HZ. FATIMA HASTAYDI. Peygamberimiz hasta kızını ziyarete giderken yanında olan arkadaşlarının da ziyarete katılmasını istedi. Dostları bu daveti memnuniyetle kabul ettiler.
Ziyaretçiler, Hz. Fatıma’nın kapısının önündedir. Ama bir türlü içeri girememektedirler.
Hz. Fatıma’nın, yabancı birisini içeri kabul edecek örtüsü yoktur. Peygamberimiz ona örtüsünü nasıl örtmesi gerektiğini söyler. Ancak nasıl örterse örtsün ya bedeninden bir parça, ya da başından bir kısım açıkta kalmaktadır.
Sonunda peygamberimiz, kendi üzerinden bir örtüyü Fatıma’ya verir. Fatıma bu örtü ile örtünerek tam tesettürü sağlar. Peygamberimizle birlikte gelen dostlan da içeri kabul edilir.
Peygamberimiz, sevgili kızına kendisini nasıl hissettiğini sorar.
Fatıma, hastadır ve ağrıları vardır. Ağrılarının gittikçe arttığını söyler. Birkaç gündür yemek yememiştir.
Peygamberimiz, sevgili kızma, ufkunu dar dünyevi bakıştan, geniş uhrevi bakışa yönlendirecek bir soru sorar.
“Yavrucuğum! Dünya ve ahrette dünya kadınlarının hanımefendisi olmaya razı değil misin?”
O baştan razıdır babası gibi Rabb’inin tüm verdiklerine. Açlığa, susuzluğa, bedenini tam örtecek büyükçe bir parça örtü bulamamaya. Her şeye… Yokluğun, yoksulluğun her türlüsüne… Varlıktan sıfır noktada arınmaya. Sonsuza ulaşmak için, dünyada sıfır olmaya. Rabbine ulaşmak uğrunda, o razıdır Rabb’inden gelen her şeye…
O, bilmektedir tüm varlar yok edilmeden, O vara kavuşulmayacağım.
O, çocuklarını hakiki varlığa götüren babaydı…
O, çocuklarını Vacibü’l-vücuda götüren Babaydı (a.s.m.)…