O zaman, Hazret-i Yakub Hatiften bir ses duydu. Bu ses ona şöyle dedi.
— Ey Yakub! Kalk! Beyt-El’e (Allah’ın evine) çık. Orada otur. Kardeşin İs’den kaçtığın gün sana nida eden Yüce Allah’ın adına orada bir mihrab yap…
Allah’ından bu emri alan Hz. Yakub, ev halkına ve yanında kendisiyle birlikte gelenlerin hepsine:
— Ey kavmim! dedi. Aranızda bulunan yabancı ilâhların putlarını atın. Kendinizi temizleyin. Giyimlerinizi değiştirin. Birlikte Beyt- El’e gidelim. Sıkıntılı günümde buyruk veren, yürüdüğüm yolda benımle birlik olan Allah’a orada bir mihrab kurayım!
Hz. Yakub’un halkı:
— Emrin başımız üstüne ey Yakub! dediler. Hemen ellerinde bulu- r.an ilâhların (putların) hepsini ona uzattılar. Kulaklarındaki küpeleri birer birer çıkararak ona verdiler.
Hz. Yakub da bunları aldı. Şekem şehri yakınlarında bir meşe a i:acının dibine gömdü. Kavmi ile Beyt-El’e göçtü. Çevredeki şehirlerin halkının üzerine Allah tarafından büyük bir korku düşmüştü:
— Bu kavme dokunmayalım! Başımıza bir felâket, bir belâ gelmesın. Biz de belâya uğramayalım? dediler.
Hz. Yakub yanındaki halk kafilesi ile şimdi yollar alıyordu.
Develer böğürüyor, koyunlar meliyor, yeni doğan kuzular analarının ardından yürüyor ve onlar yürüyor, yürüyor, yürüyorlardı. En sonunda Kenan diyarının Beyt-El mahalline geldi. Hani, babası İshak’ın yurdundan ayrılıp da Harran’a giderken başının altına yastık yaptığı taşı diktiği o Allah evine!.. Kardeşi Is’den korkarak kaçtığı ve Yüce Rabbin nidasını duyduğu o kutsal yere!..
Buraya gelince anası Rebeka’nın dadısı Debors gözlerini dünyaya nımdu. Onu aldılar, Beyt-El’de Hz. Yakub yeri bulunan bir meşenin alana gömdüler. Ağladılar, göz yaşları döktüler. Bundan dolayı buraya “Ağlayış meşesi” adını koydular.
Beyt-El’de, Hz. Yakub yeniden gökten gelen bir nida duydu. Yüce Rabbinden gelen bir ses ona şöyle diyordu:
— Yolculuğun mübarek olsun ya Yakub! Adın Yakub’dur ama bundan sonra senin adın Yakub olarak çağrılmıyacaktır. Artık senin adın İsrail’dir. Bunu yeniden sana bildiriyorum.
Yakub ellerini gökyüzüne açtı:
— Yüce Allah’ım, sana hamdolsun! dedi.
Tekrar aynı nidayı duydu sonra:
— Ey Yakub! Ben herşeye kadir Allah’ım. Dölün artarak çoğalsın. Senden bir millet ve milletler topluluğu üreyecektir. T ölünden milletler, krallar çıkacaktır. Büyük baban İbrahim’e, baban İshak’a verdiğim ülkeyi sana bahşedeceğim, senden sonra da bu ülkeyi nesline vereceğim. .
Göklerden gelen bu ses burada durdu.
Yakub Rabbinin lütfuna şükürlerde bulundu. Sonra buraya yeniden bir taş sütun dikti. Taşın üstüne şarap dökerek Rabbini takdiste bulundu. Sonra sütunun üstüne yağ da döktü.
Bu yerin adı Beyt-El olarak yeniden dillerde dolaştı, kulaklardan silinmedi.
“Allah evi” olarak kaldı.
Hz. Yakub, bundan sonra halkına:
— Kafile hareket etsin!, buyruğunu verdi.