Ramazan Ayının Fazileti Nedir?

By | 14 Temmuz 2015

ramazan-ayinin-fazileti-nedir   Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Ey iman edenler! Sizden önceki ümmetlere farz kılındığı gibi, oruç size de farz kılınmıştır. Ta ki günahlardan sakınasınız. Sayılı günlerdir.
Sizden herhangi biriniz hasta veya sefer halinde bulunuyorsa tutmadığı günler adedince diğer günlerde oruç tutsun. Oruç tutmaya gücü yetmeyenler, bir fakirin doyumluluğu fidye versin. Kendiliğinden bir hayır işleyene bu hareketi daha hayırlıdır. Eğer biliyorsanız, sizin oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır. Ramazan ayının orucu size farz kılınmıştır. O Ramazan ayı ki, insanlara doğru yolu gösteren, hidayet sebeplerini belirten, batıl ile hakkı ayırt eden Kur’an onda indirildi. Sizden herhangi biriniz Ramazan ayında evinde hazır bulunursa, o aym oruncu tutsun.” (Bakara: 183-185)
Allah Resûlü (Sallâllahu Aleyhi ve Sellem) Medine’ye geldiği zaman ashabına üç gün oruç tutmalarını emretti. Onlar oruca alışkın değillerdi ve kendilerine çok ağır geliyordu. Oruç tutamayanlar ise fakirleri doyuruyordu. Sonra farz olan Ramazan orucu şu ayetle kullara emredildi:
“Sizden herhangi biriniz Ramazan ayında evinde hazır bulunursa, o ayın orucunu tutsun.” (Bakara: 185)
Oruç tutmama müsaadesi yalnızca hasta olanlar ve yolculuğa çıkanlar içindir.
Ramazan’da uyuduktan sonra kişinin yemesi, içmesi ve kadına yaklaşması haram olurdu. Ta ertesi gün iftara kadar. Allah Resûlü (Sallâllahu Aleyhi ve Sellem)’in yanında gece sohbetine dalan Ömer bin Hattab (Radiyallahu Anh) evine dönünce hanımını uyur buldu. Uyandırdı ve onunla beraber olma arzusunda bulundu.
Kadın:
“Ben uyudum” dedi.
Ömer (Radiyallahu Anh):
“Fakat ben uyumadım” diyerek hanımıyla beraber oldu.
Ömer (Radiyallahu Anh) ertesi sabah Allah Resûlü (Sallâllahu Aleyhi ve Sellem)’e gelip hadiseyi anlattı. Bunun üzerine şu ayet nazil oldu:
“Ramazan gecesi sizin için hanımlarınızla yaklaşmak helal kılındı.” (Bakara: 187)
Ramazan orucunun farz kılınmasıyla, İslam’ın üzerine bina edildiği temellerden bir tanesi daha oluşmuş oldu.
Adamın birisi Hz. Ömer (Radiyallahu Anh)’a. gelerek:
Ey Ah dur rahman m babası! Harbe gitmiyor umsun? diye sordu.
Hz. Ömer (Radiyallahu Anh) ise Allah Resûlü ( Sıdlâllahu Aleyhi ve Sellem)’den şöyle işittiğini söyledi:
“İslam beş temel üzerine kurulmuştur:
Allah’tan başka ilah olmadığına şahitlik yapmak, namaz kılmak, zekat vermek, hacca gitmek ve Ramazan orucunu tutmaktır.” (Buhârî, Sahîh: 9/1)
Ramazan ayı ve onda oruç tutmanın fazileti liükkında birçok hadis varid olmuştur:
Ebû Hureyre (Radiyallahu Anh)’den Allah Resulü (Sallâllahu Aleyhi ve Sellem)’in şöyle buyurduğu rivayet edildi:
‘Ramazan ayı gelince Cennet’in kapıları açılır, Cehennem’in kapıları kapatılır ve şeytanlar kösteklere vurulur.” (Buhârî, Sahîh: 3/32)
Ebû Hureyre (Radiyallahu Anh)’den şöyle rivayet edilmiştir:
Ramazan ayının ilk gecesi olunca şeytanlar ve cinlerin isyan edenleri kösteklenir. Cehennem’in kapıları kapatılır. Hiçbir kapısı açık bırakılmaz.
Cennet’in kapıları açılır ve hiçbir kapı kapalı bırakılmaz.”
Biri şöyle seslenir:
“Ey hayır peşinde koşan! Hayrı çoğalt. Ey şer peşinde koşan! Kötülüğü terk et.”
