Zalimin Kıyamet Günündeki Durumu ve Zulmederek Gasp Etmek

By | 10 Nisan 2015

Zalimin Kıyamet Günündeki Durumu ve Zulmederek Gasp EtmekZalimin Kıyamet Günündeki Durumu ve Zulmederek Gasp Etmek

Ebû Hureyre -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Her kim, din kardeşine nefsi veya malı hususunda haksızlık et­miş ise, dinar ve dirhemin olmayacağı (herhangi bir rüşvetin olmadığı, bunların fayda vermeyeceği) o kıyamet gününden evvel, hayatta iken ondan helallik dilesin. Helalleşmediği takdirde zâlimin sâlih ameli bu­lunursa, ondan zâlimin zulmü miktarı alınır da mazluma verilir. Eğer zâlimin sevapları bulunmazsa, mazlumun günahlarından alınıp zâlim üzerine yükletilir.

Vaaz

Zulüm, insan hayatının her alanı ve safhasıyla ilgili olabilir. Bu alan, maddî veya manevî bir nitelik arzedebilir. Namus, şeref, haysiyet ve hürriyet gibi yüce duygular, hayatın temelini teşkil eder. Bunlara tecâvüz, zulmün en büyüklerinden sayılır. Diğer taraftan mal, can, ya­şama hakkı, kazanç elde etme, teşebbüs hürriyeti ve benzeri hususlar maddî hayatın temel unsurları olup, bunlara yönelik haksızlıklar, zul­mün daha yaygın olanı ve bilineni kabul edilir.

Manevî veya maddî hayata yönelik zulüm işleyenlerin, kıyamet günü gelmeden önce bir çıkış yolları vardır. O da kendilerine zulmettikleri kimselerle önce helalleşmeleri, sonra da tövbeye yönelmeleri­dir. Bu helalleşme, şayet üzerlerinde maddî haklar varsa onu ödeme

dünyada üzerlerine terettüp eden cezayı, çekme, hak sahipleriyle he­lalleşme ve neticede Allah’a tövbe etmekle mümkündür. Zira kıyamet günü, altın ve gümüşün olmayacağı bir hesaplaşma günüdür. O günde herkes iyi veya kötü amellerinin karşılığım görecektir

Buradaki hesaplaşma, sevapların alınması veya günahların yüklenmesi ile dengelenir. Yanı, zâlim veya günahkâr birinin sevapları varsa yaptığı, zulüm veya işlediği günah sebebiyle, onun sevaplar, hak iplerine verilir. Şayet bu alınan sevapları, haksızlıklarını karşıla­mazsa o takdirde hak sahiplerinin günahlarından alınıp onun üzerine yükletilir; böylece kimsenin kimsede hakkı kalmaz. Bu, İlâhî adâletin

Vaazdan Öğrendiklerimiz:

1. Maddi ve manevi her çeşit zulüm ve haksızlıktan uzak durmak gerekir

İnsanın malına, mülküne, canına tecâvüz zulüm olduğu gibi na­musuna, şerefine, haysiyetine tecâvüz de zulümdür.
Bilerek veya bilmeyerek zulüm ve haksızlık yapmış olan bir imse, zulmettiği, kendilerine haksızlık ettiği kişilerle helâlleşmelidir.
Kıyamette hesaplaşma olacak, her hak sahibine hakkı eksiksiz verilecektir.
Zulüm ve haksızlık, sâlih amelleri bozar ve sevâbını da giderir.