Organ Nakli Caiz Mi?

By | 14 Ekim 2014

organ-nakli-caiz-miKur’an’ı Kerim ve Hadis-i Şeriflerde, organ ve doku nakli konusunda sarih bir hüküm bulunmamaktadır. İlk müctehid ve fakihlerde, kendi devirlerinde böyle bir mesele söz konusu olmadığı için, bu ameliyenin hükmünü geniş şekilde açıklamamışlardır. Ancak dinimizde, Kitab ve sünnet’in delaletlerinden çıkarılmış umumi hükümler ve kaideler de vardır. Kitab ve sünnet’de açık hükmü bulunmayan ve her devirde karşılaşılan yeni yeni mes’elelerin hükümleri İslam Fakihleri tarafından bu umumi kaideler ile hükmü bilinen benzer mes’elelere kıyas edilerek çıkarılmış, hiç bir mes’ele cevapsız bırakılmamıştır. Organ ve doku nakli konusunun hükmünü tayinde de aynı yola başvurulması uygun olacaktır.

Bilindiği üzere, insan mükerrem bir varlıktır. Mahlûkatı içinde Allah onu mümtaz kılmıştır. Bu itibarla normal durumlarda ölü veya diri kimselerden alınan parça ve organlardan faydalanılması, insanın hürmet ve kerametine aykırı görüldüğünden, îslam fakihlerince caiz görülmemiştir. Ancak, zaruret durumunda, zaruretin mahiyet ve miktarına göre bu hüküm değişmektedir.

Nitekim dinimiz, bir kısım fiil ve davranışları yasak kılmış, Kitab ve sünnet bunları tesbit etmiştir. Söz gelimi murdar hayvan (meyte), kan, domuz eti, şarap… vb. şeylerin yenilip içilmesi, alınıp satılması, ilaç olarak kullanılması haram kılınmıştır. Ancak, zaruret halinde bunlardan zaruret miktarında (ölmeyecek kadar) yenilip içilmesinin (el-Bakara, 173; el-Maide, 3; el-Ena’m, 119) meşru olduğu beyan buyurulmuştur.

Söz konusu ayet-i celilelerden, İslam fakihleri, zaruretlerin bir ölçüde dinen yasaklanmış şeyleri mubah kıldığı ve zaruret halinde sadece ayet-i kerimelerde beyan edilen yasakların değil, zaruret halinin giderilmesi için yapılması zorunlu ve başka bir çare olmayan bütün yasakların zaruret miktarınca işlenmesinin caiz ve mübah olduğu sonucuna varmışlardır. O halde, ölmüş kimselerden tedavi maksadıyla organ ve doku alma ve bunları hasta veya yaralı kimselere nakletme konusunda bir hükme ulaşabilmek için;

1. Zarurete binaen, cesedin kesilmesi, organ ve dokularından bir kısmının alınmasının caiz olup olmadığı,

2. Hastalığın tedavisinin zaruret sayılıp, sayılamayacağı (Haram ile tedavinin hükmü)

3. Organ ve doku nakli caiz ise hangi şartlarla caiz olduğunun bilinmesi gerekmektedir.

a) îslam fakihleri, kamında canlı halde bulunan çocuğun kurtarılması için ölen annenin kamının yarılmasına,

b) Başka yoldan tedavileri mümkün olmayan kimselerin kırılmış kemiklerinin yerine, başka kemiklerin nakline,

c) Bilinmeyen hastalıkların öğrenilmesi ve hayatta bulunmaları sebebiyle ölülere nisbetle daha çok şayan-ı ihtiram olan hastaların tedavilerinin sağlanabilmesi için, yakınlarının rızası alınmak suretiyle, ölüler üzerinde otopsi yapılmasının caiz olacağına fetva vermişler. Canlı bir kimseyi kurtarmak için ölünün bir parçasını itlaf etmeyi caiz görmüşlerdir.

Nitekim Müşavere ve Dini eserleri İnceleme Kurulu’nun 16.4.1952 tarih ve 211 sayılı kararında, özetle;

“…ammenin menfaat ve maslahatı göz önünde tutularak, bilinmeyen bir hastalığın bilinir hale gelmesi, hastalığın bilinmemesinden doğacak ammenin zararının önlenmesi, hayatta bulunmaları tedavilerinin sağlanması gibi maslahat ve şer’i hikmetleri husule gelmesini temin için, yakınlarının rızası alınarak, ölüler üzerinde otopsi yapmanın caiz olacağı ve bu gibi sebepler dolayısıyla ölüye gösterilmesi gereken hürmet ve tekrimin zevaline katlanmanın, İslami hükümlerin bir gereği olduğu ifade olunmuştur,

İslam fakihleri, açlık ve susuzluk gibi, hastalığı da haramı mubah kılan bir zaruret saymışlar, başka yoldan tedavileri
mümkün olmayan hastaların haram ilaç ve maddelerle tedavilerini caiz görmüşlerdir. Günümüzde kan, doku ve organ nakli de tedavi yolları arasına girmiş bulunmaktadır. O halde, hayatı veya hayati bir uzvu kurtarmak için başka çare olmadığından
kan, doku ve organ nakli yolu ile de bazı şartlara uyularak, tedavinin caiz olması gerekir.

Nitekim Müşavere ve Dini Eserleri İnceleme Kurulu’nun 25.10.1960 tarih ve 492 sayılı kararında tedavileri için kan nakline zaruret bulunan hasta ve yaralılara başka kimselerden kan naklinin; başka kimselerden alınacak parçaların takılmasıyla görmeleri mümkün olduğu takdirde, hayatında buna izin vermiş olan kimselerin, ölümlerinden sonra gözlerinden alınacak parçaların bu durumdaki kimselere takılmalarının caiz olacağı ifade edilmiştir.

Din İşleri Yüksek Kurulu’nun 19.1.1968 gün ve 3 sayılı  gerekçeli kararında ise “yalnız hayatı kurtarmak için değil, bir
organ tedavi etmek, hastalığın tedavisini çabuklaştırmak için de kan naklinin caiz olduğu, tıbbi ve hukuki kaidelere riayet edilmek şartıyla kalp naklinin de caiz olacağı…” ifade olunmuştur. Yurdumuz dışında, çeşitli, İslam ülkelerinin yetkili kişilerince de aynı yolda fetvalar verildiği bilinmektedir. Kurulumuzca da aşağıdaki şartlara uyularak yapılacak organ ve doku naklinin caiz olacağı sonucuna varılmıştır.

1) Zaruret halinin bulunması, yani hastanın hayatını veya hayati bir uzvunu kurtarmak için bundan başka çaresi olmadığının, mesleki ehliyet ve dürüstlüğüne güvenilen bir tabib tarafından tespit edilmesi.

2) Hastalığın bu yoldan tedavi edilebileceğine tabibin zann-ı galibinin bulunması,

3) Organ veya dokusu alınan kişinin, bu işlemin yapıldığı esnada ölmüş olması,

4) Toplumun huzur ve düzeninin bozulmaması bakımından organ veya dokusu alınacak kişinin sağlığında (ölmeden önce) buna izin vermiş olması veya hayatta iken aksine bir beyanı olmamak şartıyla, yakınlarının rızasının sağlanması,

5) Alınacak organ veya doku karşılığında hiç bir şekilde ücret alınmaması,

6) Tedavisi yapılacak hastanın da kendisine yapılacak bu nakle razı olması gerekir.