Habil ve Kabil’den Yüce Yaratan’a Şükürler

By | 2 Mart 2015

habil-ve-kabilden-yuce-yaratana-sukurlerKabil ve Habil büyürken damarlarında kız kardeşlerine karşı sevgi de büyüyordu. Hazret-i Adem:
— Her erkek kendisi ile birlikte doğmayan bir kızla evlensin! dedi.
Kabil’e döndü:

— Sen de kendine, seninle bir karında doğan İklima’dan başkasını seç, evlen! dedi.
Kabil, bu sözlere sevineceğine içinde hiç bir sevinç uyanmadı… O, başka kızlardan hoşlanmamaktaydı. Kabil İklima’yı, kendi karındaşını istemekteydi. Onun Habil’le evlenmesini istemiyordu.
Babasına:

— Ben, dedi. İklima ile evleneceğim.
Adem:
— Onu, hele bir Allah’a soralım…
Kabil ses çıkarmadı. Fakat gönlünün içinden gelen bir ses:

— İklima, İklima, İklima! diyordu. Bir gün Hazret-i Adem bu iki büyük oğlunu karşısına aldı:
— Oğullarım Habil, Kabil! dedi. Yüce Allah’ımız ben kuluna ve size bol bol armağanlar veriyor, ihsanlar sunuyor… Ağaçlarımızda yemişler, tarlalarımızda ekinler, ağıllarımızda sütlü hayvanlarımız çoğaldı. Artık büyüdünüz. İkiniz de delikanlı oldunuz. Bize bol nimetler veren Allah’a şükür edasında bulunmanız gerek.. Sonra da aynı karında birlikte doğmadığınız bir kızla evlenirsiniz…
Kabil:

-— Baba! dedi. Ben, anamın karnında benimle birlikte doğan İklima ile evlenmek istiyorum.
Âdem:
— Oğlum, sana önceden söylemiştim. Bir karında doğan iki kardeşe Allah-ü Teâlâ çift olma iznini vermiyor. Anneniz daima bir karında bir kızla bir erkek doğuruyor… Bir batında doğan bir erkek, başka bir batında doğan kızla evlenecektir. Bu, Yüce Allah’tan aldığım bir buyruktur. Allah böyle emrediyor.

Kabil:
— Ben İklima’yı istiyorum baba! dedi.
Çünkü İklima, Habil’le birlikte doğan kızdan daha güzeldi. Âdem:
— O halde Hak Teâlâ’ya şükür edasında bulunur, bir kurban kesersiniz. Kimin kurbanı kabul olursa o haklı çıkar, İklima onun olur! dedi.
Kabil sordu:

— Baba! Yüce Rabbe karşı şükrümüzü nasıl yerine getiririz? Bize onu öğretsene!
Hazret-i Âdem:

— Oğlum! dedi. Dağlarda, kırlarda Allah’ın yaratıkları dolu. Bunların bir kısmı genç olmayabilir. Yiyeceğini aramayı da bilmez. Hasta da olabilir. Onlar bizim gibi toprağa tohum ekmeyi, hayvan beslemeyi, süt sağmayı bilemezler ki! Topladığınız ürünlerden, yiyeceklerden biraz yanınıza alınız. Karşı dağın tepesine çıkınız. Orada tepede bunları bırakınız.

Sonra— Ey Allah’ımız! Bize verdiğin yiyeceklere, içeceklere armağanlarına, ihsanına şükürler eyleriz! dersiniz. Böylece Allah’ımızın bize verdiği nimetlerin şükrünü, zekâtını ödemiş oluruz. Şükrünüzün kabulünü Allah size bir ateşle bildirecektir.