Birçok erkek, evliliğin ilk haftalannda sağlıklı bir cinsel ilişki gerçekleştiremez. İlk gecede gerginlik, telaş, bazen de korku hisseder. Böylece bu iş başansızlıkla sonuçlanır. Sonra ikinci gece gelir. O da birincisinden daha iyi olmaz. Gittikçe psikolojik çöküntü yaşamaya başlar ve erkekliğinden şüphe etme kompleksi artar.
Erkeğin cinsel işlemine beyindeki belli merkezler hükmeder. Bu merkezlere, insanın hükmedemediği iradesi dışında iki tür sinir ulaşır;
Birincisi cinsel organı gıdalandıran kan kaplarındaki, kan miktarının çoğalmasını sağlar.
İkincisi ise, birincisinin tersi bir işlem görür. Bu da cinsel organa gelen kan miktarını azaltarak cinsel gücün zayıflamasını sağlar.
İşte; korku, endişe ve heyecan sırasında bu ikinci tür olan sinirler çalışır. Böylece erkek, cinsel ilişkide başarısız kalır. Çünkü korku ve heyecan cinsel istek ve arzuyu yok eder.
Cinsel ilişkinin mükemmel bir şekilde yaşanabilmesi için birçok şey gerekir. Bunların en önemlisi, bedensel ve psikolojik rahatlıktır. Kişinin bu yönlerden yorgun oluşu bu ilişkinin mükemmel bir şekilde tamamlanmasını engeller.
Günümüzde damat, günler öncesinden düğün hazırlıklarıyla meşgul olur. Gelinle baş başa kaldığında ise, üzerinde günlerin yorgunluğu vardır. İşte bu yorgunluk cinsel ilişkinin başarısızlıkla sonuçlanmasının baş sebeplerindendir. Zaten bu stresle beraber başarıya ulaşmak mümkün değildir. Erkeğin bir süre dinlenmesi ve uyuması gerekirken o, cinsel ilişkiye girer ve tabii ki başarısız kalabilir. Aynı gece birçok defa girişimde bulunur. Ancak her defasında bedensel yorgunluk ve onun getirdiği sinirsel ve psikolojik yorgunluk daha da artarak bu ilişki cinsel iktidarsızlık ve sönüklükle sonuçlanır. Çünkü cinsel organ bedenden bir parçadır. Bedene isabet eden bir hastalık veya yorgunluk ona da akseder ve onu da etkiler.