Allah Cehennemlikleri Cehennem’den azad eder. Bu, her gece böyle devam eder.” (Tirmizî, Sünen: 682)
Yine Ebû Hureyre (Radiyallahu Anh) Allah Resûlü (Sallâllahu Aleyhi ve Sellem)’in şöyle buyurduğunu rivayet etti:
“Size Ramazan ayı geldi. O çok mübarek bir aydır. O ayda oruç tutmayı Allah Teâlâ farz kıldı. O ayda göğün kapıları açılır, Cehennem in kapıları kapanır. Şeytanların azgınları zincirlere vurulur. O ayda Allah Teâlâ’nın bir gecesi vardır ki bin aydan daha hayırlıdır. Onun hayrından mahrum kalan Allah’ın rahmetinden mahrum kalır.”
“Ramazan ayı” ile sadece Ramazan günleri, “şeytanlarla” da onların kulak hırsızlığı yapanları kastedilmiştir. Nitekim hadis-i şerifte “Şeytanların azgınları” ifadesi geçmektedir. Çünkü Ramazan ayı Kur’an’m dünya semasına indiği vakittir.
Şeytanlardan korunma, onların üzerlerine Şihâb lnleş parçaları) atmakla olur.
Nitekim âyet-i kerime’de:
“Göğü her azgın şeytandan koruduk.” (Hicr: I/) buyurulmuştur. Şeytanlardan daha fazla ko- nııımak için bir de onlar Ramazan ayında zincire v m ulurlar. “Ramazan ayı” ile Ramazan günleri ve ıfılıa sonraki günler kasdedilmiş olabilir.Buna göre hadisin manası şudur:
Şeytanlar Ramazanda diğer günlerde yaptıkları Hihi Müslümanları ifsad edemezler. Çünkü Müslümanlar Ramazanda şehevî duyguları körelten oruç lulma, Kur’ân okuma ve diğer ibadetlerle meşgul ulurlar.
Ebû Hureyre (Radiyallahu Anhf den Allah Resulü (Sallâllahu Aleyhi ve Sellemfm şöyle buyurduğu rivayet edildi:
“Ümmetime Ramazan ayında beş özellik verilmiştir ki, bu kendilerinden önceki ümmetlerden hiçbirine verilmemiştir:
a) Oruçlunun ağzının kokusu Allah katında misk kokusundan daha güzeldir.
b) Oruçlular iftar edinceye kadar, sudaki balıklar kendileri için istiğfar ederler, bağışlanmalarını dilerler.
c) Allah Teâlâ Cennet’ini her gün süsler ve ona:
“Salih kullarımın dünya dert ve meşakkatlerinden kurtulup, sana gelmeleri yaklaştı.” buyurur.
d) Şeytanların azgınları Ramazan ayında bukağıya vurulurlar, böylece Ramazan dışında yaptıkları kötülükleri Ramazan ayında yapamazlar.
e) Gecenin sonunda bağışlanırlar.
Ey Allah’ın Resûlü! O kadir gecesi midir? diye sorulunca:
Hayır, çalışana işini bitirince ücreti tam verilir” buyurdu. (Münzirî, Terğîb ve Terhîb: 2/91) Câbir bin Abdullah (Radiyallahu Anh), Allah Resûlü (Sallâllahu Aleyhi ve Sellem)’’m şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
‘‘Ümmetime Ramazan ayında beş şey verilmiştir ki bunlar benden önceki hiçbir peygambere verilmemiştir:
a) Ramazan ayının ilk gecesi olunca Allah Teâlâ ümmetime rahmet nazarıyla bakar. Allah her kime rahmet nazarıyla bakarsa ona ebedi olarak
azap etmez.
b) Akşamladıklarında ağızlarının kokusu Allah katında misk kokusundan daha güzeldir.
c) Melekler her gün ve her gece onlara istiğfar ederler, bağışlanmalarını dilerler.
d) Allah Teâlâ Cennet’ine emredip:
‘‘Kullarım için hazırlanıp süslen, onların dünya meşakkatlerinden kurtulup benim yurduma ve ihsanıma istirahat için gelmeleri yaklaştı.” buyurur.
e) Gecenin sonu olunca Allah hepsini bağışlar.
