Varını Yoğunu Hayır Yollarında Harcamak

By | 1 Ağustos 2019

“… Siz Allah rızası için, başkalarına ne harcarsanız, onun yerini daima doldurur. Şüphesiz Allah, rızk verenle­rin en hayırlısıdır” (Sebe’ 39}

“… Ve Allah’ın rızasını kazanmak için harcamanız şar­tıyla başkalarına her ne iyilik yaparsanız, bu kendi yararınızadır. Çünkü yapacağınız her iyilik size olduğu gibi geri dönecek ve size de hiçbir şekilde haksızlık edilmeyecektir.” (Bakara 272)

“… Hayırdan her ne iyilik yapar harcamada bulunur­sanız doğrusu Allah hepsini bilir.’’ (Bakara 273)

İbni Mes’ud -Allah ondan razı olsun-‘dan rivayet edildi­ğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyur­du: “Yalnızca şu iki kimseye imrenilebilir. Onlar gibi olmak istenebilir Biri; Allah’ın kendisine verdiği malı hak yolunda harcamayı becerip başarabilen kimse. İkincisi; kendisine ilim ve hikmet verilip onunla hükmeden ve onları öğreten kimse.” (Buhari, İlim 15. Müslim, Müsafirin 268)

Yine İbni Mes’ud -Allah ondan razı olsun-‘dan rivayet edildiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem ashabı­na: “Hanginize mirasçısının malı kendi malından daha sevim­lidir?” diye sordu. Onlar: “Hepimiz kendi malımızı başkala­rının malından fazla severiz,” dediler. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem de:

“Kişinin kendi malı hayır ve iyilikler yapşrak infak edip önceden gönderdiği mallardır. Mirasçısının malı ise harcama- yıp geriye bıraktığı menkul, gayri menkul her türlü maldır.” buyurdu. (Buhari, Rikak 12)

Adîy ibni Hatem -Allah ondan razı olsun-‘den rivayet edildiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu: “Yarım hurma ile de olsa (sadaka verip) cehennem ateşinden korununuz.” (Buhari, Zekat 9. Müslim, Zekat 66) lah sallallahu aleyhi vesellem’den bir şey istendiği zaman asla yok demezdi.” (Buhari, Edeb 39. Müslim, Fezail 56)

Ebu Hüreyre -Allah ondan razı olsun-‘den rivayet edildi­ğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyur­du: “Her sabah yeryüzüne iki melek iner. Biri:

-Ya Rabbi, infak edip iyilik edenin malının yerine yenisini ver, der. Diğeri de:

-Ya Rab cimrilik edenin malını telef et, diye dua eder.” (Buhari, Zekat 27. Müslim, Zekat 57)

Ebu Hüreyre -Allah ondan razı olsun-’den rivayet edildi­ğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem, Allahu teala şöyle buyurdu demiştir: “Ey Ademoğlu, infak et(mahnı hayır yolunda sarfet ki) sana da infak(Allah sana karşılığını hem bu dünyada ve hemde ahirette versin) olunsun.” (Buhari, Tevhid 35. Müslim, Zekat 36)

Abdullah ibni Amr ibni Âs -Allah Onlardan razı olsun- ‘dan rivayet edildiğine göre bir kimse Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’e: Müslümanın hangi ameli daha hayırlıdır, diye sordu. Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem’de:

“Yemek yedirmen ve tanıdık tanımadık herkese selam vermendir.” buyurdu. (Buhari, İman 6. Müslim, İman 63)

Yine Abdullah ibni Amr ibni Âs -Allah Onlardan razı olsun-‘dan rivayet edildiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu: “Kırk çeşit iyilik vardır ki bunlardan en üstünü, bir kimseye sağıp sütünden istifade etmesi için ödünç olarak sütlü bir keçi vermektir. Kim Allah’tan sevap bekleyerek ve hakkında vadedilen sevaba inanarak bu güzel huylardan herhangi birini işlerse o kimseyi Allah o güzel huy sebebiyle cennetine koyar.” (Buhari, Hibe 35)

