Baş Ağrısının Sebepleri Nelerdir ?

By | 27 Şubat 2015

Baş Ağrısının Sebepleri NelerdirBaş Ağrısının Sebepleri Nelerdir ?

‘Veyl ve helak, cehennemin sıcak suyu başlarına dökülecek kimseler içindir. Zira dünyada baş ağrısına sabredememişlerdir”(Hadis-i Şerif)

Beynin iç dokusunda ağrı algılayıcıları olmadığı için beyinde ağrı ol­maz. Baş ağrısı dahil bütün ağrılar, aslında vücudun bağışıklık sistemine gönderdiği birer rapordur. Bu raporda ağrıyan bölgedeki zararın ezilme, kanama, kimyasal madde zehirlenmesi gibi sebebi, enfeksiyon tipi ve şid­deti detayıyla anlatılır. Başağrısı olarak hissedilen ağrı, çoğu zaman vücu­dun herhangi bir yerinde oluşan bu tür bir rahatsızlıktır. Beyinde her orga­na ait bir merkez vardır. Organlarda meydana gelen rahatsızlığın bilgisi bu rahatsızlık sonucu oluşan kimyasal maddeler ve belli frekans dalgaları vasıtasıyla, sinyaller halinde beynin ilgili merkezine gelir. Bu sinyaller be­yinde ağrı hissi oluşturarak insanı zararlı davranışlardan koruyarak hastalı­ğın ilerlemesini engeller. Beyin aynı zamanda, bu sinyalleri sınıflandırarak detaylı bilgiler şeklinde bağışıklık sistemine göndererek bağışıklık sistemi­nin sistematik bir koruma ve iyileşme programı hazırlamasını sağlar.

Ağrıya sabredilip ağrı kesici alınmasa, beyin ve bağışıklık sistemi, göre­vini tam olarak yapabilir ve vücudu hastalıktan koruyabilir. Ağrı kesici alın­dığında ise, ağrı ile birlikte bu bilgi aktarımı da kesilir. Hastalık derinleşmeye devam eder, fakat bağışıklık sisteminin savunması engellenir. Alman her bir ağrı kesici veya herhangi tıbbi ilaçla birlikte, bağışıklık sistemi git­tikçe zayıflar, bir noktadan sonra görev yapamaz hale gelir.

İlk bakışta çok ağır görünen yukarıdaki Hadis-i Şerifin manası bu bilgi­lerin ışığında düşünüldüğünde, küçük bir hapın insanı nasıl cehenneme gönderdiğini görmek mümkündür. Aynı zamanda sabrın mükafatının sağ­lık, isyanın cezasının ise hastalığın derinleşmesi ve hastanın durumunun ze­kileşmesi olduğu anlaşılır.

Baş ağrısı, böbrek, idrar yolları, karaciğer, safra kesesi, mide, rahim ve prostat hastalığı, yüksek tansiyon, düz tabanlık, kabızlık gibi pek çok fark­lı nedene bağlı olabilir.

Kabızlıktan kaynaklanan başağrısı

Devamlı kabızlık çekenlerde kalın bağırsağın sonundaki kısım yani düz bağırsak deforme olur ve makat çevresinde cepler oluşmaya başlar. Bu cep­lerde toplanan dışkı, sümüksel sıvı ve iltihap gibi maddeler makat çevresin­de bulunan ve beyin ile bağlantılı yaklaşık 100 akupunktur noktasını etki­ler. Başağrısı, bu akupunktur noktaları vasıtasıyla hissedilir. Bu nedenle ağ­rı kesici almak yerine, soğuk suyla taharet alışkanlığı kazanmak, zaman za­man müshil veya lavman kullanarak bağırsakları boşaltmak daha mantıklı­dır. Bu tür baş ağrısından kalıcı olarak kurtulmanın en kısa ve kolay yolu “Hastalık Sebepleri”, “Mide ve Bağırsakların Tedavisi” ve “Kabızlık” bölü­münde anlatılmıştır.