Orada bulunanlardan biri: “O gece Kadir gecesi midir?” deyince:
Allah Resûlü: (Sallâllahu Aleyhi ve Sellem):
“Hayır, çalışanları görmüyor musun: Onlar çalışıp işlerini bitirince kendilerine ücretleri tam ödenir.” buyurdu. (Münzirî, Terğîb ve Terhîb:
2/92)
Hz. Selmân (Radiyallahu Anh) diyor ki:
Allah Resûlü (Sallâllahu Aleyhi ve Sellem) Şaban ayının son günü bize hitap ederek şöyle buyurdu:
“Ey insanlar! Üzerinize büyük ve bereketli bir ay gelmektedir. Onda bir gece (Kadir gecesi) vardır ki, bin aydan daha hayırlıdır. Allah Teâlâ, o ayın orucunu farz kılmış ve gece ibadetini (teravih’i) çok değerli bir nafile kılmıştır. Kim bu ayda bir iyilik (nafile ibadet) ile Allah’a yaklaşırsa, Ramazan dışında bir farzı yerine getiren gibidir. Kim de bu ayda bir farzı yerine getirirse, bu ayın dışında yetmiş farzı yerine getiren gibidir. Bu ay sabır ayıdır. Sabrın karşılığı da Cennet’tir. Bu ay, insanların acılarına ortak olma ayıdır. Bu ay, Mu minin rızkının artırıldığı aydır. Kim bu ayda bir oruçluyu iftar ettirirse, bu onun günahlarının bağışlanmasına ve cehennem ateşinden kurtulmasına sebep olur. Oruç tutanın sevabından bir şey eksiltilmeden aynı sevap ona da verilir.”
Sahabe-i Kirâm (Radiyallahu Anh) dediler ki: ‘‘Ey Allah’ın Resûlü! Hepimiz oruçluyu iftar ettirecek (bolluğa) sahip değiliz.”
Allah Resûlü (Sallâllahu Aleyhi ve Sellem) buyurdular ki:
‘‘Bu, karın doyurmaya bağlı değildir. Allah Teâlâ, bu sevabı bir hurma ile, bir yudum su ile veya bir tadımlık süt ile iftar ettirene de lütfeder. Bu öyle bir aydır ki, başlangıcı rahmet, ortası mağfiret, sonu ise Cehennem ateşinden kurtuluştur. Kim hıı ayda kendisine hizmet edenlerin işlerini hafifletirse, Allah Teâlâ onu bağışlayıp Cehennem den azad eder. Siz bu ayda dört şeyi çokça yapınız. Onlardan ikisiyle Rabbinizi razı edersiniz; diğer iki şeyi de yapmaktan başka çare yoktur. Rabbinizi razı edeceğiniz iki şey, Lâ ilâhe illallah (yani Ke- lime-i Tevhit(‘i söylemek ve istiğfar (Estağfirullah) etmektir. Kendisinden başka çareniz olmayan iki şey ise, Cennet’i istemeniz ve Cehennem’den Allah’a sığınmanızdır. Kim oruçluyu su ile iftar ettirirse, Allah Teâlâ ona (Kıyamet günü) benim havzımdan öyle bir su içir ki, Cennet’e girene kadar bir daha susamaz.” (Suyûtî, el-Hâvî Lil-Fetâvâ: 1/126)
Ebû Hureyre (Radiyallahu Anh)’den Allah Resûlü (Sallâllahu Aleyhi ve Sellem)’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
“Kim kadir gecesinin faziletine inanarak ve alacağı mükafatı umarak ihya ederse geçmiş günahları bağışlanır. Kim Ramazan orucunu inanarak ve mükafatını umarak tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır.” (Buhârî, Sahîh: 1/16)
Yine Ebû Hureyre (Radiyallahu Anh) anlatıyor:
“Allah Resûlü (Sallâllahu Aleyhi ve Sellem) ashabını, farz olduğunu emretmeksizin teravih namazını kılmaya teşvik eder ve:
“Her kim Ramazan gecelerini inanarak ve alacağı mükafatı umarak ihya ederse (Terâvih namazını kılarsa) geçmiş günahları bağışlanır.” buyururdu. (Ahmet bin Hanbel, Müsned: 2/289)
Ebû Hureyre (Radiyallahu Anhf den Allah Resûlü (Sallâllahu Aleyhi ve Sellemf in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