Ebu Umame Suday İbni Adan -Allah ondan razı olsun- ’den rivayet edildiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve­sellem şöyle buyurdu: “Ey Ademoğlu, ihtiyacından fazla olan malını sadaka olarak vermen senin için hayırlıdır. Onu tut­man da senin için şerli ve kötüdür. İhtiyacına yetecek kada­rını elinde tutmandan dolayı kınanıp ayıplanmazsın, harca­maya evvela geçimini üstlendiklerinden başla. Veren el alan elden üstündür.” (Müslim, Zekat 97)

Enes -Allah ondan razı olsun- şöyle demiştir. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem İslam için ne istenirse mutlaka ve­rirdi. Bir defasında yanma gelen bir adama iki dağ arasını dol­duracak kadar bir koyun sürüsü vermişti. Bu adam kabilesine döndüğü zaman: ‘Ey Kavmim koşun müslüman olun. Çünkü Muhammed sallallahu aleyhi vesellem fakirlik ve ihtiyaç kor­kusu duymadan çok büyük ikram ve ihsanlarda bulunup mal dağıtıyor,’ dedi.

Hadisin ravisi Enes diyor ki: Kimileri sadece dünyalık elde etmek için müslüman olurlardı. Fakat çok geçmeden müslümanlık onların gözünde dünyadan ve dünya üzerinde­ki her şeydan daha değerli daha sevimli hale geliyordu. (Müs­lim, Fezail 57-58)

Ömer -Allah ondan razı olsun- şöyle demiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem ganimet malı taksim ediyordu. “Ya Rasûlallah kendilerine ganimet malı verilmeyenler verilenler­den daha fazla o mala layıktır,” dedim. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’de: “Onlar beni iki durum arasında bıraktılar. Ya çirkin sözlerle benden mal isteyecekler, vereceğim, ya da vermeyeceğim de onlar beni cimrilikle suçlayacaklar. Halbuki ben cimri değilim.” (Müslim, Zekat 127)

Cübeyr îbni Mutim -Allah ondan razı olsun- şöyle demiş­tir. Huneyn Gazvesi dönüşünde Rasulullah ile birlikte yürür­ken bedeviler ganimetin taksimini ısrarla istemeye başladılar ve neticede Peygamberimizi bir semüre ağacına sıkıştırdılar. Cübbesi ağaca takılıp kaldı. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem devesini durdurup:

“Cübbemi verin bana! Şayet şu gördüğünüz dikenli ağaç­lar kadar hayvanım ve eşyam olsaydı tamamını aranızda bölüştürürdüm. Siz de benim cimri, yalancı, korkak olmadığımı görürdünüz”, buyurdu. (Buhari, Cihad 24) ğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyur­du: “Sadaka vermekle mal eksilmez. Allah, affeden kulunun değerini artırır. Allah alçak gönüllü olanları yükseltir ve yü­celtir.” (Müslim, Birr 69)

Ebu Kebşe Amr ibni Sa’d el Enmarî -Allah ondan razı olsun-’den bildirildiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve­sellem şöyle buyururken dinlemiştir:

“Üç haslet vardır ki şimdi onlar hakkında yemin ederek şunları söyleyeceğim. Bu sözlerimi iyi belleyiniz.

1-       Sadaka vermekle kulun malı eksilmez.

2-       Uğradığı haksızlığa sabreden kimsenin Allah şerefini artırır.

3-       Dilenme kapısını açan kimseye Allah fakirlik kapısını açar. Ya da buna benzer bir şey dedi. Şu söyleyeceklerimi de iyi belleyin. Dünyada dört çeşit insan vardır.

1-       Bir kul ki Allah kendisine hem mal hem de ilim vermiştir. O da Allah korkusuyla hareket ederek hısım akrabasını görüp gözetmiş, malında Allah’ın hakkı olduğunu bilmiş ve yerine getirmiştir. Bu kimse en üst derecededir.

2-       Bir kul da vardır ki Allah kendisine ilim verip mal vermemiştir. İyi ve doğru niyetli kimsedir. O iyi niyetle “Eğer malım olsaydı ben de falan adam gibi davranırdım”, der. Bu iyi niyetinin karşılığını görür, böylece ikisinin sevabı da bir­birine denk olur.

