Övülme Ve Kötülenmede İnsanların Dereceleri

By | 6 Ağustos 2014

hasema

Övülme Ve Kötülenmede İnsanların DereceleriÖvülme Ve Kötülenmede İnsanların Dereceleri
İnsanlar,. kendinin övülme ve kötülenmesini duymada dört dereceye ayrılırlar.
BİRİNCİ DERECE: Avam böyle olup, övülmeye sevinir, teşekkür eder, kötülenmeye, ayıblanmaya kızar ve kötü cevap verirler. Bu ise derecelerin en kötüsüdür.
İKİNCİ DERECE: Zâhidler olup, övülmeye sevinir, ayıblanma ya kızar ve belli etmezler. Görünüşte ikisini de bir tutar, fakat kalbden birini sever, birini sevmezler.
ÜÇÜNCÜ DERECE: Takva sahiplerinin derecesi olup, övülmeyi ve ayıblanmayı, kalb ile ve dil ile beraber tutarlar. Ayıblanmalann dan kalblerinde kızma hâsıl olmadığı gibi, kendini övene de çok kıymet vermezler. Çünkü kalbleri övmeye ve ayıblamaya bakmıyor. Bu büyük bir derecedir. Birçok âbidler bu dereceye ulaştığını zannederler ve yanılırlar. Bunun alâmeti de, ayıblayan onun yanında çok oturursa, kalbine övenden daha ağır gelmemektir. Bir işte kendisinden yardım istiyorsa, ona kendisini övene yardım etmekten daha zor gelmemektir. Eğer ziyaretine geliyorsa, kendisini övenden az gelmesi kalbine gelmemektir. Bir kimse onu üzerse, sanki kendisini seven kimseyi üzmüşler gibi üzülmelidir. Kendisini öven, kötü bir iş işlerse, o yaptığı için kalbine hafif gelmemelidir. Bu ise gayet zordur. Nitekim bazan öyle olur ki, âbid gururlanarak, ben ona beni zemmetmekle günaha girdiği için kızıyorum, der. Bu ise şeytanın aldatmasıdır. Zira başkalarını zemmederek günaha giren niceleri vardır ki, onlara böyle kızmak akimdan bile geçmez. Bu, nefsi bir kızgınlıktır, din için değildir. Cahil olan bir âbid böyle incelikleri bilmediğinden sıkıntılarla elde ettiğini de kaybeder. Övülme Ve Kötülenmede İnsanların Dereceleri
DÖRDÜNCÜ DERECE: Sıddıklann derecesidir. Kendini öveni düşman, ayıblayam dost bilirler. Bundan üç fayda elde ederler: Biri kendi ayıbını ondan öğrenirler. Ayıblayan kimsenin sevablan bunlara verilir. Diğeri de ayıb ve ona benzer işlerden çabuk temizlenmeye onları sevk ve teşvik eder. Hadisi şerifte, «Oruç tutana, gece namazını kılana, sofu olana korkular olsun. Bunlardan kurtulanlar, kalbi dünyadan kesilmiş, övülmeyi sevmeyip, ayıblanmayı sevenlerdir» (*), buyuruldu. Bu hadisi şerife göre, iş gayet zordur. Çünkü bu dereceye kavuşmak kolay kolay ele geçmez. Hattâ, kalbinden övmeyi ve ayıblamayı ayırıp, zahirde ayırmayan ikinci dereceye çıkmak bile çok zordur. Ekseriya görünen şey, bir işde mürid ve kendini övenin tarafını tutmak, hattâ hareketleri ile bunu belli etmektir. Nefsine sonuna kadar düşman olmayan bu son dereceye kavuşamaz. Bir kimseden bir ayıbını duyunca, sevinmeli, o kimsenin akıl ve zekâsına güvenmeli, bunu düşmanının başkası tarafından ayıblanması gibi kabul etmelidir. Bu ise pek az olur. Hattâ bir kimse hayatı boyunca öven ve ayıblayanı bir tutmaya uğraşsa, bunu, çok zor elde edebilir. Burada tehlikeli olan taraf, övülme ve ayıblanmayı ayırınca, övülmeyi istemek kalbde daha fazla olmasındandır. Bunun için değişik davranır, hattâ ibadetlerine riya karışmaya başlar. Günah ile buna kavuşacağını bilirse, günah da işler. Resûlullah’ın (sallâllahü aleyhi ve sellemJ «Oruç tutanlara, gece namazı kılanlara korkular olsun» (B, buyurması, bunun için olup, övülmenin kökleri kalbden temizlenmedikçe çabucak günaha düşülebilmesidir. Fakat ayıblan mayı kötü bilmek, övülmeyi sevmek, bir fesada sebep olmadıktan sonra haram değildir. Övülme Ve Kötülenmede İnsanların Dereceleri Yalnız fesada, günaha sebep olmaması gayet zordur! Çünkü insanların günahlarının çoğu, övülmeyi sevmek ve ayıblamaya kızmaktandır. Daima insanların düşüncesi böyle süregelmiştir ki, yaptıklarını insanların görmesini isterler. Bu arzu galib olunca, yakışmayan, uygunsuz işler de yapar. Yoksa riyaya tevessül etmeden halkın gönlünü ve iltifatını kazanmak istemek haram değildir.