Peygamber Efendimizin Beden Yapısı Nasıldı?

By | 16 Ağustos 2015

peygamber-efendimizin-beden-yapisi-nasildiİnsan, sevdiğine benzemek arzusu taşır içinde hep. Bu nedenle de sevdiğinin ahlakı yanında görüntüsünü de merak eder, görmek mümkün değilse tarifle öğrenmek ister.
Sahabeler, Peygamberimiz (sav)’in hayatıyla ilgili en küçük bir detayı bile kaçırmadan muhafaza ederlerdi. Bu bilgilerin kendilerinden sonraki nesle, dolayısıyla da bizlere de ulaşmasını böylece sağlamışlardır. Koruyup aktardıkları bilgiler arasında Peygamber Efendimizin dış görünümü, duruşundan, yürüyüşünden, konuşmasından, gülüşüne kadar Allah’ın O’na ihsan ettiği güzellikler yer alır. O’nun (sav) bütün bu güzel özellikleri “Şemail” kelimesiyle ifade edilmiştir. Bize aktarılan bu özellikleri, Peygamber Efendimizin aynı zamanda üstün ahlakının da birer parçasıdırlar.
Peygamberini seven her çocuk, elbette O’nun (sav) bu mübarek özelliklerini de bilmek ister. Başta amcasının oğlu ve sevgili damadı Hazret-i Ali olmak üzere, Hazret-i Âişe ve daha birçok sahabeye göre Peygamber Efendimizin “Şemaili” diye adlandırılan bir kısım özellikleri şunlardır:
“Saçı fazla uzun olmazdı ve tam kıvırcık denilmeyecek derecede dalgalıydı. Saçları, siyah renkli ve misk gibi güzel kokulu idi.
Her iki anlamda da alnı açıktı. Genişçe ve buğday renkli idi. Ancak ortasında daima bir NUR parlardı.
Yüzü değirmi idi. Ona dikkatle bakılamazdı. Parlak bir çehresi vardı. Ay’ın on dördü gibi parlardı. Dolgun veya şişman olmadığı gibi, kuru ve zayıf bir yüz de değildi. Yanakları ne etli, ne de çöküktü. Yüzünün aklığı içinde yanaklarının kırmızısı fazlaydı.
Terlediğinde üzerine çiğ taneleri konmuş gülü andırırdı. Öfkesi ve sevinci yüzünden anlaşılabilirdi.
ince, uzun ve hilal kaşlıydı. Kaşlarının ucunda kıvrım vardı. İki kaşı arasında tüy yoktu ve bembeyaz görünürdü. Kirpikleri siyah ve uzundu.
Çözünde ezelden bir sürme vardı. Beyazı katı beyaz, karası kapkara idi. Çözleri geceleyin de gündüz gibi görürdü. Baktığı zaman, karşısındaki kişi bakışına dayanamaz ve gözlerine dikkatle bakamazdı.
Ağzı ne çok büyük, ne de çok küçüktü. Dişleri aralıklı olup üst üste değildi, inci gibi bembeyazdı. Konuşurken, ön dişleri arasından bir nur çıkar gibi görünürdü.
Gülüşü tebessümden ibaretti. Hiç kahkaha ile gülmezdi.
Çenesi yuvarlaktı. Sakalı sık ve siyahtı. Ömrü boyunca sakalından yalnızca on yedi kılı ağarmıştı..
Beden olarak ince yapılı idi. En çok beyaz renk giyerdi. Sonra yeşil rengi tercih ederdi. Ömrü boyunca aynı anda iki elbiseye birden sahip olınadı. Asla gösterişli giyinmedi.
Orta boylu sayılırdı. Kendisinden uzun birinin yanında ondan el ayası kadar uzun görünürdü. O kişi yanından ayrılınca yine orta boylu gösterirdi. Boyu, selvi gibi doğruydu. El ve ayak parmakları da kalem gibi düzgündü.
Bir yere yöneldiği zaman bedeniyle birlikte döner, asla başını çevirerek bakmazdı.
Peygamberlik Mührü, iki kürek kemiği arasında ve sağ omzuna yakın bir yerde bulunuyordu. Bu Mühür, siyaha çalan sarı renkte olup çeyrek altın büyüklüğünde bir ‘ben’ idi.
Yürürken hızlı yürürdü. O kadar ki ayakları altında yeryüzü dürülüyormuş gibi olurdu. Yürürken Ona yetişebilmek zordu. Hayasından yokuş iner gibi başı önüne eğik olarak yürür ve etrafına bakınmazdı.
Teni gül gibi kokardı. Ve yaşı ilerledikçe adeta tazelenirdi. Konuştuğu kişiye güzel kokusu siner ve birkaç gün çıkmazdı. Bir çocuğun başını okşasa, birkaç gün çocuğun kokusundan ona Peygamberimizin dokunduğu bilinirdi.
Sözlerinde ruha huzur veren bir anlatım vardı. Asla dedikodu yapmaz, boş konuşmazdı. Konuştuğu her kişi sözlerindeki güzellik ve tatlılığa hayran kalırdı. ”
Sahabilerinden Hz. Cabir İbn Semûre ise şöyle der:
” Allah Resûlü’nü, mehtaplı bir gecede gördüm ve bir ona bir de aya baktım. O’nun yüzü aydan daha parlaktı.”