Bid’atın Sünneti
BİD’ATİN ANLAMI
Bid’at için yapılan yüzlerce tariften bazısı şöyledir;
Bid’at, sahabe ve tabiin döneminde dinde olmadığı halde sonradan ortaya çıkan dindeki yeniliktir. (Cürcani, Ta’rifat s.68). Bidat, akide ve amelde Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in söylediği ya da uyguladığı sünnete muhalif bir şey ortaya koymaktır. (İbn Üseymin, Şerhu Lumatil itikat s.40). Bid’at şeriata aykırı düşen ilave ya da noksanlardır. (Suyuti el Emru bilk ittiba). Şatıbiye göre bid’at, şer’i gibi görünen Allah’a daha fazla ibadet edileceği düşünülen sonradan ortaya çıkmış yoldur. (Şatıbi, el-İtisam 1/37) vs. gibi.
BİDAT KAPSAMINA GİRMEYEN YENİLİKLER
Din tamamlandıktan sonra ortaya çıkan, icat, teknolojik gelişme ve yenilikler vahiyle adet, çerçeve ve şekli çizilen konular olmadığından bid’at kapsamı dışındadırlar. Ziraat aletleri nakil vasıtaları, ulaşım ve savaşlarda kullanılan silahlar, tesisat, mühimmat, araç ve gereçler bid’at kapsamında değildir. Bü tür yenilikler şu ayet kapsamındadır;
“Sizde onlara karşı gücünüzün yettiği her çeşit kuvvetten savaş için beslenen atlardan hazırlayın…”
Kuran ve hadislerde bid’atle ilgili diğer bir ortak nokta , bid’at ifadesinin önceki dönemlerde olmayan sonradan ortaya çıkan şeyler için kullanılmış olmasıdır. ” Dinimizde olmayan bir şeyi ihdas edenin ortaya koyduğu şey reddedilir.” (Buhari, İ’tisam 30)
Hadiste ifade ediliği gibi,
1: Bid’atin inanç ve ibadet konusunda olması gerekir. Muamele, yerleşim, giyim, ticaret, inşaat, onarım, mimari vs. konularda bid’at olmaz.
2: Dini naslardan ya da dinin ana konularından birine muhalif olmaması gerekir.
İslam, fen, sanat, teknoloji konusunda bir sınırlama getirmiş olsaydı insanları zulmete sokmuş olacaktı. Zira bu gün kullanılan bir alet yarın özelliğini kaybedebilir, ondan daha yararlı ve pratik olanı çıkabilir.Bu nedenle İslam bu konuları zaman ve gelişen şartlara bırakmıştır. Her zaman insan akıl gayretiyle ve deneyimleriyle daha güzele ulaşabilir.
Dinin özünün ve asli hüviyetinin korunması için bid’ati tanımak çok önemlidir. Bid’at kapsamının inanç ve ibadet konuları ile sınırlı olduğu hususunda İslam uleması görüş birli- ğindedir. Dinin ruhu ve genel prensiplerine aykırı olmayan ve ibadet olarak algılanmayan adetler bid’at değildir.
