Ölümün Gerçekleşmesi ve Sorgu-Sual

By | 18 Eylül 2014

namaz-kildiran-seccade

 

riya2Berâ’ b. Âzib (radıyallâhu ‘anh) anlatıyor: “Birgün Resûlullah(sallallâhu ‘aleyhi ve sel­lem) ile birlikte ensardan bir adamm cenazesinde bulunduk. Cenazeyle birlikte kabristana kadar vardık Kabri henüz kazılmamıştı. Resûlullah(sallallâhu ‘aleyhi ve sellem) bir yere oturdu. Biz de etrafında halka kurup oturduk Sanki başımızda kuş konmuş gibi sessizce bekliyorduk Resûlullah(sallallâhu ‘aleyhi ve sellem) elinde bir sopa, yeri eşeliyordu. Sonra başını kaldırdı ve,

–          Kabir azabından Allah’a sığının, buyurdu. Bunu iki hatta üç kez tekrar­ladı. Sonra şöyle dedi:

–          Mümin kul artık dünyaya veda edip ahirete yöneldiği zaman yanına yüz­leri bembeyaz, âdeta güneş gibi parlayan melekler gelir. Yanlarında cennet­ten getirdikleri kefenler ve güzel kokular bulunur. Göz alabildiği yere otu­rurlar. Ardından ölüm meleği gelir ve ölmek üzere olan kişinin başucuna oturur. Ona, “Ey mutmain olmuş nefis! Çık o bedenden; Rabbinin mağfire­tine ve rızasına kavuş” der. O ruh da, bir su kabından damlayan su gibi çıkıp gider. Sonra bu melekler bu ruhu alırlar. Alır almaz cennet kefeni ve cennet kokularıyla süslerler. O kimseden, yeryüzündeki en güzel kokular gibi koku lar saçılmaya başlar.

Sonra melekler onu gökyüzü tabakalarında yükseltemeye başlarlar. On larla karşılaşan her melek, “Bu güzel koku da kimden geliyor? der. Melek­ler onu en güzel halleri ve isimleriyle zikrederek, “Falan oğlu falancadan ge liyor” derler.

Sonra onu dünya semasına kadar getirirler. Melekler kapıların açılmasını ister; kapılar onlara açılır. Diğer melekler onları güzel bir şekilde karşılarlar. Sonra her tabakadan bir kısım melekler yedinci tabakaya varıncaya dek onlara eşlik ederler. Yedinci tabakaya vardıklarında Allah(celle celâiüh) meleklerine,

–         Onun kitabına, illiyyûn’a (cennete) gireceklerdendir, diye yazın. Sonra onu tekrar yeryüzüne indirin. Zira onları topraktan yarattım. Oraya döndüreceğim ve bir kez daha oradan çıkaracağım, buyurur.

Ruh cesedine iade edilir. Akabinde iki melek gelir. Melekler sorar; mümin kul cevap verir:

–         Rabbin kim?

–         Rabbim Allah.

–         Dinin nedir?

–         Dinim İslâm.

–         Size gönderilen kişi hakkında ne dersin?

–         O Allah’ın Resûlü’dür.

–         Bu husustaki bilgin nedir?

–         Allah’ın Kitab’ını okudum. O’na iman ettim. Resûlü’nü tasdik ettim.

Sonra bir ses gelir:

–         Kulum doğrulan söylemiştir. Ona, cennet yataklanndan bir yatak serin; cennet elbiselerinden elbiseler giydirin. Cennete açılan bir kapı açın ki, oranın güzel kokulan kuluma da gelsin!

Kulun kabri göz alabildiğine genişletilir. Bundan sonra güzel yüzlü, güzel kokulu bir adam çıkagelir. Ona,

–         Seni sevindirecek bir müjdeyle geldim. Zira bu gün sana vaad olunan gün­dür, der.

Adam sorar:

–         Sen de kimsin?

–         Ben senin salih amellerinim.

Bunun üzerine adam şöyle dua etmeye başlar:

–         Ey Rabbim! Bir an evvel kıyameti kopar da aileme ve hizmetçilerime ka vuşayım.

Resûlullah(sallallâhu ‘aleyhi ve sellem) anlatmaya devam ediyor:

–         Kâfir kimse artık dünyaya veda edip ahireteyöneldiği zaman yanma, yüz leri simsiyah melekler gelir. Yanlarında çul-çaput getirmişlerdir. Göz alabildiğ, yere otururlar. Ardından ölüm meleği gelir ve ölmek üzere olan kişinin başu cuna oturur. Ona,

–         Ey pis ruh! Çık o bedenden; Rabbinin gazabına ve öfkesine git, der. Adan bu sözleri duyar duymaz, âdeta bütün azalan birbirinden ayrılır.

