• İyiliği emredip kötülüğü yasaklayacak olan kişide beş şart bulunmalıdır:
1. Neyi emredip neyi yasakladığını bilmelidir.
2. Amacı, Allâh rızası; Allâh’ın dinini ve adını yüceltmek ve kulluğunu göstermek olmalıdır. Gösteriş ve cesaret sergileme olmamalıdır.
Sadece ve sadece doğaı ve samimi olduğu zaman Allah’ın yardımını görür ve göstereceği tepkiyle kötülük ortadan kalkar. Allâh (c.c.) şöyle buyurur:
“Eğer siz, Allâh ‘ın dinine ve elçisine sahip çıkıp destek olursanız O da size destek olup yardım eder, nüfuz ve itibarınızı artırır. ”“Allâh emirlerine itaatsizlikten sakınıp kulluk görevlerini samimiyetle ifa edenlerin her daim yanındadır.
Allâh’a şirk koşmaktan sakınıp kötülüğe koyacağı tepkide insanlann düşüncelerini bir yana bırakır ve işini samimi bir şekilde güzelce yaparsa başarıya ulaşır. Bunun dışına çıkarsa başarısız olur, itilip kakılır. Kötülük de hiç değişmeden olduğu gibi kalır. Hatta katlanıp çoğalır, günahkârlar onu alışkanlık haline getirir, insan ve cin şeytanları Allâh’a karşı gelmekte ve haramları işlemekte elbirliği ederler.
3. Emretme ve yasaklamada sevgi ve yumuşaklık yolunu seçmeli ve kaba davranmamalıdır. Kardeşine yumuşakça nasihat etmeli ve şefkat göstermelidir.
Mesela şöyle diyebilir: Şeytana nasıl uyuyorsun? O, senin doğruyu görmeni engelliyor, Rabbine karşı çıkmayı, emrini tutmamayı sana güzel gösteriyor. Bu yolla seni helâke sürüklemek ve cehenneme yollamak istiyor.
Nitekim Allâh şöyle buyurmuştur:
“Hem sonra şeytan, kendi taraftarlarını cehennemlik olmaya davet eder. ”
“Savaşta bozguna uğramanıza sebep olan o mü’minlere Allah’ın sana lütfettiği şefkat ve merhamet sayesinde yumuşak davrandın. Eğer kan yürekli, kaba ve kırıcı olsaydın hiç şüphesiz onlar etraf ndan dağılıp giderlerdi. ”
Yine Hz. Mûsâ ile Hârun’u (a.s.) Firavun’a gönderdiği zaman onlara şöyle buyurmuştur:
“Belki aklını başına alıp imana gelir yahut hiç değilse yüreğine biraz Allâh korkusu düşer ümidiyle ona hitabınızda tatlı ve yumuşak bir üs lup kullanın. ”
Üsâme b. Zeyd’in (r.a.) naklettiği bir hadiste Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Bir kimse, üç özellik taşımadıkça iyiliği emredip kötülüğü yasaklaması uygun olmaz: Neyi emrettiğini bilmelidir; neyi yasakladığını bilmelidir; emredip yasaklarken yumuşak davranmalıdır. ”
4. Sabırlı, yumuşak huylu, tahammüllü, alçak gönüllü, nefsin arzularından uzak, sağlam ve şefkatli olmalı; hastayı tedavi eden bir doktor gibi, akıl hastasını iyileştiren bir hekim gibi ve yol gösteren bir rehber gibi davranmalıdır.
Allâh (c.c.) şöyle buyurmuştur:
“Allâh ‘ın emirlerine itaatte sabır ve sebat gösterdikleri, âyetlerimize yürekten inandıkları sürece onlar arasından buyruklarımız doğrultusunda halkı doğru yola yönelten önderler çıkardık. ”
Yani onlar, kavimlerinden gördükleri sıkıntılara tahammül ettiler; Allâh’ın dinine sahip çıkıp destek olmakta sabır ve sebat gösterdiler. Allâh da onları birer rehber, din doktoru ve mü’minlerin rehberi kıldı.
Lokman kıssasında da şöyle buyrulmuştur:
“Dünyada iyiliğin hâkim, kötülüğün de mahkûm olması için çalış; bu uğurda karşılaşacağın sıkıntı ve zorluklara göğüs ger. Doğrusu bütün bunlar azim ve kararlılık gerektiren işlerdendir. ”
5. Emrettiği şeyi kendisi de yapmalı; yasakladığı şeylerden kendisi de kaçınmalıdır.
Aksi halde ona karşı üste çıkarlar ve o, Allâh katında kınanıp yerilecek bir şey yapmış olur. Allâh (c.c.) şöyle buyurur:
“Ey Yahudi alimler! Demek siz kendinize çeki düzen vermeyi bir tarafa bırakıp Allâh in rızasına uygun işler yapmayı hep başkalarına öğütlüyorsunuz, öyle mi?! Bunu hem de Tevrat’ı okuduğunuz, bütün gerçekleri bildiğiniz halde yapıyorsunuz ha! Peki bu davranışınızın bedelinin ne denli ağır olacağını hiç düşünmüyor musunuz? ”
Hz. Peygamber (s.a.v.) de, Enes b. Mâlik’in (r.a.) naklettiği bir hadiste şöyle buyurmuştur:
“İsrâ gecesinde dudakları makaslarla kesilen kimseler gördüm. Allâh aşkına, ey Cibril! Bunlar kimlerdir?’ dedim. ‘Bunlar, ümmetinin hatipleridir. Onlar, Kitabi okuyup insanlara iyiliği emrediyorlar; ama kendilerini unutuyorlardı. ’ dedi. ”
Şairin biri şöyle demiştir:
“İnsanlara bir davranışı yasaklarken sen benzerini yapma. Şayet yaparsan bu, senin için çok büyük ayıptır.”82
Katâde (r.a.) de şöyle demiştir: Bize Tevrât’ta şöyle yazılı olduğu aktarılmıştır:
“Şu insanoğlu beni gâh hatırlayıp gâh unutuveriyor; gâh Bana dua edip gâh Benden kaçıveriyor. Sizin gittiğiniz bu yol yanlıştır. ”
Allâh (c.c.) bu buyruğu ile iyiliği emredip kötülüğü yasaklayan; ama kendi söylediğine kendisi uymayanları kastetmiştir.
Allâh daha iyi bilir.