Rüya Tabirini Sabah Namazının Ardından Yapmak

By | 3 Kasım 2014

ruya-tabirini-sabah-namazinin-ardindan-yapmakSemura b. Cündeb şöyle anlatmıştır: Resûlullah -sallallâhu aleyhi vesellem-’in . aleyhi vesellem- “Herhangi biriniz rüya gördü mü?” diye sık sık sorduğu olurdu.Bunun üzerine Allah’ın anlatmasını dilediği biri olursa çıkar rüyasını anlatırdı.Bir gün Peygamber -sallallâhu aleyhi vesellem-, sabah vakti bize kendi gördüğü rüyasını şöyle anlattı: “Bu gece bana iki kişi geldi. Beni (rüyada) uyandırdılar ve ‘Bizimle yürü!’ dediler. Ben de onlarla birlikte yürüdüm. Nihayet yatmakta olan bir adamın yanına vardık. Bunun başucunda da elinde taş bulunan başka bir adam durmuş, o yatan adamın başını taşla vurup kırıyordu. Taşı başına her vurduğunda taş o tarafa yuvarlanıp gidiyordu. Atan adam da arkasından koşuyor ve onu tekrar alıp getiriyordu. O dönüp gelmeden berikinin başı iyi oluyor ve eski haline dönüyordu. Sonra taşı getiren adam yatan adamın üzerine dönüyor ve ona birinci defa yaptığının aynısını yapıyordu.” Resûlullah -sallallâhu aleyhi şöyle devam etti: “Ben bu iki kişiye ‘Subhanallah! Bu iki kişi nedir?’ diye sordum. Bana ‘Yürü, yürü!’ dediler. Bizler yürüdük ve sonunda arka üstü yatmakta olan bir adamın yanına geldik. Onun başucunda da elinde demirden çatal bir kanca bulunan başka bir adam ayakta duruyordu. Ayakta duran adam yatan adamın yüzünün bir tarafı üzerine eğiliyor ve ağzının yan tarafını ta başının arkasına kadar yırtıp parçalıyordu. Yine onun boğazını da başının arkasına kesip parçalıyor, gözünü de başının arkasına kadar yırtıp parçalıyordu.”Ravi  dedi ki: Ebû Reca kesiyor yerine yarıyor ifadesini kullanmış olabilir. Resûlullah -sallallâhu aleyhi vesellem- şöyle devam etti: “Sonra bu onun ağzının diğer tarafına geçiyor ve orasını da ilk yaptığı gibi yarıp parçalıyordu. Bu kısmı parçalamayı bitirinceye kadar ağzın diğer yanı eskiden olduğu gibi iyileşiyordu. Sonra adam tekrar oraya dönüyor, orasını birinci defada yaptığı gibi kesip yarıyordu.” Resûlullah -sallallâhu aleyhi vesellem- dedi ki: “Ben yine yanımdaki iki kişiye ‘Subhanallah! Bu iki adamın hali nedir?’ diye sordum.” “Resûlullah -sallallâhu aleyhi vesellem- şöyle devam etti: “O iki kişi bana ‘Yürü, yürü!’ dediler.Biz yine yürüdük ve tennur (fırın/tandır) gibi bir şeyin yanına geldik.”

