Allah u Teâla şöyle buyuruyor:
“Zulmedenlere meyletmeyinki, ateşte yanmayasınız Allah’ta başka yardımcınız ve dostunuz yoktur”.
Dil bilginleri ve müfessirler, ayette geçen “Rükün” kelimesinin anlamının meyil ve sığınma olduğunda ittifak ettiler.
İkrime (r.a.) “rükün” kelimesine onlarla hiç bir şekilde işbirliği yapmayın olarak mana vermiştir.
Rükün kelimesinden anlaşıldığı gibi müşrik veya fasık müslümünlara her hangi bir şekilde meyi etmek yasaklanmıştır.
Müfessir Nişaburî tefsirinde şöyle der:
— Mufessirlerden bir kısmı, ayette yasaklanan “meyi etmek” haksızlık yapanların tutumundan hoşnut olarak, onların yaptıklarını başkalarına övmenin onların davranışlarına ortak olmakla eştir, demektedir.
Bu görüşe göre, herhangi bir zararı önlemek veya topluma geçici bir tayda sağlamak için, zalimlere meyi göstermek bu anlamın dışındadır.” Bence bu ayet, ruhsattır. Zalimlerin ve haksızlık yapan herkesten uzak kalmayı gerekli kılar… “Allah kullarına kâfidir.” (Zümer/36)
Ben Nişaburi’n doğru söylediğine inanıyorum. Zalimlere meyi etmeyi tamamen kaldırmak lazımdır. Zalimlere meyi etme hususunda, zamanımızda kötülükten alıkoyma, iyiliği tavsiye etmek mümkün olmuyor. Halbuki, haksızlık yapanlara -meyi etmede- nice aldanmalara sebeptir.
Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır:
“— İnsan dostunun dinindendir. Buna göre herkes dost edindiklerine iyi baksın!”
Rivayet edildiğine göre Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
—Salih kişiyle oturmak, misk kokusu taşıyanla oturmaya benzer, o sana vermese dahi onun kokusundan faydalanırsın. Kötü insanla oturmak, ateşe kömür atan adamla beraber olmaya benzer, seni ateşe atmasaçia. pis dumanı. seni kaplar.”
Allah-ü Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
“Allah’tan başkalarını dost edinenlerin misali, kendilerine ev yapan örümceklerin misalidir.” (Ankebut sııresi/41)
Peygamber (s.a.v.) bir hadislerinde şöyle buyurdu:
— Kim zengine zenginliğinden dolayı saygı gösterirse, dininin üçte birini kaybeder.
Başka bir hadiste şöyle buyurdu:
— Fasık kişi övüldüğü zaman. Allah öfkelenir ve arş titreri
Allah-ü Teâlâ şöyle buyurdu:
“O gün herkesi imamlarıyla beraber çağırırız.”(İsra/71)
— Ayetteki “ogiin” den kasır ahirettir. Müfessirler ayetteki “imam” kelimesinden m.ıtrad olanda ihtilâf eltiler. İbni Abbas ve bazı müfessirler. buradaki “imanV’dan kasıt, herkesin amelinin bulunduğu öze! kitapdır dediler. Bu anlamla ayeti şöyle tercüme etmek caizdir. “Her insan kendi amel defteriyle çağrılır.”
Kur’an bu olayı şöyle anlatır:
“Kitabı sağ eline verilmiş olan, hemen derki, “Alın kitabımı okuyun.” (Hakka sûresi/l9)
“Kitabı sol eline verilmiş olan, şöyle der, “Ah keşke benim kitabım verilmeseydi.” (Hakka sûresi/25)
İbni Zeyd- (r.a.)’a göre ayetteki imamdan murad. kutsa! kitaplardır, onlara (Ev Tevrat’a inananlar, veya Ev İncil’e inananlar yada ey Kuı’an’a ina- nanlar diye çağrılır.”)
İmamı Miicahid ve Katade’yc (r.a.) göre imamdan maksat “Her iimıııe-
tin peygamberidir.”Hangi insan hangi peygambere tabi olduysa, onunla çağrılır. İbrahim’e, Musa’ya, isa ve Muhammed’e tabi olanları çağırın diye seslenilir..
Ali İbn-i Ebu Talip (k.v.) şöyle buyurdu:
“İmamdan murad her insanın yaşadığı asırdaki önderdir. Her devirde insan kimin buyruğuna uydu, yasaklarını yapmadıysa, onunla çağrılır.”
İbni Ömer (r.a.) Peygamber den (s.a.v.) şu sahih hadisi rivayet etmiştir:
Allah, kıyamet günli bütün insanları toplar ve her zalim için bir bayrak açılır ve şöyle denir:
“Filan oğlu filan hilekardır, zalimdir.”
Tirmizi ve diğer hadis kitapları Ebu Hureyre (r.a.) dan “O gün herkesi imamlarıyla çağırırız “ayetinin tefsirinde Peygamber (s.a.v.) Şöyle buyurdu:
—İnsanların kitabı sağ ve soldan verilenler çoğalır. Kitabı sağ taraftan verilenlerin boyu altmış arsın uzatılır, yüzü bembeyaz ve başına inciden yapılmış bir taç giydirilir. Sonra arkadaşlarının yanına giderken onu görürler, ve derler ki:
—Allah’ım bunu bizim için bereketli kıl!” Onlara gelerek:
—Müjdeler olsun ki. hepiniz benim gibisiniz! der.
Kafirlere gelince, yüzü kararır ve boyu altmış arşın uzar, ve bir taç giydirilir. Arkadaşlarının yanına döner onu görürler ve şöyle derler “Bunun şerrinden Allah’a sığınırız. Allah’ım bunu bizden uzak tut”.
Fakat o gelir aradaşları onun için:
— Allah’ım onu zelil kıl! derler. Oda Arkadaşlarına: “Allah sizi bundan uzak kılsın. Fakat bu hepinizi bekleyen sondur.” der.
Allah-ü Teâlâ şöyle buyurdu:
“Yeryüzü şiddetli sarsıldığı zaman, ve bütün ağırlıklarını dışarıya çıkarttığı zaman insan “bana ne oluyor” dediği an, o gün yeryüzü bütün haberleri söyler.” (Zılzal sûresi/l-4)
İbni Abbas (r.a.) “Yeryüzü bütün ağırlıklarını çıkarttığı zaman” ayetini şöyle açıklıyor “Yeryüzü sarsıldığı an. yerin en derinliklerindeki ölüler ve defineler dışarıya çıkarılır.”
Ebu Hüreyre (r.a) Peygamberden (s.a.v.) şöyle rivayet ediyor:
—”Ogün yer haberlerini söyler” ayetinden sonra, “onun söyliyeceği haberler nelerdir? diye sordu.
Sahabiler:
— “Allah ve Rasûlü daha iyi bilir” dediler.
Rasûlüllah da şöyle buyurdu:
— “Her kulun yapmış olduğu amele ogün yeryüzünün onların yapıldığına şahitlik etmesidir.”
Tabarani’nin rivayet ettiğine göre Râsûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
— Yerden korununuz zira o sizin ananızdır. Her kim yeryüzünde iyilik veya kötülük yaparsa, mutlaka onu âhirette haber verir.”