Bid’at hakkında ayeti kerimeler;
“Andolsun ki biz peygamberlerimizi açık delillerle gönderdik ve insanların adaleti yerine getirmeleri için beraberlerinde kitabı ve mizanı indirdik.” (Hadid 25)
“Biz kitabı sana sırf hakkında ihtilafa düştükleri şeyi insanlara açıklayasın ve iman eden bir topluma da hidayet ve rahmet olsun diye indirdik.” ( Nahl 64)
“Bu daha önce geçenler hakkında Allah’ın sünnetidir. Sen Allah’ın sünnetinde asla bir değiştirme bulamazsın.”(Ahzâb 62)
“(İşte bu) Allah’ın öteden beri süregelen sünnetidir. Sen Allah’ın sünnetinde asla bir değişiklik bulamazsın.”(Feth 23)
“(Bu) senden önce gönderdiğimiz peygamberler için de uyguladığımız sünnetimizdir. Sen bizim sünnetimizde hiçbir değişiklik bulamazsın.” (İsra 77)
Bid’at hakkında hadisi şerifler;
Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu;
“Ümmetim içinde sizin ve babalarınızın duymadığı bid’- atler türeten yalancı deccaller ortaya çıkacaktır.” (İbn Hanbel, Müsned 2/349)
“İşlerin en kötüsü muhdesat; yani sonradan ortaya çıkanlardır.” (İbn Hanbel, Müsned 3/319)
“Benden önce gelen her peygamber yapmaları için hayırdan, sakınmaları için de şerden haber vermiştir.” (Müslim 1844)
Muaz b. Cebel -Radıyallahu Anh’ın rivayet ettiği hadiste belirtildiğine göre de Peygamber sallallahü aleyhi vesellem kendinizi Yemen’e gönderdiğinde şöyle sormuş:
“Sana hüküm vermek üzere bir husus arzedildiğinde nasıl hükmedeceksin?” Muaz:
“Allah’ın kitabı ile hükmederim.” deyince, Peygamber:
“Eğer Allah’ın kitabında olmazsa?” diye sorunca, Muaz:
“O halde Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in sünneti ile… (hükmederim)” demiştir. (Darimî, Sünen s. 57)
Huzeyfe -Radıyallahu Anh-‘ın zikrettiği hadis de bunun gibidir: Bize Rasûlullah sallallahü aleyhi vesellem iki hadis aktardı. Bunlardan birisini gördüm, diğerini de bekliyorum. O bize dedi ki: “Şüphesiz emanet yiğit adamların kalblerinin köküne inmiştir. Sonra onlar Kur’ân-ı Kerim’den öğrendiler, sonra da sünnetten öğrendiler…” (Buhari, Fiten 13)
Abdullah b. Mesud -Radıyallahu Anh- diyor ki: “Bize yüce Allah’ın kitabında yahutta Allah’ın Peygamberinin sünnetine dair bildiğimiz herhangi bir husus hakkında soru sorarsanız, biz de onu size bildiririz. Fakat sizin sonradan uydurduğunuz şeylere gücümüz yetmez.” (Darımî, I, 46)
Ebû Seleme b. Abdu’r-Rahman (vefatı: 94 h.) Hasan-ı Basri’ye (vefatı: 110 h.) dedi ki: “Bana ulaştığına göre sen kendi görüşüne göre fetva veriyormuşsun. Rasûlullah sallallahü aleyhi vesellem’in sünneti yahut Allah tarafından indirilmiş kitabın bir hükmü ile olmadıkça sakın kendi görüşüne göre fetva verme.” (Darımî, I, 59)
“… Allah’tan korkun ve (meşru Müslüman yöneticilere) dinleyip, itaat etmeye bakın. Gerçek şu ki aranızdan uzun ömür yaşayacak olanlar çokça ayrılıklar göreceklerdir. O vakit siz benim sünnetime ve raşid halifelerin sünnetine sımsıkı yapışmaya bakınız. Bu sünnete azı dişlerinizle yapışınız.” (İbn Ebi Âsim, es-Sünne, I, 39, Bab: 16, Hadis: 54]
İmam Ahmed’in Gudayf b. el-Haris -Allah ondan razı olsun-’den naklettiğine göre, Peygamber sallallahü aleyhi vesellem’in şu buyruğu bu kabildendir: “Bir kavim, bir bid’at ihdas etti mi mutlaka sünnetten onun benzeri kaldırılır…” (Ahmed, el-Müsned, IV, 105)
“Her kim bizim bu işimizin üzerinde olmadığı bir amelde bulunacak olursa, (bizim işimize uymayan bir iş yaparsa) o merduttur.” (Müslim, 1718)
İbn Abbas -Radıyallahu Anh- şöyle demiştir: “İnsanların bir bid’at ortaya koymadıkları, bir sünneti öldürmedikleri, bir yıl geçmiyor. Nihayet bid’atler hayat buluyor, sünnetler ölüyor.” (İbn Vaddah, el-Bid’a, s. 38)
El-Hamdü lillahi rabbil alemin!.