“Kim inanarak ve alacağı mükafatı umarak Ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları bağışlanır. Ve kim de inanarak ve alacağı mükafatı umarak kadir gecesini ibadet ve taatle geçirirse, geçmiş günahları bağışlanır.” (Tirmizî, Sahîh: 683)
Allah Resûlü (Sallâllahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
“Allah Ramazan orucunu farz kıldı. Ben de gece ibadetini (teravih namazını) sünnet kıldım. Kim faziletine inanarak ve alacağı mükafatı Allah’tan umarak orucunu tutup, gece ibadetini yaparsa, geçmiş günahlarına kefaret olur.” (Suyûtî, Cem’ul Cevâmi’: 4701)
Ebû Sa’id el-Hudrî (Radiyallahu Anh) tarafından rivayet edilen bir hadisi şerifte Allah Resûlü (Sallâllahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
“Ramazan-ı Şerifin ilk gecesi olduğunda gök kapıları açılır, Ramazan’ ın son gecesine kadar hiçbir kapısı kapanmaz. Onun herhangi bir gecesinde namaz kılan mümin bir kula mutlaka Allah Teâlâ her secdesine karşılık bin beş yüz sevap yazar ve ona Cennet’te kırmızı yakuttan bir köşk bina eder ki, onun altmış bin kapısı vardır. O köşklerden biri de kırmızı yakutla donanmış altındandır. Kul Ramazan ayının ilk günü oruç tuttuğunda o günden önceki senin Ramazan ayının o gününe kadar geçmiş günahları affedebilir. Ve her gün sabah namazından, o gün perdeyle örtülünceye (batı ncaya) kadar yetmiş bin melek onun için istiğfar ederler. Ve Ramazan-ı Şerif ayında gece veya gündüz yapmış olduğu her secdeye karşılık kendisi için (Cennet’te) öyle bir ağaç olur ki, süvâri onun gölgesinde beş yüz sene gider.” (Münteka’l Hindî, Kenzu’l Ummâl: 23706)
Başka bir rivayette köşkün yetmiş bin kapısı olduğu zikredilir. Buna ilave olarak da, “O kişi için Ramazan’da tuttuğu her oruç gününe karşılık bir saray inşa edilir ki bu sarayın bin adet altın kapısı
vardır.” (Münteka’l Hindî, Kenzu’l Ummâl: 23706)
Abdullah bin Ömer (Radiyallahu Anh) Allah Resulü (Sallâllahu Aleyhi ve Sellem)’den şöyle rivayet ediyor:
“Cennet bir sene boyunca Ramazan için süslenir. Ramazan ın ilk günü olunca Arşın altından bir rüzgar eser, Cennet’in ağaçlarının yaprakları sallanır.
Cennet’teki huriler buna bakıp:
“Ey Rabbimiz! Bize bu ayda kullarından bizi görmekten mutluluk duyacak ve bizim de kendilerini görmekten mutluluk duyacağımız kocalar ver.” derler. (Tebrizi, Mişkat: 1967)
Ebû Mesûd el-Gıfârî (Radiyallahu Anh) der ki: “Ramazan başladığı bir günde Allah Resûlü (Sallâllahu Aleyhi ve Sellem)’in şöyle buyurduğunu işittim:
“insanlar Ramazan ın ne olduğunu bilselerdi, ümmetim bütün senenin Ramazan olmasını temenni ederdi.”
Huza kabilesinden bir adam:
“Ey Allah’ın Resûlü! Bize anlat” dedi.
Allah Resûlü (Sallâllahu Aleyhi ve Sellem) de:
“Cennet bir sene boyunca Ramazan için süslenir. Ramazan’ın ilk günü olunca Arş’ın altından bir rüzgar eser, Cennet’in ağaçlarının yapraklan sallanır.
Cennet’teki hûriler buna bakıp:
“Ey Rabbimiz! Bize bu ayda kullarından bizi görmekten mutluluk duyacak ve bizim de kendilerini görmekten mutluluk duyacağımız kocalar ver, derler.” buyurdu.
Allah Resûlü (Sallâllahu Aleyhi ve Sellem) buyurmuştur ki:
“Ramazan da bir gün oruç tutan her kula, inciden yapılmış çadırlar içerisinde huriden bir eş verilecektir.”
Nitekim Allah Teâlâ:
“Çadırlar içinde ceylan gözlü hûriler vardır.” (Rahmân: 72) buyurmuştur.