Sonra melekler bu adamın ruhunu, ıslak yün yumağının içine sokulmuş d, kenli bir demir parçasını çıkarır gibi çıkanrlar. Öyle çekerler ki, damarlar ve sinirler parça parça olur. Daha sonra bu ruhu alır almaz bir göz açıp kapayc cak kadar zaman geçirmeden hemen o çul parçasına sararlar. Adamdan kc kuşmuş leşten dağılan koku misali pis kokular yayılmaya başlar.

Melekler adamın ruhunu gökyüzüne yükseltmeye başlarlar. Onlarla karş laşan her melek, “Bu habis ruh da kim?” diye sorarlar.

Melekler onun en çirkin hallerinden bahsederek, “Falan oğlu falandan” deı ler. Bu durum dünya semasına varıncaya kadar devam eder. Dünya semasını vardıklarında kapıların açılmasını isterler. Fakat kapılar ona açılmaz.

Resûlullah(sallallâhu ‘aleyhi ve sellem) daha şu ayet-i kerimeyi okudu:

“Bizim ayetlerimizi yalanlayıp da onlara karşı kibirlenmek isteyenle var ya, işte onlara gök kapıları açılmayacak ve onlar, deve iğne deliğin girinceye kadar cennete giremeyeceklerdir.”

Sonra Allah(celle celâiüh) meleklerine,

–         Onların defterlerine, “cehenneme girecek” diye yazın, buyurur. Ardında onun ruhu fırlatıp atılır. Resûlullah(sallallâhu ‘aleyhi ve sellem) akabinde şu ayet kerimeyi okudu:


“Kim Allah’a ortak koşarsa, sanki o, gökten düşüp parçalanmış da kendisini kuşlar kapmış yahut rüzgâr onu uzak bir yere sürüklemiş (bir nesne) gibidir.”

Yani, onun ruhu fırlatıp atılmak suretiyle cesedine iade edilir. Peşinden iki melek gelir ve yanına otururlar. Melekler sorar o cevaplar:

–         Rabbin kim?

–         Rabbimi mi sordunuz? Bilmiyorum.

–         Dinin nedir?

–         Dinimi mi soruyorsunuz? Bilmiyorum.

–         Size gönderilen kişi (Peygamber) hakkında ne dersin?

–         Onu tanımıyorum ki!

Sonra semadan bir ses gelir:

–         Kulum doğruları bilemedi. Ona cehennem döşeklerinden bir döşek serin. Ateşten gömlek giydirin. Sonra kabrinden cehenneme açılan bir kapı yapın ki onun kavurucu ateşini ve zehirli havasını teneffüs etsin.

Bu adamın kabri kendisine o kadar daraltılır ki, bütün kaburga kemikleri birbirine geçer. Sonra çirkin yüzlü, kötü kokulu, pis elbiseleriyle bir adam çı­kagelir yanma. Ona der ki:

–         Sana kötü mü kötü müjdelerim var! Bu sana vaad olunan gündür. Adam,

–         Peki, sen kimsin? der. O,

–         Ben senin kötü amellerinim, diye karşılık verir. Bunun üzerine kabirdeki adam şöyle dua eder:

–         Ey Rabbim! Ne olur kıyameti koparma! Ne olur kıyameti koparma!

Ebû Hüreyre’nin (radıyallâhu ‘anh) rivayet ettiği bir hadiste Resûlullah (sallallâhu ‘aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Mümin kulun eceli geldiği vakit melekler onun yanma ipek bir bez içe­risine konulmuş misk ve reyhan kokularıyla gelirler. Ardından ruhu tereya­ğından kıl çeker gibi alınır ve,

–         Ey mutmain olmuş nefis (ruh)! Sen Rabbinden, Rabbin de sen razı ve hoşnut olarak, sana bahşedeceği ihsan ve rahatlığa doğru çık, denilir.

Ruhu çıktığı vakit üzerine misk ve reyhanlar serpiştirilir ve ipek örtüye sarılarak İlliyyûn denilen yüce makama gönderilir.

Kâfir bir kişinin ölümü yaklaştığında ise melekler bu adamın yanına, içinde cehennemden getirtilen bir kor parçasının bulunduğu siyah bir bezle gelir­ler.

Ardından elem ve ıstıraplar içerisinde ruhu çıkarılır (Çoğunlukla bu elem ve ıstırapların acısı kişiyi ya kendinden geçirir ya da bayıltır. Bu sefer ruhu acı içinde kıvranmaya devam eder). Sonra ona,

–         Ey pis ruh! Haydi, sen Rabbine öfkeli, Rabbin de sana kızgın olarak O’nun azabına doğru çık, denilir.

Ruhu çıkarıldığı zaman bu kor parçasının üzerine yatırılır, öyle ki, o adam­dan kaynayan bir suyun fokurdama sesleri gibi sesler çıkmaya başlar. Sonra bu siyah beze sarılarak cehenneme (kabirde cehennem azabı çekmeye) götürülür.”