Uhud Şehidlerinin Fazileti

By | 8 Nisan 2015

Uhud Şehidlerinin FaziletiUhud Şehidlerinin Fazileti

Câbir ibnu Abdullah’tan, -Allah ondan ve babasından razı olsun- O şöyle demiştir:

Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem Uhud savaşında Şehid edi­lenlerden ikişer kişiyi bir parça kumaş içinde topluyordu. Sonra da: “Bunların hangisinin Kuran ezberi daha çoktur?” diye soruyordu. Bu iki Şehidden birine işaret edildiğinde, onu kabrine önce koyuyordu. Şöyle buyurdu: “Ben bunlar üzerine kıyamet günü şâhidlik edeceğim.”
Onları, kanları içinde defnedilmelerini emretti. Onların cenazelerini de yıkamadılar.

Vaaz

Cabir’in babasının adı Abdullah İbni Amr İbni Harâm idi. Hâkim Nîsâbûrî’nin el-Müstedrek adlı kitabında Vâkıdî’den naklen bildirdiği­ne gore Abdullah, Bedir şehidlerinden Mübeşşir İbni Abdülmünzir’i rüyasında görmüş, Mübeşşir ona, sen bugünlerde bize kavuşacaksın demişti. O da rüyasını Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’e anlat­mış, Efendimiz de “Bu şehidlik demektir” diye yorumlamıştı.

Muhtemelen Abdullah bu olay üzerine veya düşmanla savaş arzu­su dolayısıyla kendisinin Uhud şehidlerinin ilki olacağını oğluna söyle­miş olmalıdır. Önemli olan, -hangi sebeple olursa olsun, söylediğinin

aynen tahakkuk etmiş olmasıdır. Bu Abdullah’ın birinci kerâmetidir.

Câbir babasının vasiyetine tam anlamıyla sadık kalmış, borçlarını ödemiş ve kardeşlerine âdeta babalık etmiştir. Babasını kulağının bir kısmı kesilmiş olduğu halde, babasının eniştesi Amr İbni’l-Cemuh ile birlikte aynı mezara defnetmiştir.

Zaten bütün Uhud şehidleri zaman darlığı ve imkânsızlık sebebiy­le Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’in emri üzerine elbiseleriy­le ve yıkanmadan ikişer ikişer defnedilmişlerdi. Zamanla bu durum kendisine ağır gelen Câbir -Allah ondan razı olsun-, altı ay kadar sonra babasını mezardan çıkarıp ayrı bir yere defnetmiştir.

Ancak onun altı ay sonra gördüğü manzara, o ilk Uhud şehidinin sanki daha dün defnedilmiş gibi duruyor olmasıdır. Bu da Abdullah’ın ikinci kerâmetidir. Zaten hadisimizin burada zikredilmesinin se­bebi de, ilk Uhud şehidi olacağını önceden söylemesi ve aradan altı ay geçmiş olmasına rağmen cesedinin çürümemiş olması gerçeği ve kerâmetidir.

Değişik zaman ve yerlerde bu tür, vefâtından uzun zaman geçtiği halde çürümemiş olduğu söylenen cesedlerle ilgili haberler duyarız. Kimileri bunlara inanır, kimileri de dudak bükerek “öyle şey olur mu? diye tepki gösterir.

Sahâbî oğlu sahâbî Câbir -Allah ondan razı olsun-’in bu haberi, “çürümeyen cesedler gerçeği “ni hiç bir itiraza imkân bırakmayacak şekilde ortaya koymaktadır.

Zaman ve mekânın yaratıcısı olan Allah, şâyet dilerse, dostlarının cesedini onlara bir kerâmet ve lutuf, bizlere de ibret ve ders olmak üzere çürütmez.

Bu hadis, bunun bir örneğini gözlerimiz önüne sermektedir. Abdullah’ın, oğluna söylediği sözler arasında, Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’i herkesten üstün tutan ifâdesi, son derece dikkate şâyandır. Bu bakış ve anlayış, bütün sahâbîlerin bakışı ve anlayışıdır.

Vaazdan Öğrendiklerimiz:

  1. Kerâmet haktır.
  2. Bir kabre iki veya daha fazla kişi defin edilebilir.
  3. Kabirler açılıp içindekiler nakledilebilir.