Abdullah b. Hubeyk el-Antâkî (rahimehullâh) der ki: “Allah Teâlâ kıyamel günü, kulu amellerinin sevabını istediği zaman ona şöyle der:
– Biz sana amelinin ecrini vermedik mi! Meclislerde senin için yerler açılmadı mı? Seni baş ve önder yapmadık mı? Alış verişinde sana kolaylıklar vermedik mi? Ve buna benzer daha birçok nimeti senin önüne sermedik mi?”
Hikmet ehlinden bir zata, “İhlâslı kime denir?”diye sorulmuş. 0 şöyle cevap vermiş: “Kötülüklerini gizlediği gibi iyiliklerini de gizleyen kimseye.”
Yine salihlerden birine, “İhlâsın zirve noktası nedir?”diye sorulmuş. Şöyle cevap vermiş: “İnsanların övgüsünden hoşlanmamak ve övgü beklememek.”
Zünnûn-ı Mısrî’ye (rahimehullâh) sorarlar: “İnsan kendinin Allah Teâlâ’nın saf ve temiz kullarından biri olduğunu ne zaman anlar?” Zünnûn şöyle cevap verir:
“Bu, dört şeyle anlaşılır:
1- Rahatlıktan sıyrılmakla, yani rahatı terk etmekle.
2- Yanında bulunandan vermekle; yani yanındaki mal az da olsa sadaka vermekle.
3- İnsanlar arasında mevki ve makamının düşmesini istemekle.
4- İnsanlar tarafından övülmenin de kötülenmenin de onun için bir şey değiştirmediği bilmekle.”
Adî b. Hâtem et-Tâî (radıyallâhu ‘anh) Resûlullah’tan (sallallâhu ‘aleyhi ve sellem) rivayet eder:
“Kıyamet günü, bir kısım insanların cennete getirilmesi emredilir. Bu kimseler cennete yaklaşınca onun kokusunu hissetmeye başlar; oradaki sarayları ve cennetlikler için hazırlanan diğer nimetleri görürler. Ardından bir seslenme işitilir: ‘Onları geri götürün; zira onların cennette bir nasibi yoktur!’ Bu insanlar geri götürülürken hiç kimsenin hissetmediği bir hasret ve pişmanlığı tadarlar. Sonra rablerine,
– Ey Rabbimiz! Keşke bizi, salih kulların ve dostların için hazırladığın cennet nimetlerini göstermeden önce cehenneme atsaydm, derler. Allah(celle celâiüh) onlara şöyle buyurur:
– Bunun böyle olmasını ben istedim. Sizler tenhada, yalnız başına kalınca büyük günahlar işlediniz. İnsanlarla karşılaşınca da mütevazı tavırlar takındınız. Kalplerinizde gizlediklerinizin aksine ameller ederek gösteriş yaptınız. İnsanlardan korktunuz, ancak benden korkmadınız. Siz sadece insanları gözünüzde büyüttünüz. Onlardan çekindiniz fakat benden çekinmediniz. İşte bu gün, sizi bol olan sevabımdan mahrum bırakmakla kalmayacak acıklı azabımı da tattıracağım.”13
ibn Abbâs (radıyallâhu ‘anhuma) rivayet ediyor; Resûlullah (sallallâhu ‘aleyhi ve sellem) buyurdu ki:
“Allah Teâlâ Adn cennetini yarattığı zaman orada, hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği ve hiçbir insanın akima gelmeyecek nitelikte ve güzellikte nimetler yarattı. Sonra ona,
– Konuş, dedi. Bunun üzerine cennet üç kere,
– Muhakkak müminler kurtuluşa ermiştir’ dedi. Ardından,
– Bencimriye veriyakâra haramım’ dedi.”