kerimede şöyle buyrulur:

“Gerçekten biz onları apayrı bir biçimde yarattık. Onları eşlerine düş­kün ve yaşıt bakireler kıldık Bütün bunlar sağdakiler (amel defterleri sa­ğından verilenler) içindir.”
Ebû Hüreyre’nin (radıyallâhu ‘anh) rivayet ettiğine göre Nebî (sallallâhu ‘aleyhi ve sellem) şöyle buyurur:
Hasan-l Basrî (rahimehullâh) rivayet ediyor: Resûl-İ Ekrem (sallallâhu ‘aleyhi ve sel­lem) buyurdular ki: “Allah Teâlâ’nm yüz rahmeti vardır. Bunlardan birini dün­yada bulunanlara dağıtmıştır. Bu dünya hayatının sonuna kadar yetecek de­recede geniştir. Kıyamet günü olunca Allah(celle celâiüh) bu rahmetini çekip alır ve doksan dokuz rahmetiyle birleştirir. Bu yüz rahmeti kendisine itaat eden­lere ve dostlarına dağıtır.””Allah Teâlâ, rahmetini yüz parçaya ayırdı, doksan dokuzunu yanında bıraktı, bir parçasını yeryüzüne indirdi. İşte bu bir parça rahmet sebebiyle bütün ya­ratıklar birbirine merhamet eder. Hatta yavrulu bir kısrak, yavrusuna basma korkusuyla tırnağını kaldırır”

Resûlullah (sallallâhu ‘aleyhi ve sellem) müminlere, Allah Teâlâ’nm kendilerine bahşetmiş olduğu bu rahmeti hatırlatarak, onların bu nimete hamd ve şü­kürde bulunmaları, salih amel işlemeleri gerektiğini bildirmiştir. Allah’ın rahmetini ve merhametini ümid eden kişi amel eder ve bunda da gayretli olur. Nitekim Allah azze ve celle şöyle buyurmaktadır:

“Allah’a korkarak ve rahmetini umarak dua edin. Muhakkak ki iyilik edenlere Allah’ın rahmeti çok yakındır.”

“Her kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa, iyi iş yapsın…”

“Rahmetim her şeyi kuşatmıştır.” Yani her şeyin Allah’ın rah­metinden bir nasibi vardır.