Zalimin Kıyamet Günündeki Durumu ve Zulmederek Gasp Etmek
Ebû Hureyre -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Her kim, din kardeşine nefsi veya malı hususunda haksızlık etmiş ise, dinar ve dirhemin olmayacağı (herhangi bir rüşvetin olmadığı, bunların fayda vermeyeceği) o kıyamet gününden evvel, hayatta iken ondan helallik dilesin. Helalleşmediği takdirde zâlimin sâlih ameli bulunursa, ondan zâlimin zulmü miktarı alınır da mazluma verilir. Eğer zâlimin sevapları bulunmazsa, mazlumun günahlarından alınıp zâlim üzerine yükletilir.
Vaaz
Zulüm, insan hayatının her alanı ve safhasıyla ilgili olabilir. Bu alan, maddî veya manevî bir nitelik arzedebilir. Namus, şeref, haysiyet ve hürriyet gibi yüce duygular, hayatın temelini teşkil eder. Bunlara tecâvüz, zulmün en büyüklerinden sayılır. Diğer taraftan mal, can, yaşama hakkı, kazanç elde etme, teşebbüs hürriyeti ve benzeri hususlar maddî hayatın temel unsurları olup, bunlara yönelik haksızlıklar, zulmün daha yaygın olanı ve bilineni kabul edilir.
Manevî veya maddî hayata yönelik zulüm işleyenlerin, kıyamet günü gelmeden önce bir çıkış yolları vardır. O da kendilerine zulmettikleri kimselerle önce helalleşmeleri, sonra da tövbeye yönelmeleridir. Bu helalleşme, şayet üzerlerinde maddî haklar varsa onu ödeme
dünyada üzerlerine terettüp eden cezayı, çekme, hak sahipleriyle helalleşme ve neticede Allah’a tövbe etmekle mümkündür. Zira kıyamet günü, altın ve gümüşün olmayacağı bir hesaplaşma günüdür. O günde herkes iyi veya kötü amellerinin karşılığım görecektir
Buradaki hesaplaşma, sevapların alınması veya günahların yüklenmesi ile dengelenir. Yanı, zâlim veya günahkâr birinin sevapları varsa yaptığı, zulüm veya işlediği günah sebebiyle, onun sevaplar, hak iplerine verilir. Şayet bu alınan sevapları, haksızlıklarını karşılamazsa o takdirde hak sahiplerinin günahlarından alınıp onun üzerine yükletilir; böylece kimsenin kimsede hakkı kalmaz. Bu, İlâhî adâletin
Vaazdan Öğrendiklerimiz:
1. Maddi ve manevi her çeşit zulüm ve haksızlıktan uzak durmak gerekir
İnsanın malına, mülküne, canına tecâvüz zulüm olduğu gibi namusuna, şerefine, haysiyetine tecâvüz de zulümdür.
Bilerek veya bilmeyerek zulüm ve haksızlık yapmış olan bir imse, zulmettiği, kendilerine haksızlık ettiği kişilerle helâlleşmelidir.
Kıyamette hesaplaşma olacak, her hak sahibine hakkı eksiksiz verilecektir.
Zulüm ve haksızlık, sâlih amelleri bozar ve sevâbını da giderir.