Misafiri İkramsız Göndermemek

By | 7 Temmuz 2014

hasema

 

cayEbû Hureyre radıyallâhu anh’dan rivâyete göre Peygamber sallallâhu aleyhi vesellem şöyle buyurdu: “Allah’a ve âhiret gününe iman eden bir kimse, misafi­rine ikram etsin. Allah’a ve âhiret gününe iman eden bir kimse, akrabalık bağını gözetsin. Allah’a ve âhiret gününe iman eden bir kimse, ya hayır söylesin yahut sussun.”

Açıklama:

“Misafire ikram etmek, ona bizzat hizmet etmek ve yüce Allah’ın:

“İbrahim’in şerefli kılınmış konuklarının haberi sana geldi mi?” Buyru­ğu.”

Bundan sonra Buhari üç hadis sözkonusu etmektedir. Bunların biri Ebû Şureyh’in: “Allah’a ve âhiret gününe iman eden bir kimse, misafirine ikram etsin” buyruğudur. Hadisin anlamı şudur: Bir kimse konuşmak istedi mi konuşmadan önce düşünsün. Eğer söyleyeceği bu sözler dolayısıyla kendi aleyhine bir kötülük gelmeyecekse yahut haram ve mekruh olan bir şeye götürmeyecekse konuşsun. Şâyet söyleyeceği söz mubah ise mubah olan konuşmanın onu haram ve mekru­ha sürüklememesi için susmakta esenlik vardır.

Ebû Zerr’in rivâyet ettiği ve İbn Hibban’m sahih olduğunu belirttiği uzun hadiste “sözlerinin amelinden sayıldığını bilen bir kimsenin konuşması, kendisini ilgilendiren hususlar hariç pek az olur.” buyrulmaktadır.

ikinci hadis, Ebû Hureyre’nin rivâyet ettiği hadistir. et-Tufî şöyle demektedir: Hadisin zahiri böyle diyen kimse hakkında imanın sözkonusu olmamasını ge­rektirmektedir. Oysa kasıt bu değildir, aksine bu sözlerle mübalağalı bir anlatım kastedilmiştir. Bir kimsenin: Eğer benim oğlumsan bana itaat et, demesine ben­zer. O bu sözleri ile oğlunun kendisine itaat şevkini uyandırmak istemiştir. Yoksa onun kendisine itaat etmemesi halinde onun oğlunun da olmayacağı anlamında değildir.

Üçüncü hadis ise Ukbe İbn Âmir’in rivayet ettiği hadistir. “Ey Allah’ın Rasulü, sen bizleri gönderiyorsun, biz de bir kavmin topraklarına konaklıyoruz. Onlarsa bizi ağırlamıyorlar…”

Ebû Şureyh’in rivayet ettiği hadisteki: “Misafirin caizesi bir gün ve bir ge­cedir” ifadesi, caize olmak üzere ona bir gün ve bir gece ikramda bulunulur, demektir.

“Misafirlik üç gündür. Bundan sonrası ise sadakadır.” İbn Battal dedi ki: Bu hadise dair Malik’e soru soruldu da o şöyle dedi: Bir gün, bir gece ona ikram eder, onu ağırlar. Üç gün de misafir olarak onu ağırlar.

Derim ki: Üç gün birinci günün dışında mıdır yoksa bu ilk gün bu üç günden sayılacak mıdır hususunda ilim adamları ihtilâf etmişlerdir. Ebû Ubeyd dedi ki: Birinci günde ona iyilik etmek ve lütufkâr davranmak hususunda elinden geleni yapar, ikinci ve üçüncü günde ise hazırda ne varsa ona takdim eder ve adeti üzere yediğinden fazlasını da ona takdim etmez. Sonra da ona bir gün ve bir gecelik mesafede kendisine azık olarak yetecek kadarını verir. Buna da “el-cîze” adı verilir. Bu ise misafirin, sayesinde bir yerden bir yere kadar gidebileceği mik­tarın adıdır.

Diğer hadiste geçen: “Gelen heyete benim kendilerine yaptığım ikram gibi ikramda bulunun” ifadesi de bu kabildendir.

“Onu usandırıncaya kadar.” Dara sokuncaya kadar, ona sıkıntı verinceye kadar, o muayyen yerde ikamet etmesin, .demektir. Nevevî, Müslim’in: “Onu günaha sokuncaya kadar” rivâyetini açıklarken: Onun günaha düşmesine se­bep oluncaya kadar demektir, demiştir. Çünkü bu durumda ev sahibi uzun süre kalışından dolayı onun gıybetini yapabilir yahut onu rahatsız edecek şeylerle ona karşılık verebilir ya da onun hakkında herhangi bir zan besleyebilir. Bütün bu açıklamalar, kalmanın ev sahibinin tercihi ile olmaması halinde sözkonusudur. Ev sahibi ondan daha çok kalmasını ister ya da zannı galibi ile onun bun­dan hoşlanmadığı kanaatine ulaşırsa, hüküm böyle olmaz.