Oruç İnsanı Günahlara Karşı Korur

By | 29 Nisan 2015

oruc-insani-gunahlara-karsi-korurGünah bir iç çöküntü, bir terslik ve fıtratla bir zıtlaşmadır. Günaha giren kimse, kendini vicdanî azaplara ve kalbî sıkıntılara bırakmış bir talihsiz ve bütün ruhî meleke ve kabiliyetlerini şeytana teslim etmiş bir mazlum ve mağdurdur. Bir de o günahı işlemeye devam ederse, bütün bütün ipi elden kaçırır ve artık ne bir irade, ne bir direnme, ne de kendini yenilemeye mecali kalmaz.
Yığın yığın günah vardır insanın geçip gittiği yollarda. Bu yollarda birer kobra gibi gözetler insanoğlunu günahlar., birinden kurtulması mümkün olsa bile, diğerlerine kendini kaptırmadan yoluna devam etmesi bir hayli müşküldür. Polat gibi sağlam irade gerektir ki, aşılsın bu yollar. Yoksa diferansiyeli bozuk bir araba ile en sert virajları aşma gibi olacaktır ki, hangi çukurda gidip duracağını söylemek, her hâlde kehanet sayılmaz…

İşte bu tehlikeye karşı oruç, kefil ve bir teminat hükmündedir. Bazı kimseler için, onları inhiraftan koruyucu bir sütredir. Masiyetlere karşı yapılmış bir tahşidattır. Evet o, bir kalkan gibi sahibini koruyan, onun cennete girmesine yardım için cennet surlarında sırlı bir kapı haline gelen ve elinde kâsesi bir sâki gibi ona kevserler sunan bir kutlu yoldaştır.
Allah Rasulü (aleyhissalatu vesselam): “Ey gençler topluluğu! Evlenmeye güç yetirebileniniz evlensin. Zira bu (evlenme), gözü (haramlardan) koruyucu, ferci (apış arası) günahlara karşı muhafaza edicidir. Kim de evlenmeye muktedir değilse, o da oruç tutsun. Zira oruç, onun için bir kalkandır.”buyurmaktadır.
Oruç bir temrindir; kişide cismani arzulara karşı koyma melekesini geliştirir. İnsan oruçlu olduğu anlarda her türlü negatif istek ve meyillere engel olmaya güç yetirdiği gibi, kazandığı bu dirençle oruçlu olmadığı zamanlarda da bu tür istek ve meyillerini zapt u rapt altına alabilir. Zira oruç sadece midenin aç bırakılması demek değil, aksine mide gibi bütün duygulara; göze, kulağa, kalbe, hayale ve sair maddî, manevî uzuvlara da oruç tutturmak, onları haramlardan, malayanî şeylerden çekmek ve her birisine mahsus ubudiyete sevk etmektir. Bu şekilde bir oruç tutan insan, “helâl” endeksli bir hayat yaşar. Efendimiz’e ait şu hadisi bu espri içinde yorumlamak gerekir: “Kim ki bana iki çene (dil) ve apış arası mevzuunda söz verir kefil olursa, ben de ona cennet için kefil olurum.”
Dini hayatı kontrol altında tutmanın en etkili yolu oruçtur. Zira sürekli olarak midenin tok olması, insan vücudunun bütün organlarını, en yüksek enerji kapasitesine ulaştırır. Bu da nefsin arzu ve isteklerini, azgınlıklarının en son kertesine vardırır. O zaman da insanın dili çözülür, onu kontrol altına alamaz hale gelir. Evet, kontrolsüz dil, insanın ahiret hayatı için en büyük tehlikelerden biridir. Onu kontrol altına almanın tek çaresi ise nefsin arzu ve isteklerini kısıtlamak ve kesmektir. Oruç bu fonksiyonunu eda etmesi bakımından şayan-ı tavsiye tek reçetedir. Peygamberimiz’in şu hadisleri de bunu teyid etmektedir: “İçinizden biri oruçlu olduğu günlerde başkasına çirkin söz söylemesin, bağırıp çağırmasın. Eğer biri ona söver veya elle sataşırsa, “Ben oruçluyum.” desin , “Kim oruçlu iken yalan konuşmaktan ve kötü hareketlerden vazgeçmezse, bilsin ki Allah’ın onun yemeyi ve içmeyi bırakmasına ihtiyacı yoktur.
Hasılı; orucun en mükemmeli, mideye olduğu gibi, göze, kulağa, kalbe, hayale, fikre ve sair organlara da bir nevi oruç tutturmaktır. Yani onları haramlardan, mâlâyani şeylerden alıkoyarak her birisini kendilerine mahsus kulluğa sevk etmektir. Bunun yolu ise, insan vücudundaki en büyük fabrika mide olduğundan, oruç vasıtasıyla o kontrol altına alınabilirse, diğer azalar da kolayca ona tâbi kılınabilir.