Sonsuzluk İçin Uyaran Baba

By | 31 Temmuz 2015

sonsuzluk-icin-uyaran-babaGÜNEŞ SOLGUN, YILDIZLAR ŞAŞKINDI. Güllerin kokuları gitmiş, bülbüllerin şakımaları kesilmişti. Tüm kâinat, şevkini kaybetmişti.
Medine ufuklarında güneş ilk defa hüzünle battı.
Hüzün kol gezdi alemde.
Yıldızlar ağladı.
Melekler ağladı.
Dağ, taş, in, cin ağladı.
Yaratılmış ve yaratılacak olan her şey ağladı.
Kıyamete kadar gelecek tüm ümmet ağladı.
Dostları onun için ağladı.
Yürekler yanık, gözler güneş kızılı, gönüller doluydu…
Hayatta kalan tek yavrusu Fatıma’sı sevgili babasının başında hiç kimsenin duyamayacağı keskin, yakıcı, kavurucu bir üzüntüyle, “Vay babacığım!” diyor, üzüntüsünü mısralara döküyordu:
“ Üzerime öyle musibetler döküldü ki, bu musibetler gündüzler üzerine dökülseydi bu nurlu gündüzler, simsiyah gece kesilirdi.”
Yüreği kor kordu…
Kolu kanadı kırık bir kuş gibiydi.
Muhabbet güneşi bu dünyada bir daha doğmamak üzere batmıştı. Bir daha gülmemek üzere gülümsemeler silinmişti dudaklarında. Mahzunluk çöreklenmişti gönül dünyasına. Öksüzlüğüne bir de yetimlik duygusu oturmuştu.
Ağlıyordu…
Kainat ağlıyordu, tüm yaratılmışlar ağlıyordu… Güneşler, yıldızlar ağlıyordu… Sevgili yavru ağlıyordu…
Sevgili baba, son anlarında yine yavrusunu düşünüyor, son sözleri arasında Fatıma’sına sesleniyordu.
“Ey kızım Fatıma! Allah katında makbul olacak ameller işleyiniz. Bana güvenmeyiniz. Çünkü ben sizi Allah’ın gazabından kurtaramam.”
Allah’ın razı olacağı şekilde yaşamasını anlatıyordu kızına ve tüm insanlığa son sözleriyle.
Son anında bile kıyamete kadar uzanacak eğitimi veriyordu kızına ve herkese.
O bir muallimdi.
O en büyük öğretendi.
O, kimsenin olmadığı kadar, olamayacağı kadar müşfik bir babaydı…
O, sonsuzun aynası olan Baki’nin elçisiydi.
O, Baki ismiyle çocuklarını sonsuz hayata hazırlayan bir baba idi…
O Ebed ismiyle çocuklarına yönelen bir Babaydı (a.s.m.)…