Misafir Ağırlamanın Hükmü

By | 7 Eylül 2014

feraceler

 

sofraya-oturmakUkbe İbn Âmir’den radıyallâhu anh nakledilmiştir: Hz. Peygamber’e sallallâhu aleyhi vesellem “Siz bazen bizi bir yerlere görevli olarak gönderiyorsunuz ve biz de bir kabileye konaklıyoruz. Ama bizi ağırlamıyorlar. Bu konuda ne buyurursu­nuz?” dedik.

“Bir kabileye konakladığınız zaman sizi misafir ederlerse onların ikramlarını kabul ediniz. Yok, eğer böyle yapmazlarsa o zaman misafirin hakkı ne ise onu alınız” buyurdu.

Açıklama:

Malı haksız yere elinden alınan kişi malını alana ait bir mal bulduğunda ha­kim kararı olmaksızın kendi malı miktarınca ondan alabilir mi? Bu mesele “elde etme” (zafer) meselesi olarak meşhurdur. İbn Şîrîn “alır” demiştir.

Musannif (Buhârî), İbn Şîrîn’in bu sözüne yer verdikten sonra iki hadis zik­retmiştir. Bunlardan birisi Hind binti Utbe ile ilgili Aişe hadisidir.

İbn Battâl şöyle demiştir: Hind İbn Utbe ile ilgili hadis, hak sahibinin, hak­kını tam olarak vermeyen veya hakkının miktarını inkar eden kişinin malından almasının caiz olduğunu göstermektedir.

“Vermekten kaçınırlarsa misafirin hakkı ne ise onu alın”: Bu ifadeye göre misafir ağırlamak farzdır ve evine konaklanan kişi, misafirini ağırlamaktan kaçı­nırsa misafir hakkını ondan zorla alır.

Ebu’l-Leys “mutlak olarak alır” (yani bunun başka hiçbir şartı yoktur) de­miştir.

Ahmed İbn-i Hanbel bunu yerleşik olan köylülere değil, göçebe Araplara özel tutmuştur.

Fakihlerin çoğunluğu ise “Misafir ağırlamak müekked bir sünnettir” demişler ve konuyla ilgili hadislere yönelik birkaç cevap vermişlerdir:

1. Bunu zorda kalanlarla sınırlı görmüşler, sonra da zorda kalan kimsenin bir bedel ödemesinin gerekip gerekmeyeceği konusunda kendi aralarında görüş ayrılığına düşmüşlerdir. Bu konuyla ilgili tartışma Lukata (yitik mal) bölümünün sonlarında geçmiştir.

2. Bu İslam’ın ilk dönemlerindeydi. O sırada yardımlaşmak farzdı. Fetihler olunca bu hüküm neshedildi. Sahih-i Müslim’de misafir ağırlamak konusunda geçen Ebû Şureyh hadisindeki “misafirin ödülü bir gün bir gecedir” ifadesi bu hükmün neshedildiğini gösterir. Çünkü “ödül” farz değil, bir lütuftur.

Ancak bu ikinci cevap zayıftır. Çünkü bu lütufla misafir ağırlamanın kendisi değil, bir gün bir gecenin tamamı kastedilmiş olabilir.

3. Bu hüküm, devlet başkanı tarafından İslam şehirlerine zekât toplamak için gönderilen memurlara özel bir hükümdür. Dolayısıyla memurların gönderildiği yöre halkları, üstlendikleri bu görev karşılığında onları ağırlamakla yükümlüdür. Çünkü bu olmaksızın onların bu görevlerini sürdürme imkanları yoktur.

Bu konuda Hattâbî şöyle der: “Bu o zaman için geçerli bir hükümdü. Çün­kü o zamanlarda Müslümanların beytülmalı (devlet hâzinesi) yoktu. Bugün ise zekât memurlarının geçimleri beytülmaldan karşılanmaktadır.” Hattâbî “Yalnızca Necran halkına misafir olmakla ilgili olarak Ebû Yusuf bu görüşü benimsedi” demiştir.