3-       Bir kul daha vardır ki Allah kendisine mal vermiş ilim vermemiştir. Bilgisizliği yüzünden malını gelişi güzel yanlış yerlerde harcar. Allah’a karşı sorumluluk bilincinde olmaz, hısım akrabasını görüp gözetmez, o malda Allah’ın hakkı ol­duğunu idrak etmez. Böylesi kişi en kötü durumdadır.

4-       Allah’ın ne mal ne de ilim vermediği bir kuldur. Bu kişi der ki: “Eğer malım olsaydı ben de falan gibi yaşar malımı öylece harcardım.” Ona da niyetinin karşılığı yazılır. Böylece ikisi de günah yönünden birbirine denk olur.” (Tirmizi, Zühd 17)

Hz. Aişe -Allah ondan razı olsun-‘den rivayet edildiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem ailesi bir koyun kesmişlerdi. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem: “Ondan ne kaldı?” buyurdu. Ancak kürek kemiği kaldı hepsini dağıttık cevabını verdik. Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi vesellem:

“Desene bir kürek kemiği hariç hepsi duruyor”, buyurdu. (Tirmizi, Sıfat-ul Kıyame 35)

Esma Binti Ebu Bekir -Allah onlardan razı olsun-‘dan ri­vayet edildiğine göre Esma, Rasulullah sallallahu aleyhi ve­sellem bana şöyle buyurdu demiştir:

“Malını mülkünü (Allah için harcamayıp) bağlatma, bekletme senin de rızkın bağlanır, Allah’da sana sıkarak verir.” (Buhari, Zekat 20)

Başka bir rivayette: “İnfak et, sayıp durma, sana da sayı ile verilir, fazlalık malını ve paranı muhtaç kimselerden esir­geme, senin de rızkın engelenir.” (Buhari, Zekat 21, Müslim, Zekat 88)

Ebu Hüreyre -Allah ondan razı olsun-’den bildirildiğine göre o Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in şöyle buyurdu­ğunu işitmiştir:

“Cimri kişi ile cömert kişinin durumu göğüslerinden köprücük kemiklerine kadar iki zırh giyinmiş kişinin duru­muna benzer. Cömert kimse sadaka verdikçe üzerindeki zırh genişler, uzar, ayak parmaklarını örtecek hale gelir ve ayak izlerini bile siler. Cimri ise bir şey vermek istediğinde zırhın halkaları birbirine iyice geçer ve onu sıkıştırır. Genişletmek için ne kadar çalışsa da başaramaz, infak etmek ister de bir türlü infak edemez.” (Buhari, Cihad 89. Müslim, Zekat 76) buyurdu:

“Bir kimse helal kazancından bir hurma kadar sadaka verirse -ki Allah helaldan başkasını kabul etmez- Allah o sa­dakayı kabul eder. Sonra onu sizden birinizin atının yavrusu­nu büyüttüğü gibi ihtimamla sadaka sahibi için büyütür hatta onun sevabı dağ gibi kocaman olur.”

Yine Ebu Hüreyre -Allah ondan razı olsun-’den rivayet edildiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu:

“Adamın biri çölde giderken Filancanın bahçesini sula diye bir ses işitti. Bunun üzerine o bulut kara taşlık bir yere saptı ve oraya suyunu boşalttı derken su yollarından biri o suyun hepsini topladı, bu adam suyu takip etti. Bu sırada bah­çesinde bulunan bir adamın çapasıyla o suyu öteye beriye çe­virdiğini gördü ve:

-Ey Allah’ın kulu ismin nedir? Diye sordu.

-İsmim filancadır, dedi ve buluttan işittiği ismi söyledi. Bunun üzerine o adam: -Ey Allah’ın kulu adımı niçin soruyor­sun? dedi. O da:

-Ben şu suyu yağdıran buluttan isminizi anarak filanca­nın bahçesini sula dediğini duydum. Onun için soruyorum, sen ne yapıyorsun ki bu lütfa eriştin, dedi.

Bahçe sahibi:

-Madem ki merak ediyorsun söyleyeyim: “Ben bu bah­çeden çıkan ürünü hesap ederim. Üçte birini sadaka olarak dağıtırım. Üçte birini çoluk çocuğumla yerim, üçte birini de tohumluk olarak ayırırım, dedi.” (Müslim, Zühd 45)