Ravi dedi ki: Zannederim ki o şöyle diyordu: “Bir de baktık ki onun içinde karışık bağırmalar ve birçok sesler vardı.” Resûlullah -sallallâhu aleyhi vesellem- şöyle devam etti: – “Biz onun ağzına doğru baktık ki içeride birçok çıplak erkekler ve kadınlar vardı. Onların aşağısından kendilerine bir ateş alevi geliyordu.Onlara bu alev geldikçe bağırıp çağırıyorlardı.” Resûlullah -sallallâhu aleyhi vesellem- şöyle devam etti: “Yanımdaki iki kişiye ‘Bu çıplak erkekler ve kadınlar nedir?’ diye sordum.O ikisi bana ‘Yürü, yürü!’ dediler. Biz yine yürüdük ve bir nehir üzerine geldik.” Ravi dedi ki: Zannediyorum ki o şöyle diyordu: “Nehir kan gibi kırmızı idi. Bir de baktık ki bu nehirin içinde yüzmekte olan bir adam vardı Nehrin kenarında da yanıbaşında birçok taş toplamış bir adam vardı. Nehirdeki bu adam yüzdüğü kadar yüzüyor, sonra yanında taşlar toplayan adamın yanına geliyor ve ona doğru ağzını açıyor. Kenardaki adam da ona bir taş atıp yutturuyor. Bunun üzerine nehirdeki adam yüzerek geriye doğru gidiyor. Sonra tekrar kenardakine doğru dönüp geliyor. Kenardakinin yanına her dönüşünde onun ağzının içine bir taş daha atıyor ve ona taşı yutturuyor.”

Resülullah -sallallâhu aleyhi vesellem- dedi ki: “Yanımdaki iki kişiye ‘Bu iki adamın hali nedir?’ diye sordum. Bana ‘Yürü, yürü!’ dediler.” Resülullah -sallallâhu aleyhi vesellem- dedi ki: “Biz yine yürüdük ve sonunda gördüğüm en çirkin görünüşte olan çirkin manzaralı bir adamın yanına geldik. Bir de baktık ki onun yanında yatmakta olduğu ve etrafında koşmakta bulunduğu bir ateş vardır. Ben yine o iki kişiye ‘Bu adamın hali nedir?’ diye sordum. Onlar da bana ‘Yürü, yürü!’ diye emrettiler. Biz yine yürüdük. Sonunda uzun ağaçlar ve bol bitkilerle sarılmış bir bahçeye geldik. Bahçede baharın her bir çiçeğinden vardı. Bahçenin ortasında çok uzun boylu bir adam vardı ki ben onun semaya doğru uzanan başını hemen hemen göremiyordum. Adamın etrafında da asla görmediğim kadar pek çok çocuklar vardı. Ben yanımdaki iki kişiye ‘Bu uzun adam ve bu çocuklar nedir?’ diye sordum. O iki kişi bana ‘Yürü, yürü!’ dediler. Biz yine yürüdük ve sonunda büyük bir bahçeye vardık. Ben asla ondan daha büyük ve daha güzel bir bahçe görmüş değilim. Yanımdaki iki kişi bana ‘Bu ağaçların içinde yükseğe çık!’ dediler. Biz o ağaçların içlerinde yükseklere doğru çıktık. Nihayet altın ve gümüşten tuğlalarla bina edilmiş olan bir beldeye ulaştık. Şehrin kapısına geldik ve açılmasını istedik. Kapı bizim için açıldı. Kapıdan şehre girdik. Bizleri onun içinde birtakım adamlar karşıladılar ki, bunların vücutlarının yarısı gördüğüm en güzel insan şeklinde, diğer yarısı da gördüğüm en çirkin insan şeklinde idi. Yanımdaki iki kişi o insanlara ‘Gidiniz de şu nehir içine giriniz’ dediler. Orada enine akmakta olan bir nehir vardı ki sanki suyu süt kadar beyazdı. O insanlar gittiler ve o nehrin içine girdiler. Sonra kendilerinden o çirkin sıfatlar gitmiş olarak en güzel surette bizim yanımıza döndüler. Yanımda bulunan iki kişi bana ‘Bu şehir Adn cennetidir, işte burası senin menzilindir!’ dediler. Gözlerim yükselip, yukarıya doğru baktı, bir de ne göreyim! Gökyüzündeki çok uzak bulut gibi bembeyaz bir köşk gördüm. Yanımdaki iki kişi bana ‘İşte orası senin menzilindir!’ dediler. Ben de onlara ‘Allah sizlere bereketler ihsan eylesin! Müsaade edin de oraya gireyim’ dedim.