Hûrilerden her kadının üzerinde her birinin rengi ayrı ayrı olmak üzere yetmiş hülle vardır. Kendisine yetmiş çeşit güzel koku verilir, her birinin kokusu diğerinden farklıdır. Hûrilerden her birinin ihtiyaçlarını karşılamak için yetmiş bin kadin ve yetmiş bin erkek hizmetçisi vardır. Her hizmetçinin elinde içerisinde çeşitli yemekler bulunan bir tepsi vardır. Bu yemeklerin her bir lokmasının tadı ayrı ayrıdır. Her kadının kırmızı yakuttan yetmiş karyolası vardır. Her karyola üzerinde örtüleri atlastan yetmiş tane döşek vardır. Her döşek üzerinde yetmiş tane yastık vardır. Kocasına da bunun benzeri verilir ki inci ile süslenmiş, kırmızı yakuttan yapılmış karyola üzerinde altın iki bilezik vardır. Bu, Ramazan ayında tutulan her bir gün oruç mukabilindedir. Diğer amellerin mükafatı bundan hariçtir, o ayrıca verilecektir.” (Heysemî, Mecmeu’z Zevâid: 3/141)
Ebû Hureyre (Radiyallahu Anh) anlatıyor:
Allah Resûlü (Sallâllahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyordu:
“insan büyük günahlardan sakındığı müddetçe, Ramazan’ı gelecek Ramazan a, Cuması diğer cumasına, namazı diğer namazına kadar, arada olan günahlara kefarettir. (Beyhakî, Sünen-i Kübrâ: 10,187)
Yine Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) anlatıyor: Rasulullah (Sallâllahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: “Farz olan vakit namazı diğer vakte kadar, arada olan günahlara kefarettir. Cuma namazı diğer Cuma namazına kadar, arada olan günahlara kefarettir. Ramazan ayı diğer Ramazan ayına kadar, arada olan günahlara kefarettir. Ancak üç günah hariçtir:
1) Allah’a şirk koşmak,
2) Sünneti terk etmek ve
3) Yapılan akdi bozmak.”
Ebû Hureyre (Radiyallahu Anh) diyor ki:
“Ey Allah’ın Resûlü! Allah’a şirk koşmayı anladık da, anlaşmayı bozmak ve sünneti terk etmek sözünden ne kastettiniz?” diye sordum.
O da:
“Anlaşmayı bozmak, verilen sözde durmayarak, yapılan bir akde muhalif davranmaktır. Sünneti terk etmek ise, cemaatten ayrılmaktır.” buyurdu.
Enes bin Mâlik (Radiyallahu Anh) anlatıyor:
“Ramazan ayı gelince Allah Resûlü (Sallâllahu Aleyhi ve Sellem) üç defa:
i(Sizi ne karşılıyor ve siz neyi karşılıyorsunuz?” buyurdu.
Ömer bin Hattâb (Radiyallahu Anh):
“Ey Allah’ın Resûlü! inen vahiy!” dedi.
Allah Resûlü (Sallâllahu Aleyhi ve Sellem): “Hayır” dedi.
Hz. Ömer (Radiyallahu Anh):
“Gelen düşman!” dedi.
Allah Resûlü (Sallâllahu Aleyhi ve Sellem) yine: “Hayır” dedi.
Hz. Ömer (Radiyallahu Anh):
“Öyle ise ne?” deyince,
Allah Resûlü (Sallâllahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Allah Teâlâ Ramazan ayının ilk gecesinde (eli ile işaret ederek) şu kıble ehlinin hepsini bağışlar.”
Allah Resûlü (Sallâllahu Aleyhi ve Sellem)’in önünde bulunan bir adam başını sallayıp:
“Ne hoş, ne hoş” demeye başladı.
Bunun üzerine Allah Resûlü (Sallâllahu Aleyhi
ve Sellem):
“Ey filan! Bununla canın mı sıkıldı?” dedi.
Adam:
“Hayır, fakat münafıkları hatırladım.” deyince,
Allah Resûlü (Sallâllahu Aleyhi ve Sellem):
“Münafıklar kafirlerin ta kendileridir, bunda kafirlere bir şey yoktur.” buyurdu.
Abdullah bin Mesûd (Radiyallahu Anh) Allah Resûlü (Sallâllahu Aleyhi ve Sellem)’in şöyle buyurduğunu rivayet etti:
“Ramazan ayının ilk gecesi olunca Cennet’in kapıları açılır, hiçbir kapısı kapatılmaz. Bu Ramazan ayı boyunca böyle devam eder. Cehennemin kapıları kapatılır, bütün ay boyunca hiçbir kapısı açılmaz. Cinlerin azgınları kösteklenir. Gökten bir münadî her gece sabaha kadar şöyle seslenir:
“Ey hayır isteyen! Hayra yönel ve çoğalt. Ve ey şer peşinde koşan! Şerri terk et, Salih ameller işlemeye bak.
