Düşük Olan Bebeğin Kefenlenmesi

By | 1 Nisan 2015

dusuk-olan-bebegin-kefenlenmesi    Düşük, dört aylıktan daha büyük ise yıkanır ve namazı kılınır. Kız mı, oğlan mı olduğu tespit edilemiyorsa her iki cinse uygun bir isim konur. Bir erkek veya kadın tarafından yıkanmasında fark yoktur. Çünkü Ümmü Atıyye, Hz. Peygamberin oğlu İbrahim on sekiz aylıkken ölünce onu kadınların yıkadığını nakletmiştir.

Erkeği erkek, kadını ise kadın yıkar. Hanbelî mezhebinde kadının, kocasını yıkayabileceği konusunda hiçbir görüş ayrılığı yoktur. Erkeğin, eşini yıkaması konusunda ise Ahmed b. Hanbel’den iki görüş nakledilmiştir. Ümmü veled (yani kendisinden çocuk sahibi olunan câriye) de böyledir. Hz. Fâtıma’yı kocası Ali b. Ebû Talib yıkamıştır.

Kefen masrafı, borçtan ve vasiyetten önceliklidir. Ölenin kefen alınacak kadar malı yoksa kefen parası, nafakasını karşılamakla yükümlü olan kişi tarafından karşılanır. Nafakasını karşılamakla yükümlü hiç kimse yoksa beytülmaldan alınır. Kadının kefen masrafı da böyle olup kocasının kefen alma yükümlülüğü yoktur.
En güzeli, cenazenin bizzat yıkayan kişi tarafından defnedilmesidir.
Kabir, üç buçuk (veya dört buçuk) arşın derinliğinde kazılır. Boyu üç arşından bir karış fazla, eni ise bir arşından bir karış fazla olur. Nitekim Hz. Peygamberin Ömer İbnü’l-Hattâb’a şöyle dediği nakledilmiştir:
“Ömer! Yerin altında sana boyu üç arşından bir kanşfazla, eni bir arşından birkarışfazla bir çukur hazırlanacak ve ailen seniyıkayıp tütsüleyerek kefenleyecek, ardından seni taşıyıp oraya gömecekler ve üzerine toprak atıp yanından ayrılacaklar. O zaman halin nice olur!”
Cenazenin kabre başının konacağı taraftan indirilmesi müstehabdır. Bu zor olacaksa kabrin yanından ya da ne taraf kolay geliyorsa o taraftan indirilir. Bu, Ahmed b. Hanbel’den nakledilmiştir.
Kadın cenazesini kadınlar yıkadığı gibi kabre de onlar tarafından indirilir. Bu mümkün değilse mahremi olan erkekler tarafından indirilir. Bu da mümkün değilse yaşlı erkekler tarafından indirilir.
Kadın kabre konurken (defin sırasında mezar başında bulunanların görmemesi için) bir bez parçası ile kabrin perdelenmesi müstehabdır; çünkü kadının bütün bedeni avrettir. Erkekte ise buna gerek yoktur. Hz. Ali, bir grubun bir erkeği defnederken kabrini bir bez parçası ile perdelediklerini görünce onu çekip almış ve “Bu, sadece kadınların defnedilmesi sırasında yapılır” demiştir. Cenaze kıbleye dönük bir şekilde kabre yerleştirilince -sünnette varid olduğu üzere- üzerine üç avuç toprak atılır, sonra kabri toprakla kapatılır. Kabrin üzerindeki toprak, yer seviyesinden bir karış yukan kaldırılarak su serpilir ve üzerine çakıl taşları konur. Çamurla da smavabilir. Ancak kireçlenmesi mekruhtur.
Kabrin yüzeyinin deve hörgücü gibi yapılması sünnettir. Çünkü Hasan-ı Basrî’den şöyle nakledilmiştir:
“Ben Allâlı Rasûlü İle İki aıkııduşıııııı kabrinin deve hörgücü gibi olduğunu gördüm.”
Defin işlemi tamamlandıktan sonra telkinde bulunmak sünnettir. Çünkü Ebû Ümâme Allâh Rasûlü’nün (s.a.v.) şöyle buyurduğunu nakletmiştir:

“Birisi ölüp om defnettiğinizde içinizden biri kabrinin başında dikilip ona ‘Eyfalanca kadının oğlu falanca!’ desin. O duyar; ama size cevap veremez. Birkezdaha ‘Eyfalanca kadının oğlu falanca!’ desin. O ikinci seslenişi duyunca doğrulup oturur. Ardından üçüncü kez ‘Eyfalancanın oğlu falanca!’ desin. O, üçüncü seslenişi duyunca ‘Allâh sana merhamet etsin, bana yardımcı ol’ der; ama siz onu duyamazsınız. 0 zaman şöyle desin: ‘Dünyayurdundan kendisiyle birlikte ayrıldığın şeyi;yani Allâh ‘tan başka ilâh olmadığını ve Muhammed’in onun kulu ve elçisi olduğunu hatırla. Birrab olarak Allah’tan, bir peygamber olarak Muhammed’den, bir önder olarak Kur’ân ‘dan razı olduğum sakın unutma. ’ O zaman sorgu melekleri birbirine Bu adam, ölüye söyleyeceklerini tek tek telkin etti. Şu halde biz niye burada oturup bekleyelim ki!’ derler. ”
Sözün tam burasında sahabeden birisi araya girerek “Ey Allâh’ın Rasûlü! Ya annesinin adını bilmiyorsa?” diye sormuş ve Hz. Peygamber (s.a.v.), “O da onu annesi Havva’ya nisbet etsin” buyurmuştur.

Telkinde bulunan kişi dilerse “…ve kardeş olarak mü’minlerden, kıble olarak Kâ’be’den…” gibi, İslâm’ın ayırt edici vasıflarından olan başka şeyler de ekleyebilir.