Onlar ‘Şimdi oraya giremezsin. Sen ileride oraya gireceksin!’ dediler. Ben yanımda bulunan o iki kişiye ‘Ben bu gece boyunca çok hayret verici şeyler gördüm. Benim gördüğüm bu şeyler nedir?’ dedim. O iki kişi bana şöyle anlattı: Sana bunun haberini vereceğiz. Şu yanına geldiğin ve taş ile başı ezilen birinci adam Kur’an’ı alıyor, onu reddediyor ve farz namazı terk ederek uyuyordu. Şu üzerine gelip, başının arkasına kadar ağzının bir tarafı, boğazı da başının arkasına kadar, gözü de başının arkasına kadar yırtılıp parçalandığını gördüğün adam da erkenden evinden gider ve öyle bir yalan söylerdi ki onun bu yalanı her tarafa yayılırdı. Şu fırın gibi binanın içinde görmüş olduğun o çıplak erkek ve kadınlar da zina eden erkekler ve kadınlardır. O nehirde yüzmekte olup üzerine geldiğin ve kendisine taş yutturulan adam ise faiz yiyen kimsedir. Bir ateş yanında onu yakıp, etrafında koşmakta olan o çirkin manzaralı adam da cehennemin bekçisi olan Malik’tir. O büyük bahçenin içinde gördüğün uzun boylu adam İbrahim peygamberdir. Onun etrafındaki çocuklar ise fıtrat üzere ölen her bir çocuğudur.”

Semura dedi ki: Bazı Müslümanlar “Ya Resulallah! Müşriklerin çocukları da mı?” diye sordular. Resülullah -sallallâhu aleyhi vesellem- “Müşriklerin çocukları da” buyurdu ve devamla: “Kendilerinin bir kısım güzel, diğer kısımları da çirkin olan o topluluk bir kısım güzel amellerini diğer çirkin amelleriyle karıştırmış olan kimselerdir ki Allah onların suçlarını bağışlamıştır.”

Açıklama:

“Rüya tabirini sabah namazının ardından yapmak. ” Bu başlıkta Abdurrezzak’ ın Ma’mer vasıtasıyla Said b. Abdurrahman’ın bazı alimlerden naklettiği şu görüşün zayıf olduğuna işaret edilmektedir: “Rüyanı kadına anlatma, onu güneş doğuncaya kadar kimseye söyleme.” Bu başlıkta ayrıca tabircilerin müstehab olan rüya tabirinin güneş doğduktan itibaren dörde kadar ve ikindiden akşam namazının öncesine kadar yapılmasıdır şeklindeki görüşlerine red vardır. Çünkü hadis, rüya tabirinin güneş doğmadan önce yapılmasının müstehab olduğunu göstermektedir. Bu, tabircilerin rüyanın namaz kılmanın mekruh olduğu vakitlerde tabir edilmesinin mekruh olduğu şeklindeki görüşleriyle çelişmez.

Mühelleb şöyle demiştir: Sabah namazı vakti rüya tabiri diğer vakitlerden daha evladır. Çünkü rüya gören kişi onu kısa bir süre önce gördüğü ve henüz unutmadığı için aklında tutar. Ayrıca tabircinin zihni dağılmamış, geçimiyle ilgili şeyler konusunda düşüncesi fazla meşgul olmadığından rüyayı gören rüya sebebiyle kendisine arz olan şeyi bilir ve hayırla sevinir, kötülükten kaçınır ve buna hazırlanır. Belki de rüyasında bir masiyete karşı uyarı vardır ve bu sayede o masiyetten kaçınır. Gördüğü rüya bir iş konusunda uyarı niteliğinde olup, onu gören o hususta tetikte olur. Rüya tabircisi son olarak şöyle der: Bunlar rüyanın günün ilk saatlerinde tabir edilmesinin birkaç faydasından ibarettir.

