Bağy Nedir ?

By | 4 Nisan 2015

Bağy Nedir ?Bağy Nedir ?

İkrime’den, -Allah ondan razı olsun- O şöyle bildirdi:

İbnu Abbas, bana ve oğlu Ali’ye dedi ki: Ebu Said el-Hudri’ye gidin de O’nun hadisini dinleyin. Biz de kalkıp O’nun yanına gittik. O’nun yanına vardığımızda O, bostanında çalışıyordu. Bizi görünce ridasım aldı ve ayaklarını toplayıp elbisesinin içine alarak oturdu. Sonra da bizimle konuşmaya başladı. Sözü Mescid-i Nebevi’nin bina edilişine gelince şöyle dedi: Bizler, kerpiçleri birer birer taşıyorduk. Ammar ise kerpiçleri ikişer ikişer taşıyordu. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem O’nu bu halde görünce, O’nun üzerinden tozu toprağı silkeleyerek şöyle bu­yurdu: “Vay Ammar’a! O’nu bâği (haddi aşan, zalim) bir topluluk öldü­recek. Ammar, kendisini öldürenleri cennete, onlar ise O’nu cehenne­me çağırırlar.”

Ebu Said dedi ki: Ammar, fitnelerden Allah’a sığınırım, diyordu.

Vaaz

İslâm’da Peygamber’in umuma açık olarak ashabı ile birlikte na-

maz kıldığı ilk mescid Hicret esnasında inşa edilen Kubâ’dır. Hicret’ten sonra Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Medine’de Mescid-i Nebevî’yi inşa etti. Bu iki mescidin inşasında Rasulullah ashabı ile birlikte bir işçi gibi çalışmıştır. Sonraları Medine’de dokuz mescid daha yaptı­rılmıştır. İslâm’ın yayılmasına orantılı olarak mescidler geniş bir alana yayıldılar. Yapımı yedi ay kadar süren Mescid-i Nebevi 100×100 zira (yaklaşık 48×48 m.) ebâdında mütevâzi bir yapıydı. Kıbleye göre sol tarafta Peygamber’in odaları sıralanıyordu. Arka kısmında üzeri hur­ma lifleri ve dallarıyla örtülmüş, fakir öğrencilerin barındığı Suffe bu­lunmaktaydı.

Hadiste mescidin inşa edilmesinden bahsedilmektedir. Ayrıca çok önemli bir kavramdan söz edilmekte o ise; ‘Bağy’ kelimesidir.

‘Bağy’ sözlükte, ileri gitmek, haddi aşmak, haktan ayrılmak, zul­metmek gibi anlamlara gelmektedir.

‘Bağy’ fiil olarak istemede aşırı gitmek, bir şeyi çaba harcayarak arzu etmek, saldırıya geçmek demektir.

‘Bağy’in kökü olan ‘beğa’ fiili; aşırı kibir yüzünden başkalarına karşı haksız veya hukuksuz davranışta bulunmak anlamına gelir. Baş­kasına haksız yere saldıran kimsenin bu eylemi ‘beğa’ fiili ile anlatıl­dığı gibi istemede, arzu etmede aşırı davranma da bu fiille ifade edil­mektedir.

‘Beğa’ fiilinin fail (özne) ismi olan ‘bağı’ (çoğulu, buğat), isyankâr, başkaldırın, terörist, eşkiya anlamında kullanılmaktadır.

Bağy kelimesi, müteaddi (geçişli) olarak kullanıldığı zaman “ta­lep etmek ve talep hususunda ileri gitmek” mânâsına gelir. Dürri’l- Muhtar’da: “Bağy lûgatta talep (arzu, istek) mânâsınadır. Nitekim “İşte bizim talep ettiğimiz, istediğimiz bu idi” (Kehf: 18/64) âyet-i kerime­sinde bu mahiyette kullanılmıştır. Örfte ise, cevr ve zulüm gibi yapıl­ması helâl olmayan bir şeyi istemek mânâsınadır” hükmü kayıtlıdır. Bağy kelimesi lâzım (geçişsiz) olarak kullanıldığı zaman “sınır aşmak, hakkında razı olmayarak başkasının hukukuna tecavüz etmek, ihtiras­la saldırmak” gibi mânâlara gelir.

İstemek; istemede ileri gitmek; çabayla arzulamak; sınırı aşmak; hakkıyla yetinmeyerek başkasının canına, malına, ırzına kasdetmek;

saldırıya yeltenmek veya saldırmak; haksız yere yükselmek isteyerek tecavüzde bulunmak; kendisine sulhün yolları ve biçimleri gösterildi­ği halde haksızlıkla üst olma sevdası gütmek. Bağy “beğa” fiilinin mas- darı ve isim olarak kullanılır.

Bir terim olarak ise bâğî; hak ve adalet ile ülkeyi yöneten İslâm devlet başkanına veya nâibine karşı, bir te’vile, yani kendince doğru görülen bir delile, bir sebebe dayanarak itaat dairesinden çıkan, bu­nunla birlikte müslümanların öldürülmesini, mallarının müsaderesi­ni, zürriyetlerinin esir edilmesini helâl görmeyen ve silâhlı güce sahip olan müslüman, demektir.