Bağışlanmayı isteyen yok mu? Günahı bağışlanacaktır.
Tövbe eden yok mu? Allah tövbesini kabul edecektir.
Duâ eden yok mu? Duası kabul olunacaktır.
Bir şey isteyen yok mu? İstediği verilecektir.
Allah Teâlâ, Ramazan ayının her gecesinde her iftar vaktinde altmış bin cehennemliği Cehennem’den âzâd eder. Bayram günü olunca Allah Ramazan ayı boyunca azad ettiği kimselerin toplamı kadarını daha azad eder.’” (Münteka’l Hindî, Kenzu’l Ummal: 23704)
Haşan Basrî (Rahmetullahi Aleyh), Allah Resulü (Sallâllahu Aleyhi ve Sellem)’ in şöyle buyurduğunu söyledi:
“Şüphesiz Allah Teâlâ Ramazanın her gecesinde altı yüz bin cehennemliği kurtarır. Ramazanın son gecesi olunca, Ramazan ayı boyunca kurtulanların toplamı kadarını daha kurtarır.” (İbn-i Cevziyye, Mevzûat: 2/ 191)
Ebû Saîd el-Hudrî (Radiyallahu Anh), Allah Resûlü (Sallâllahu Aleyhi ve Sellem)’ den şöyle duyduğunu rivayet ediyor:
“Kim Ramazan ayının hukukuna riayet ederek ve o ayın gereğini yerine getirerek oruç tutarsa geçmiş günahları bağışlanır. (Münteka’l Hindî, Kenzu’l Ummâl: 27/ 231)
Ebû Hureyre (Radiyallahu Anh) rivayetine göre
Allah Resûlü (Sallâllahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:
“Bu ayınız sizi Allah Resûlü (Sallâllahu Aleyhi ve Sellem)’in yemini ile gölgeledi. Müslümanlar için bu aydan daha faziletli bir ay geçmemiştir. Münafıklar için de bu aydan daha kötü bir ay geçmemiştir. Şüphesiz ki Allah Teâlâ mu mini bu aya girdirmeden önce sevabını ve nafilelerini yazar. Münafıkın da o aya girmeden önce günahını ve kötülüğünü yazar. Zîra mü’min iyi ibadet yapabilmek için bu ayda yiyecek hazırlar. Münafık ise bu ayda mu minlerin gafletlerini ve ayıplarını araştırır. Bu bir fırsattır, mümin onu değerlendirir.”
Fahhâm (Radiyallahu Anh)’m rivayetinde ise:
“Bu müminler için bir fırsattır, ondan günahkârlar faydalanırlar.” buyurulmaktadır.” (Beyhakî, Sünen-i Kübrâ, 4/304)
Ebû Hureyre (Radiyallahu Anh) anlatıyor:
“Allah Resûlü (Sallâllahu Aleyhi ve Sellem) minbere çıktı ve üç kez:
“Âmîn” dedi.
“Ey Allah’ın Resûlü! Sizden daha önce duymadığımız şeyleri duyduk.” dedik.
Peygamber (Sallâllahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Cebrail (aleyhisselâm) yanıma geldi, birinci basamağa çıktığımda:
“Ramazan9a yetiştiği halde günahları bağılanmayan kimse helak olsun” dedi.
Ben de:
“Âmîn” dedim. İkinci basamağa çıktığımda:
“Yanında senin ismin anıldığı halde sana salavat-ı şerife getirmeyen kimse helak olsun.” dedi.
Ben de:
“Âmîn” dedim. Üçüncü basamağa çıktığımda:
“Ana babası veya onlardan biri, yanında yaşlandığı halde onların hakkını eda etmediğinden dolayı Cennet9e giremeyen kimse helak olsun.”
dedi.
Ben de:
“Âmin” dedim. (Beyhakî, Sünen-i Kübrâ: 4/304)
Ebû Hureyre (Radiyallahu Anh) Resul-i Ekrem (Sallâllahu Aleyhi ve Sellem)9in şöyle buyurduğunu rivayet etti:
“Kim yalanı ve yalanla iş yapmayı terk etmezse, Allah’ın onun yemesini içmesini terk edip,oruç tutmasına ihtiyacı yoktur.” (Suyûtî, Dürri Mensûr: 1/210)
Ebû Hureyre (Radiyallahu Anh) der ki:
Allah Resûlü (Sallâllahu Aleyhi ve Sellem) -bir kutsi hadisinde- şöyle buyurdu:
Allah Teâlâ buyurdu ki:
“Ademoğlu9nun her ameli kendisi içindir. Ancak oruç hariç. Çünkü o bana aittir. Onun mükafatını da ben vereceğim. Oruç bir kalkandır. Sizden biri oruçlu olduğu günde edebe aykırı söz söylemesin, bağırıp çağırmasın.