Böbrek ve idrar yollarıyla bağlantılı baş ayrısı

Bu sebebe bağlı ağrı önce ayakların arkasından başlar, ense çukurundan yukarı yükselir ve burun köküne kadar inebilir. Aynı zamanda büyük ve kü­çük tansiyon birlikte yükselerek başağrısını artırabilir. Bu tip başağrısı, idrarı uzun süre tutma, kabızlık veya hazımsızlıktan sonra görülür. Bu du­rumda alınan ağrı kesiciler böbrek rahatsızlığını artırır, rahatsızlık arttıkça başağrısı da giderek şiddetlenir. Çözüm ağrı kesici almada değil, böbrekle­rin tedavisindedir.

Bugün dünyada kronik böbrek yetmezliğinin en sık rastlanan nedenle­rinden birinin ağrı kesiciler ve aspirin olduğu tespit edilmiştir. Bu, kronik diyaliz hastaları arasında yıllarca ağrı kesici ve aspirin kullananların sayısı­nın yüksek olduğu anlamına gelir.

Mideyle bağlantılı baş ayrısı

Kan grubu “A” ve “AB” olanlarda kusmakla, kan grubu “0” ve “B” olan­larda yemek yemeyle geçen başağrısı mideyle bağlantılıdır. Bu tür başağrısı devamlı hazımsızlık sebebiyle vücutta metabolik atıkların ve damarlarda­ki tıkanıklığın arttığını gösterir.

Karaciğerden kaynaklanan baş ağrısı sağ tarafta, dalaktan kaynaklanan baş ağrısı sol tarafta hissedilir. Geçici olarak kusma ve ishalle, kalıcı olarak karaciğer ve dalak tedavisiyle geçer.

Beyinde toplanan toksik maddelerden kaynaklanan başağrısı

Beynin kendisinde ağrı reseptörleri (algılayıcı) olmadığı halde, kafatası­nın içini ve beynin dışını saran zarlarda ve beynin içindeki damarlarda ağ­rı reseptörleri vardır. Beyindeki kan-sıvı dolaşımında bozulma, katkı mad­delerinin birikimi ve beyin tümörü gibi bazı beyin hastalıkları beyin zarını ya da damarları etkileyerek baş ağrısı oluşturabilir.

Aspartam, titanyum dioksid ve östrojeni taklit eden katkı maddeleri (bisfenol-A ve paraben gibi) beyin zarında ve beyin damarlarında birikerek mutasyonlara, buna bağlı olarak doku değişimine, psikolojik ve ruhsal problemlerle birlikte şiddetli baş ağrısına, aspartam ek olarak baş dönme­sine yol açar.

Beyin, kendi içinde oluşan veya kan dolaşımı ile gelen toksik ve atık maddeleri sinüslere, kulak arkasına ve kulaklara atar. Sinüslere atılan toksik ve atık maddeler geniz akıntısı ile aşağı doğru yayılarak bademcik, ses tel­leri, yemek borusu, akciğer ve mide hastalıklarına zemin hazırlar. Bu ne­denle oluşan ve dolunay ile yeniayda tekrarlayan bu şiddetli baş ağrıları sı­rasında beyinden, mideye geniz yoluyla yakıcı, pis kokulu toksik madde geldiğinden hasta kusar ve bu kusma ile baş ağrısı geçer. Bu tür baş ağrısı açlık tedavisi sırasında artabilir. Çünkü açlıkta, beyin dokularında toplanan toksik maddeler ve metabolizma atıkları parçalanarak gaz oluşturur, bu gaz sebebiyle kafatasında iç basınç artar. Baş ağrısının şiddeti direkt bu basın­cın şiddetine bağlıdır. Bu sırada hacamat yapılırsa gaz dışarı atılır ve baş ağ­rısı geçer. Bu tür baş ağrısı çekenlerin, beyinde toplanan maddenin, geniz akıntısı ile rahatça aşağıya akabilmesi için yüksek yastıkta yatması ve burna akıntıyı artıran ilaçlar çekmek gerekir.

Beyinden kulaklar ve kulak arkasına atılan toksik ve atık maddeler, kulak iltihabına, kulak arkası yaralar ve çıbanlara yol açabilir. Tıbbı yöntemlerle kulak akıntısı durdurulduğu ve kulak arkası yaralar kapatıldğında başağrısı artar. (“Havale” bölümüne bakınız.)