Kur’ân-ı Kerim’de bağy fiili geçişli olarak, bir çok âyet-i kerimede yer almıştır. İnsanlar zaman zaman darlıklarla, zaman zaman bolluk­larla karşılaşırlar. Özellikle, Tevhîd toplumu kuruluşta oldukça büyük zorluklardan ve “Allah’ın yardımı ne zaman?” deme noktasına değin, büyük fırtınalardan ve sarsıntılardan geçer. Sonunda Allah rahmet ka­pısını onlar için açar, yer de ayaklarının altından onlara bol bol rızık verir, bu durumda zayıflayan kalpler, özellikle cahiliyedeki mevkilerini İslâm’da bulamayanlar ve rızkın, bolluğun şımarttığı kimseler Allah’ın dininin kendilerine verdiği paya razı olmayıp daha çok mal, şöhret, mevki gibi etkenlerle başkalarının hakkına el atmaya yeltenirler. Böylece bağy eylemi ortaya çıkar.

‘Bağy’in övülen ve yerilen olmak üzere iki kullanılış yönü bulun­maktadır.

Övülen ‘bağy’, ihsan ya da çok iyilik yapmak üzere adalette aşırı olmak,

Yerilen ‘bağy’ ise, batıla sapmak üzere hakka tecavüz etmektir, ya da haktan saparak şüpheye düşmektir. Halbuki İslâma göre hakkda açıktır, batıl da.

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki:

“Helâl bellidir, haram da bellidir. Bu ikisi arasında bazı şüpheli şeyler vardır. Kim korunanın veya şüphelinin etrafında dolaşırsa onun içine düşebilir.” Buharı, İman: 1/21

‘Bağy’in istemede aşırı gitmek, fazla arzulamak anlamını çeşitli Kur’an âyetlerinde görmekteyiz. (En’am: 6/164. A’raf: 7/140. Kasas: 28/77. Yusuf: 12//65. Ahzab: 33/51. Bakara: 2/198. İsra: 17/12)

“Ey iman edenler! Allah yolunda adım attığınız zaman gerekli araştırmayı yapın ve (İslâm gereği) selâm verene, dünya hayatı­nın geçiciliğine aşırı istekli olarak (bağy’e düşerek)’sen mü’min değilsin’ demeyin…” (Nisa: 4/94) âyetinde ve benzerlerinde yukarı­daki anlamdadır.

Aynı kökten gelen ‘biğa’, bir kadının hakkı olmayan bir konuda sı­nırı aşması, bir anlamda nikâh dışı ilişkiye girmesidir.

‘Bağy’ aynı zamanda kibir (büyüklenme) anlamında da kullanıl­maktadır. Bu, kişinin kendi hakkı olmadığı halde haksız yere yükselme arzusudur. Nitekim Kur’an’ın ‘bağy’ ettiler dediği Firavun ve Karun gi­biler kibirli, kendini her şeyden üstün gören kimselerdir.

Böyleleri, kendi haklarına razı olmazlar, insan olarak bulunduk­ları seviyeyi yeterli görmezler. Kimileri insanlar üzerinde haksız yere baskı kurmaya çalışırlar, kimileri insanların haklarını ellerinden alma­ya yeltenirler. Kimileri de insan olduğunu unuturlar, tanrılık iddiasına kalkışırlar. Bütün bu yanlış davranışlar ‘bağy’ ahlâkıdır.

‘Bağy’ bir başka deyişle, başkasının aleyhine olmak üzere sınırı aşmak demektir. Bunun içerisinde kıskançlık, güçsüzleri ezme, kibirli­lik, haksız saldırı, sömürme, horlama, zulüm ve bozgunculuk gibi kötü fiilerin hepsi de girmektedir.

‘Bağy ahlâkı’, aslında inkâr edenlerin bir başka özelliğidir. İnkâr edenler, kendi hevalarına uydukları için Allah’ın indirdiği ölçüleri tanı­mazlar. Bir kısmı da elindeki servetle büyüklük taslayarak başkalarına hükmetmeye kalkışır. Eline geçirdiği maddi gücün devamlı olduğunu zannederler. Hesaptan korkmaz, kimsenin kendine güç yetiremeyeceğini hayal ederler. Bunun için de hem Allah’a karşı sınırı aşar hem de insanlara karşı saldırgan bir tutum takınır.

İnsanı yaratan Rabbimiz, onun yeryüzünde güzel bir şekilde ya­şayabilmesi ve kulluk imtihanını kazanabilmesi için bir takım ölçüler göndermiştir ve onun için bazı sınırlar koymuştur. Konulan bu sınırlar hem insanın Allah’a karşı isyan etmesine engeldir, hem de insanların veya diğer varlıkların haklarını korumayı sağlamaktadır. Allah’ın koy­duğu bu sınırları aşanlar ‘bağy’ yapmış olurlar. Onlar kendi haklarına razı olmaz, daha fazlasını isterler. Nefislerinin aşırı bir şekilde istediği şeyleri elde etmeye uğraşırlar. Bunun yaparken de başkasının aleyhine sınırı aşarlar.