Şâyet biri ona söver veya kendisiyle dövüşürse:
“Ben oruçluyum, ben oruçluyum.” desin.
Oruçlunun ağız kokusu, kıyamet gününde Allah katında misk kokusundan daha güzeldir.
Oruçlunun iki sevinci vardır:
Birincisi; iftar ettiği zaman,
İkincisi ise, Allah9ın huzuruna çıktığı zamandır. (Beyhakî, Sünen-i Kübrâ: 4/270-274-305)
Ebû Ubeyde (Radiyallahu Anh) Allah Resûlü (Sallâllahu Aleyhi ve Sellem)’den şöyle işittiğini söylemiştir:
“Oruç insan için bir kalkandır, insan onu delmediği müddetçe…” (Buhârî, Sahîh: 9/175)
Ebû Hureyre (Radiyallahu Anh)’dan Allah Resûlü (Sallâllahu Aleyhi ve Sellemfin şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
“Nice oruç tutanlar vardır ki, orucundan onlara kalan (kazanç) ancak açlıktır. Ve nice geceleri ibadetle geçirenler vardır ki, onlara kalan ancak uykusuzluktur.” (Ahmet İbn-i Hanbel, Müsned: 2/273)
Ali (Radiyallahu Anh) Ramazan ayı gelince insanlara şöyle sesleniyordu:
“Bu, Allah Teâlanın oruç tutmayı farz kıldığı mübarek bir aydır. Gecelerini farz kılmadı.
Kişi:
“Falanca kişi oruç tuttuğu için bende oruç tutuyorum, o iftar ettiği için ben de iftar ediyorum.” demesin.
Dikkat ediniz ki, oruç, yemekten ve içmekten
nefsi beri tutmak değildir. Bilakis oruç, yalandan, batıldan ve boş sözden beri durmaktır.
Siz Ramazan ayını karşılamıyor musunuz? Hilali görünce oruç tutun, tekrar görünce iftar yapın. Hilali net olarak göremezseniz ayı otuza tamamlayın.”
Hz. Ali (Radiyallahu Anh) bunu, sabah ve ikindi namazlarının akabinde söylerdi.
Hz. Ali ve Hz. Ömer (Radiyallahu Anh) orucun yalandan, batıldan ve boş sözden uzak olması konusunda insanlara nasihatte bulunurlardı.
Ebû Hureyre (Radiyallahu Anh) Allah Resûlü (Sallâllahu Aleyhi ve Sellemf in şöyle buyurduğunu naklediyor:
“Oruç, yeme ve içmeyi bırakmak değildir. Oruç ancak faydasız sözden ve çirkin lakırdıdan uzak kalmaktır. Biri sana söver veya cahilane bir harekette bulunursa, ‘Ben oruçluyum,ben oruçluyum’ de.” (Beyhakî, Sünen-i Kübrâ: 4/270)
Câbir bin Abdullah (Radiyallahu Anh) şöyle buyurdu:
“Oruç tuttuğun zaman, kulağın, gözün ve dilin de oruç tutsun. Yalandan ve haramdan uzak olsun.
Hizmetçiye eziyet etmekten sakın. Oruçlu günlerinde vakar ve sükunet üzere ol. Oruç tuttuğun güne tutmadığın gün eşit olmasın.”
Talik bin Kays (Radiyallahu Anh), Ebû Zerr (Radiyallahu Anh)’dan şöyle nakletti:
“Oruçlu iken elinden geldiğince nefsini kötülüklerden beri tut.”
Talik (Radiyallahu Anh) da oruç tuttuğu günler, namaz kılmak haricinde evinden çıkmazdı.
Ebû Buhterî (Radiyallahu Anh) anlatıyor:
“Allah Resûlü (Sallâllahu Aleyhi ve Sellem) zamanında bir kadın dilini kötü sözlerden muhafaza etmeksizin oruç tutuyordu.
Bunun üzerine Allah Resûlü (Sallâllahu Aleyhi ve Sellem):
“O, oruç tutmadı.” buyurdu.
Kadın ne zaman ki dilini muhafaza etti, o zaman Allah Resûlü (Sallâllahu Aleyhi ve Sellem):
“Şimdi tuttu.”buyurdu.
