Ayşe (Allah o kadından razı olsun) şöyle demiştir:
— Zafer ayının gecelerinden bir geceydi. Dünya Serveri (S.A.V.) yatağından kalkıp gitmek dilemişti. Ben:
— Yâ Resûlâllah! Anam, babam sana feda olsun, nereye gidiyorsun? dedim. O:
— Baki mezarlığında yatanlara mağfiret dilemeye memur oldum, oraya gidiyorum! dedi. Kendisinin azatlısı olan Ebu Müveyhibe veya Ebû Râfi veya üçü birlikte evden ayrıldılar. Sonra Ebû Müveyhibe şöyle anlattı:
— Baki mezarlığına varınca Hayrül Beşer (S.A.V.) o kadar yalvarış ve yakarışta bulundu ve topraklar içinde yatanlara o kadar mağfiret diledi ki hatta benim içimde arzular, istekler kabardı, kendi kendime:
— Ne olaydı, ben de bu mezarlıkta yatanlardan olaydım da Peygamber Hazretlerinin bu duası ile şeref bulaydım! dedi. Kendileri kabir ehillerine şöyle diyordu:
— Ey bu topraklarda yatanlar! Size Hak Teâlâ’nın armağanlar ve ihsanları mübarek olsun! Hak Teâlâ’nın size nasip ve müyesser, kıldığı yüce makamlar da mübarek olsun.
Böyle dua ettikten sonra bana döndü:
— Ey bu topraklarda yatanlar! Size Hak Teâlâ’nın armağanlarını gösterdiler. Bunları seçmemde beni serbest bıraktılar.
Bana:
— İstersen dünyada baki kal. Sonra Allahü Teâlâ’nın Cennetine kavuş! Veya istersen Allahü Teâlâ’nın yüzü ile şereflen sonra Cennet’e gir! dediler. Ben:
— Hayır, dedim! Allahü Teâlâ’nm önce mübarek yüzünü görüp sonra Cennet’e gireyim! dedim.
Ayşe-i Sıddıka (Allah o hatundan razı olsun) yine şöyle buyurdu:
— Hiç bir peygamber yoktur ki ölmezden önce onu dünya ve âhiret arasında bir seçime serbest bırakılmış olsun.
O bu seçimde serbest bırakılmıştı. Ölüm meleği kendilerine sorduğu zaman kimi kez:
«Maallezine en’amallahü aleyhim mine’n-nebiyyine ve’ssıddıkıyne veşşüheda-i vessalihiyne ve hüsnü ülâike refikan.» diye buyururdu. Ve kimi zaman da: «Maa’r-refike’l-a’lâ.» derdi. Ben bu sözlerin kelimelerinden anladım ki. O hazret, dünya ve âhiret arasında serbest bırakılmıştır. O da AHİRET’i seçti.