Düz îabanlılıkîan kaynaklanan baş ayrısı

Son zamanlarda çocuklarda ve gençlerde düz tabanlılık hızla artmakta­dır. Düz tabanlılık, yürüyüş esnasında omurgaya aşırı yük yükler ve zamanla omurgada deformasyon oluşur. Bu sebeple omurga kanalında sıvı dolaşı­mının zorlaşması baş ağrısına neden olur.

Düz tabanlılıktan kaynaklanan baş ağrısını engellemek için taban ve sırt kaslarını güçlendirmeli ve ömür boyu güçlü tutmalıdır.

Baş ayrısını geçirmek için

  •  Baş ağrısı başladığı anda ılık suya zeytinyağı karıştırarak içip kusmalı, lavman yapmalı ve soğuğa yakın ılık suyla yıkanmalıdır. Sonra limon suyu+su karışımı veya greyfurt suyu içmeli ya da yeşil çay, nane veya kekik ile içilmelidir. Geçmezse, 3-5 litre sıcak suya 20-30 gr. öğütülmüş hardal tohumu karıştırıp ayak banyosu yapılır. Hardal tohumu yerine kaya tuzu kullanılabilir veya tabanlara masaj yapılır.
  •  Her tür baş ağrısında, özellikle yüksek tansiyon ve böbreklerden kay­naklanan ve aralıksız devam eden baş ağrılarında önce makata 11 sülük, 2 hafta sonra kulak arkasına, ense çukuru altına ve şakaklara toplam 19 sülük konur. Sülükler düştükten sonra kesiklere birkaç defa kupa çekilir ve kana­ma durdurulur.
  •  Sülük bulunamazsa omuzlara hacamat yaptırılır.
  •  Hacamat imkanı da yoksa, sırta kupa çekilir: 6 tane sırta, bir tane kü­rek kemikleri arasına, birer tane de baldırların arkasına kapatılır (toplam 9 tane) ve 15 dakika bekletilir.
  •  Burun kanaması, basur kanaması ve adet kanamasını rahmet olarak görmek ve kanamayı durdurmamak gerekir. (“Hacamat” bölümüne bakı­nız.)

Yukarıda anlatılan işlemlerle başağrısı geçer, ancak kökten ortadan kal­dırmak için baş ağrısına sebep olan hastalığı tedavi etmek gerekir.

Öneriler

  •  Mide ve bağırsakların tedavisi, karaciğer, kireç ve böbrek temizleme­si yapılır. Bu temizlemelerle birlikte her Pazartesi 36 saat açlık yapılır, her Perşembe meyve-sebze suyu ile geçirilir.
  •  Mide ve bağırsakların tedavisi ile beraber tarama hacamat yaptırılır.
  •  8 hafta sonra dişetleri ve burun deliklerine tuttuğu kadar sülük konur.

Tedavinin ilk gününden itibaren 2-3 hafta boyunca, açlık günü hariç her gün aşağıdaki karışım kullanılır:

  • 60 gr. çörekotu + 20 gr. karanfil + 30 gr. anason öğütülür. Sabah-akşam bal şurubu ile 1 tatlı kaşığı yutulur.

Ayrıca

  • PReyhan (fesleğen), biberiye, lavanta, kediotu kökü ve nane koklamak veya ezerek şakaklara sürmek baş ağrısını hafifletir.

2-3 hafta sonra

  • 2/3 acı kavun suyu + 1/3 su karışımı avuç içine dökülür ve baş öne doğru eğikken, genize kadar bir defa çekilir, 2-3 saniye tutularak bıra­kılır.
  • 2-3 saat sonra şiddetli burun akıntısı başlar ve 1-3 gün devam edebilir.
  • Bu işlem kronik baş ağrısı, sinüzit, beyin damarlarında tıka­nıklık ve kireçlenmeleri giderir, kimyasal maddelerin sökülerek atılma­sını sağlar.
  • Kan grubu “A” olanlar acı kavun suyunu su katmadan kulla­nabilirler.
  • Bundan sonra 3 günlük açlıklara başlanır. 4-7 gün arayla 21 defa tekrar­lanır, her 7 açlıktan sonra karaciğer temizlemesi yapılır.