Mücâhit (Radiyallahu Anh) der ki:
“iki haslet vardır; kim onlara riayet ederse orucu sahih olur.
II unlar :
Oıybet ve yalandır.
Orucun sıhhatini sağlayan unsurlar yalan ve vıybetten kaçınmak olduğu gibi, o mübarek aya layık olmayan şeyleri yapmamak ve mümkün olduğu kadar günleri ibadetle geçirmektir.”
Peygamberimizin eşi Hz. Âişe (Radiyallahu Anh) şöyle anlatıyor:
“Allah Resûlü (Sallâllahu Aleyhi ve Sellem) Ramazan ayı çıkıncaya kadar örtüsünü çeker, yatağa (Ailelerine) yaklaşmazdı.”
A
Yine Hz. Aişe (radiyallahu anha) anlatıyor:
“Allah Resûlü (Sallâllahu Aleyhi ve Sellem) Ramazan ayı girdiği zaman rengi değişir, namazı çoğaltır ve çok dua ederdi.”
Ömer bin Hattab (Radiyallahu Anh) Allah Resûlü (Sallâllahu Aleyhi ve Sellem)’in şöyle buyurduğunu rivayet eder:
“Ramazan ayında Allah Teâlayı zikreden affedilmiştir. Ve o ayda bir şey isteyen mahrum olmaz.” (Münzirî, Terğîb ve Terhîb: 2/ 104)
Abdullah İbn-i Abbas (Radiyallahu Anh) anlatıyor:
“Allah Resûlü (Sallâllahu Aleyhi ve Sellem) Ramazan ayı girdiğinde her esiri salar ve her isteyene verirdi.”
İbn-i Abbas (Radiyallahu Anh) şöyel demiştir:
“Allah Resûlü (Sallâllahu Aleyhi ve Sellem) hayırda insanların en cömertiydi. En cömert olduğu zaman da Ramazan da Cibril’in kendisine çokça kavuştuğu zamandır. Cibril (as.) Ramazan ın her gecesinde O’nunla buluşur, gündüz geceden sıyrılıp çıkıncaya kadar veya Ramazan ayı çıkıncaya kadar Allah Resûlü (Sallâllahu Aleyhi ve Sellem) Kur’an ı ona arzederdi. Cibril (aleyhisselâm), Allah Resûlü (Sallâllahu Aleyhi ve Sellem)’e kavuştuğu zaman da, Allah Resûlü (Sallâllahu Aleyhi ve Sellem), hayır bakımından, eserken engele uğramayan rüzgardan daha cömert olurdu.”
Bir keresinde Allah Resûlü (Sallâllahu Aleyhi ve Sellem)’e,
Hangi sadaka daha üstündür? diye soruldu. Allah Resûlü (Sallâllahu Aleyhi ve Sellem): “Ramazan da verilen sadakadır.”buyurdu. (Suyûtî, Dürri Mensûr: 1/ 449)
lü (Sallâllahu Aleyhi ve Sellem)’in şöyle buyurduğunu rivayet ediyor:
“Kim bir oruçluyu iftar ettirirse, oruçlunun sevabından bir şey eksilmeksizin onun sevabı gibi sevap alır. Ve kim bir savaşa gideni teçhiz eder veya geride kalan ailesine yardımcı olursa, savaşa gidenin sevabından bir şey eksilmeksizin onun sevabı gibi sevap alır.” (Ahmet bin Hanbel, Müsned: 5/ 196)
Selmân (Radiyallahu Anh) Allah Resûlü (Sallâllahu Aleyhi ve Sellem)’in şöyle buyurduğunu rivayet ediyor:
“Kim bir oruçluya helal yiyecek ve içecekle iftar ettirirse, ona melekler Ramazan boyunca ve Cebrail de Kadir gecesinde dua ederler.”
Başka bir rivayete göre, Cebrail (aleyhisselâm) onunla tokalaşır. Cebrail (aleyhisselâm) da kiminle tokalaşırsa, kalbi incelir ve göz yaşları çoğalır,” Inıyurdu.
Ben (Selman),
“Ey Allah’ın Resûlü! Oruçluyu iftar ettirecek bir şeyi yoksa.” dedim.
“Bir lokma ekmeği de yoksa ne buyurursunuz.” dedim.
“Bir yudum süt kafidir.” buyurdu.
“Onu da bulamazsa” dediğimde;
“Bir yudum su ile iftar ettirir.” buyurdu. (Münzirî, Terğîb ve Terhîb: 2/ 95)