Kıyamet Günü Azap Olunacak Üç Kimse
Ebû Hureyre -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Üç kimse vardır ki, Allah, Kıyamet gününde onlara bakmaz, onların günahlarını temizlemez ve onlar için elem verici bir azâb vardır: Birincisi şu kimsedir:
Kendisinin yol üstünde ihtiyâcından fazla suyu vardır da, onu ihtiyacı olan yolculara vermemiştir.
İkincisi ise şu kimsedir: Devlet başkanma yalnız dünyâ menfaati için beyat eden kimsedir ki, o kimse devlet başkanı ona dünyalık verirse ondan razı olur, vermezse öfkelenir.
Üçüncüsü ise şu kimsedir: Bu adam da malını pazara ikindiden sonra getirir ve: O ndan başka hak ilah olmayan Allah’a yemin ederim ki bu mala şöyle şöyle para verdim, diye yemin eder ve müşteri de onun bu yeminine karşılık ona inanır ve o malı dediği fiyata satın alır. Bundan sonra Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şu âyeti okudu:
« Allah’a olan ahidlerinî ve yeminlerini az bir ücret mukabili satanlar…» (Al-i İmran: 77)
Vaaz
Hadisimizde üç bahtsız insandan söz edilmektedir. Bunların bahtsızlığı şuradan gelmektedir:
Allah Teâlâ kıyamet gününde onlara değer vermeyecek, kendilerinden hoşnut olduğunu gösteren yumuşak bir üslûpla konuşmayacak, belki de kendilerine yüz vermeyecektir.
Yüzlerine merhametle bakmayacaktır.
Kendilerini günah kirinden arındırıp temize çıkarmayacak, iyiliklerini dile getirip anmayacaktır.
Onları acıklı bir azâba uğratacaktır.
Bir mü’minin şu dünyadaki asıl hedefi Cenâb-ı Hakk’ı kendinden memnun etmek, O’nun rızâsını kazanmak, merhametini elde etmek, lutfu keremiyle günahlarını bağışlatıp cennete ve cemâlullaha kavuşmak, diğer bir ifadeyle cehennemin acıklı azâbından kurtulmaktır. Bunu hiçbir zaman akıldan çıkarmamak gerekir. Efendimiz’in bu ifadeleri şu âyet-i kerîmeden alınmıştır: “Allah’a verdikleri sözü, ettikleri yemini az bir bedelle değiştirenlere gelince, onların âhirette bir nasibi olmayacaktır, Allah kıyamet gününde onlarla konuşmayacak, onlara bakmayacak, onları temize çıkarmayacaktır; onları acı bir azâb beklemektedir” (Âl-i İmrân, 77).
Bu bahtsız insanların ilki, çölde (veya kırda) bulunduğu sırada yanında ihtiyacından fazla su olup da onu diğer yolculardan esirgeyen kimsedir. Onun bahtsızlığının sebebi, Allah’ın kendisine esirgemeden verdiği bir nimeti, kendisinin insanlardan esirgemesidir. Böyle bir hal o kimsenin son derece cimri, üstelik kendinden başkasını düşünmeyen çıkarcı biri olduğunu gösterir ki, bu sıfatlar Cenâb-ı Hakk’ın hiç sevmediği kötü huylardır. Bu sebeple o kimseye kıyamet gününde, mademki sen ihtiyacından fazla suyu benim kulumdan esirgedin, ben de bugün rahmetimi senden esirgiyorum, diyecektir.
İkinci talihsiz insan, âhireti kazanacağı yerde, dünya malı kazanacağım diye insanları aldatmaktan çekinmeyen kimsedir. Bu adam ikindiden sonra, yani akşamın yaklaştığı, pazarın bitmek üzere olduğu, dolayısıyla herkesin bir an önce ihtiyacını temin etmeye çalıştığı bir saatte, bu malı şu kadar fiyata aldım veya ona şu kadar para verdiler de satmadım diye yeminler ederek malına müşteri çekmeye çalışan, gerçek hiç de öyle olmadığı halde müşteriyi kandırmaya gayret eden ve neticede saf insanları kendisine inandıran kötü bir tüccardır. O da bu davranışlarıyla Cenâb-ı Hakk’ın gazabını hak eder; Onun merhametini ve rızâsını kazanamaz.
Üçüncü kötü kişi ise, devlet idaresi gibi önemli bir konuyu menfaatine âlet eden çıkarcıdır. Bu çirkin davranış, memleketimizde daha çok seçimler söz konusu olunca gündeme gelmektedir. Bazı adayların seçmenleri bazı menfaatler karşılığında elde ettiği bilinmektedir. Milletvekili, belediye seçimleri gibi önemli hâdiseler memleketi, din ve devleti doğrudan alâkadar ettiği için, o konularda şahsi menfaatin kesinlikle düşünülmemesi gerekir. Böylesine önemli bir konuda şahsî çıkarını ön planda tutan kişiler, hadisimizin başında buyurulduğu gibi, kıyamet gününde Cenâb-ı Hakkın kendileriyle konuşmamasını, yüzlerine bakmamasını ve neticede kendilerini acıklı azâba uğratmasını hak etmiş olurlar.
Vaazdan Öğrendiklerimiz:
Allah Teâlâ kıyamet gününde bazı kimselere değer vermeyecek, onlarla konuşmayacak, hatta onların yüzlerine bile bakmayacak, kendilerini temize çıkarmayacaktır. Bunun tabii sonucu olarak onlar acıklı bir azâba uğratılacaklardır. Bu hadiste onlardan üçü söz konusu edilmektedir.
Bunlardan biri, yolculuk sırasında yanında bulunan ihtiyacından fazla suyu diğer yolculardan esirgeyen kimsedir.
Bir diğeri, ticaret malını ikindiden sonra, yani pazar yerinde herkesin telâşlı olduğu bir zamanda satarken, müşterileri kandırmak için, ben bu mala şu kadar para verdim diye yalan yere yemin eden kimsedir.
Üçüncüsü de bir devlet başkanına, dünya malı karşılığında biat edecek olan kimsedir.