İbn Hübeyre şöyle demiştir: Kur’an’l ezberledikten sonra reddetmek büyük bir cinayettir- Çünkü bu Kur’an’da onu reddetmeyi gerekli kılan bir şey gördüğü izlenimini uyandırır. Bir kimse dünyadaki en şerefli şey olan Kur’an’ı reddettiğinde organlarının en şereflisi olan başı ezilerek ceza görür. “Fehum ez-zünâtu=Onlar zina edenlerdir.” Zina edenlerle çıplaklık ilişkisi, onların rezil ve rüsva olmayı hak etmelerinden dolayıdır. Çünkü onların âdeti bir yere geçip gizlenmek olduğundan bu gizlilikleri açığa çıkarılmak suretiyle cezalandırıldılar. Onlara azabın alt taraflarından verilmesindeki hikmet, işledikleri fiilin üreme organları vasıtasıyla olmasından dolayıdır. “Fe innehu âkilu’r-rib”=o faiz yiyendir.”

İbn Hübeyre şöyle demiştir: Faiz yiyen kimsenin kızıl bir nehirde yüzmesi ve kendisine taş yutturulması, faizin altın üzerinden yapılmasındandır. Altın da kırmızı renktedir. Meleğin faiz yiyene taş yutturması, taşın o kimseye hiçbir fayda vermeyeceğine işarettir. Faiz de böyledir. Çünkü faiz yiyen, malının artacağını hayal etmektedir. Halbuki Allah onun arkasından malını telef etmektedir. “Ve evladu’l-müşrikîn=müşriklerin çocukları.” Bu hadisin zahirinden Hz. Peygamber -sallallâhu aleyhi vesellem-’in müşriklerin çocuklarını ahiret hükmü acısından müslümanların çocuklarına kattığını göstermektedir. Bu ‘ Onlar babalarına tabidirler” ifadesiyle çelişmez. Çünkü bu dünya hükmü açısından boyledır.

Hadisten Çıkan Sonuçlar

1- İsra (gece yürüyüşü) birçok yerde uykuda ve uyanıkken defalarca gerçekleşmiştir.
2- Bazı asiler berzah aleminde azap göreceklerdir.
3- Hadiste bir çeşit bilgi özetleme vardır. Bu metoda göre meseleler once toptan ele alınır, sonra zihinde topluca yer etmesi için açıklamaya geçilir.
4- Uyuyarak farz namazları geçirmemelidir.
5- Kur’an’ı ezberleyen kimse onu reddetmemelidir. Zina etmemeli, faiz yememeli ve kasten yalan söylememelidir.
6- Cennette köşkü olan kimse -peygamber ve şehit bile olsa- dünyada iken onun içinde oturmaz. Aksine öldüğünde ikamet eder.
7- İlim öğrenmelidir ve kişi ilim alacağı kimsenin ardından gitmelidir.
8- Şehitlerin fazileti vardır ve onların cennetteki yerleri mertebelerin en yükseğidir.
9- İyilikleri ve kötülükleri birbirine eşit olan kimseyi yüce Allah bağışlar.
Ya Rabbi, ey merhamet edenlerin en merhametlisi! Rahmetinle bizim günahlarımızı da bağışla.
10- Rüyaya önem vermeli, tabirini sormalıdır. Rüyanın sabah namazından sonra tabir edilmesi faziletli ve müstehaptır. Çünkü o vakitte insanın aklı henüz çeşitli meselelere dalmamıştır.
11- İmam namazdan sonra kılınacak bir sünnet yoksa ve cemaate vaaz etmek veya fetva vermek ya da aralarında hüküm vermek istiyorsa yüzünü cemaate döner.
12- İmamın cemaate dönmek için yüzünü kıbleden çevirmesi mekruh değildir. Aksine minberde bulunan hatip örneğinde olduğu gibi bu, meşrudur.