Sabır

By | 8 Nisan 2015

SabırSabır

Enes ibnu Mâlik’ten -Allah ondan razı olsun- 0 şöyle dedi:

Nebi sallallahu aleyhi ve sellem bir kabrin başında ağlamakta olan bir kadına uğradı ve ona dedi ki: “Allah’tan kork ve sabret” Kadın dedi ki: Benden uzaklaş. Benim başıma gelen bela ve musibet senin başına gelmedi. Kadın, O nun Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem olduğu­nu bilmiyordu. Kadına, Onun Nebi sallallahu aleyhi ve sellem olduğu söylendi. Kadın, Nebi sallallahu aleyhi ve sellemin kapısına geldi ve ka­pıda kimseyi bulamadı. Ben seni bilemedim (Ey Allah m Rasûlü!] dedi. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Sabır, ancak musibetin ilk anında gösterilendir.”

Vaaz

Hadiste sözü edilen kadının ismi tesbit edilememiştir. Rivayetler­den anlaşıldığına göre bu kadın, kaybettiği çocuğuna ağlıyordu. Hem de bağıra-çağıra ağlıyordu. Bu durum, Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’in, kendisini Allah’a karşı saygılı olmaya ve sabra davet etme­sinden anlaşılmaktadır.

Zavallı kadın, o kendinden geçmiş hali ile, kiminle konuştuğuna bakmadan:

‘Çekil git, başımdan. Benim uğradığım felâkete sen uğramış de­ğilsin” diye oldukça sert cevap verdi.. Aksi halde Allah Rasûlü sallalla­hu aleyhi ve sellem’i tanımasına rağmen bir müslümanın böyle bir söz söyleyeceği düşünülemez.

Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem daha fazla üstelemeyip, yoluna devam etti. Zira tavsiyesini tekrar edecek olsaydı, muhteme­len kadın daha ağır ve aşırı sözler söyleyecekti. Bu ise kadını içinde bulunduğu sakıncalı halden çok daha büyük ve tehlikeli bir duruma düşürecekti.

Kimliği açıklanmayan bir sahâbî, kadının bu hareketinin bilgisiz­likten kaynaklandığını düşünmüş olacak ki:

Sana takvâ ve sabır tavsiye edenin kim olduğunu biliyor musun?” diye sordu. Kadın bilmediğini söyleyince, onun Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem olduğunu haber verdi. Üzüntüden kendini kaybetmiş olan kadın, beyninden vurulmuşa döndü. Çocuğunun acısını unutup, Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’den af dilemek için yollara düştü.

Öyle anlaşılmaktadır ki, kadıncağız, Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem in kapısında birtakım nöbetçilerin bulunacağını ve kendisi­nin belki de Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’e ulaşmaya imkân bulamayacağını düşünüyordu.

Bir rivayete göre kadın yemin ederek “Ben seni tanımamıştım” diye özür beyan etmiştir. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem, he­men oracıkta, gerçek sabrın ne demek olduğunu ona ve dolayısıyla biz ümmetine tarif etmiş, Asıl sabır, belâ ile ilk karşılaşma anında ona ta­hammül edebilmektir” buyurmuştur. Kadının kendisine karşı söyledi­ği söz ve kaba davranışın üzerinde hiç durmamıştır. Zira önemli olan, müslümanların gerçeği öğrenmesidir.

Bilinen bir gerçektir ki, insan zamanla her şeye alışır ve dayanır. Zor ve önemli olan, belâ ve musibetle ilk karşılaşıldığı anda ona da­yanabilmektir. İlk sadme ânını geçiştirdikten sonra felâketin etkisi yavaş yavaş azalır. Fakat o anda boş bulunmak, Allah korusun, aklını kaçırmaktan, intihara kadar uzanan çok büyük ve acı sonuçlara vesile olabilir.

Bu sebeple istenmeyen hallerle ilk karşılaşma anlarında sabırlı davranmak, o ânı geçiştirmeye bakmak gerekmektedir. Sabır, en çok ölüm olayı karşısında gereklidir. Müslümanın imandaki olgunluğu bi­raz da ölüm olaylarında gösterdiği sabırla ölçülür.

Halkın, özellikle de kadınların ölene ağıtlar yakarak ağlamaları, sanıldığının aksine bir hüner ve mârifet değildir. Asıl mârifet o acılı ânı, kadere rızâ göstererek atlatmaktır. Böyle anlarda insanı bekleyen tehlike, hadisimizde de görüldüğü gibi, Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’i ve hatta Allah Teâlâ’yı red anlamına gelecek sözler sarfetmektir.

Zira üzüntü anında insanın direnci kırık olduğu için ağzından çı­kan sözleri kontrol etmesi fevkalâde güçtür. Böylesi hallerde, olgun mü’minler, “İnna lillâh ve innâ ileyhi râci’ûn: Biz Allah’tan geldik yine O’na döneceğiz” diyerek teslimiyet gösterir ve sabrederler.

Vaazdan Öğrendiklerimiz:

Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem, çevresiyle ilgilenir, emir bi’l-ma’rûf nehiy ani’l-münker yapar, daima nâzik ve yumuşak davranırdı.
Nasihat ve tavsiyelere gösterilecek tepkilere hazır olmak ve on­lara göğüs germek gerekir.
Ölüye bağıra-çağıra, yaka-paça yırtarak ağlamak yasaklanmış­tır.
Kabir ziyâreti câizdir.
Kadınlar kabir ziyâretinde bulunabilirler. Çünkü Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem, bu hanımı, kabir başına gelmekten değil, bağıra çağıra ağlamaktan menetmiştir. Zaten kabir ziyâreti, insanın, âhireti hatırlayıp ibret alması ve dünyaya dalmaması için bir vesile­dir.