İnsanın hakkı olmayan şeyi elde etmeye kalkışması, buna kavuş­mak için haddi aşması ve başkasının hakkına el uzatması ‘bağy’dir. Al­lah (cc), isteklerinde aşırı giden (bağy’e düşen) İsrailoğullarına bazı helâl yiyecekleri haram kılmıştı.

Malına güvenerek gururlanan, sonra da yeryüzünde fesat (boz­gunculuk) çıkaran Karun’un durumu böyledir. Yine kendisini doksan- dokuz koyunu olduğu halde komşusunun bir koyununa göz diken bü­tün aç gözlülerin tutumu bağy’dir. Zaten kimi insanlar bazen kendile­rini Allah’a muhtaç görmezler ve yoldan çıkarlar.

Toplumun huzurunu bozan sebeplerden biri de o toplumda mey­dana gelen ‘bağy’dir. Kişiler arası çekişme, boğuşma, toplumsal kaos, bazılarının diğerlerini sömürmesi, haksızlıklar hep ‘bağy’ yüzünden olmaktadır. Bazı guruplar, kendilerine Allah’tan apaçık bir ilim (ilâhı vahy) geldikten sonra aralarındaki bağy yüzünden ayrılığa düştüler, haksızlığa baş vurdular, toplumsal bozulmaya uğradılar.

İnsanlar başlangıçta bir tek ümmetti, yani aynı dine inanan, bir topluluktu. Ancak aralarındaki bağy yüzünden parçalandılar, Hakk dinden saptılar ve birbirlerine karşı tecavüze yeltendiler.

Kimilerinin ‘bağy’e baş vurmasının sebebi, rızkın bolluğu ve el­deki servettir. Bir deneme aracı ve dünya geçimliği için kendisine mal verilen bazı kimseler; bu malla şımarır, kibirlenir, servetine güvene­rek sınırı aşmaya başlar. Kur’an, verilen nimetlerle şımarmaya ‘teref’, bu şekilde şımaranlara da ‘mütref’ demektir. Eğer Allah (cc) insanlara rızıkları alabildiğine bol bol verseydi, onlar yeryüzünde bağy’e sapar­lardı. Bu nedenle rızkın dağılımı bir ölçüye göre olmaktadır.

‘Bağy’ inkârcıların bir özelliği olarak karşımıza çıkmaktadır. Ka­run, zenginliğin kendi gücünün sayesinde eline geçtiğini sandı. Kibir­lendi, büyüklük tasladı ve kendisine gelen hak davetten yüz çevirdi. O’nun bu tutumu ‘bağy’den başka bir şey değildi.

Kur’an, kocasının nikâh hakkını başkasına çiğneten kadınların bu tutumuna (aynı kökten türeyen) ‘biğa’ demektedir. Bu da zina, iffetsizlik ve kötülük anlamına gelir. Dünyanın geçici çıkarlarını elde etmek için iffetli kadınları iffetsizliğe zorlamak yine ‘biğâ’ kelimesiyle ifade ediliyor.

Ancak bağy ederek ‘bağı’ durumuna düşmek eninde sonunda insa­nın kendisine zarar verecektir. ‘Bağ’ yoluyla çıkar sağladığını sananlar ile bu yola başvurmayı düşünenler büyük bir aldanış içerisindedirler. ‘Bağy’ kimin tarafından yapılırsa yapılsın; o, toplumun huzurunu bo­zar, insanı mutsuzluğa sürükler, hakları zedeler; sonunda da en büyük zarar ‘bağy’ edenin başına gelir.

Demek ki, hem Allah’a ve O’nun koyduğu ölçülere karşı bir sınırı aşma, aşırı gitme yanlışıdır, hem de başkası aleyhine taşkınlık yapıp, tecavüze ve haksızlığa kalkışmaktır. Bunun insan hayatına yansıması­nı bazen inkârcılık, bazen kibir, bazen haksız tecavüz, bazen gasbetme, bazen zulüm, bazen hak yeme, bazen de ekonomik sömürü ve toplum­sal kargaşa şeklinde olabilir.

Vaazdan Öğrendiklerimiz:

İslâm’da Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellemin umuma açık olarak ashabı ile birlikte namaz kıldığı ilk mescid hicret esnasında inşa edilen Kubâ’dır. Hicret’ten sonra Hz. Peygamber Medine’de Mescid-i Nebevî’yi inşa etti. Bu iki mescidin inşasında Hz. Peygamber ashabı ile birlikte bir işçi gibi çalışmıştır.
‘Bağy’ sözlükte, ileri gitmek, haddi aşmak, haktan ayrılmak, zul­metmek bir şeyi çaba harcayarak arzu etmek, saldırıya geçmek gibi anlamlara gelmektedir.
‘Bağy’in övülen ve yerilen olmak üzere iki kullanılış yönü bu­lunmaktadır. Övülen ‘bağy’, ihsan ya da çok iyilik yapmak üzere ada­lette aşırı olmak; Yerilen ‘bağy’ ise, batıla sapmak üzere hakka tecavüz etmektir, ya da haktan saparak şüpheye düşmektir.