Cumanın Edebleri
On şeyde sünnet ve edebe riayet etmek lâzımdır.
BİRİNCİ EDEB: Cumayı kalb ve iş ile perşembeden karşılamasıdır. Beyaz (temizi elbiselerini hazırlamalı, işlerini çabucak bitirip namaza gitmeli, perşembe günü ikindiden sonra oturmalı, teşbih ve istiğfarla meşgul olmalıdır. Çünkü, bu zamanın fazileti büyüktür. Cuma günündeki ikindi ile akşam arası da çok kıymetlidir. Bu gece hanımı ile sohbet etmenin sünnet olduğunu söylemişlerdir. Böylece, her ikisi Cuma gününe hürmeten gusül abdesti almış olurlar.
İKİNCİ EDEB: Sabahleyin gusül abdesti almaktır. Gusül abdes tini çabuk alıp mescide yetişebilecekse alır, yoksa sonraya bırakır. Peygamber Efendimiz (aleyhisselâm) Cuma günü gusül abdesti almayı defalarca emir buyurmuştur. Hattâ âlimlerden bir kısmı, bu guslün farz olduğunu zannetmişlerdir. Medinei Münevvere halkı, bir kimseye hakaret etmek isteseler, «Cuma günü gusül abdesti almayandan betersin» derlerdi. Bir kimse Cuma günü cünüb olursa, cenabetlikten temizlenmeye kalktığında, Cumanın guslüne niyet ederek aynca üzerine su dökmelidir. Her iki niyeti tek gusülde yaparsa yetişir. Cuma gününe ait guslün faziletine de kavuşur.
ÜÇÜNCÜ EDEB: Süslü, temiz ve güzel olarak camiye gelmektir. Temizlik, uzamış saç ve kılları kesmek, tırnakları kesmek, bıyıklarını düzeltmekle olur. Eğer önceden hamama girmiş ve bunları yapmış ise yetişir. Süslenmek, beyaz elbise giymekle olur. Çünkü, Allahü Teâlâ elbiseler içerisinde en çok beyaz olanı sever. Güzel kokular sürünür. Bundan da niyeti, câmiye ve namaza tâzim ve hürmet olup, kendisinden bir kimseye eziyet verecek veya gıybete sürükleyecek fena bir kokunun çıkmaması olmalıdır.
DÖRDÜNCÜ EDEB: Câmiye erken gitmektir. Bunun fazileti büyüktür. Eskiden Cuma namazına sabahleyin mumla giderlerdi. Yolda sıkıntı çekip, zor yürüyebilirlerdi, lbn Mes’ûd bir defa câmiye gitti. Ondan önce üç kişi gelmiş idi. Kendine kızdı ve «Sen dördüncü olursan, işin nice olur», dedi. İslâm’da meydana çıkan ilk bid’a tın, Cumaya erken gelmenin sünnet olduğunun kalkması, unutulması olduğunu söylerler. Yahudiler ve Hıristiyanlar cumartesi ve pazar olunca, acele havraya ve kiliseye giderler de, Müslümanlar, kendi günleri olan Cuma gününe kusur ederlerse nasıl olur? Peygamber Efendimiz (sallâllahü aleyhi ve sellem) buyurdu: «Cuma
günü kim erken câmiye gelirse, bir deve kurban etmiş gibi olur, daha sonra gelen inek, daha sonra gelen koyun kurban etmiş gibi, daha sonra gelen sadaka olarak tavuk kesmiş gibi, beşinci gelen ise, bir yumurta vermiş gibi olur. Hatib minbere çıkınca, bu işi yazan melekler defteri kapatırlar ve hutbeyi dinlerler. Bu esnada gelen kişi, namazın faziletinden başka bir şey bulamaz».
BEŞİNCİ EDEB: Geç gelmişse insanların omuzlarına basmamaktır. Hadîsi şerifte, «Böyle yapanı kıyamet günü köprü yaparlar, herkes üzerine basar geçer», buyuruldu. Peygamber Efendimiz (sallâllahü aleyhi ve sellem) böyle yapan birisini gördü. «Sen ne için Cumada bulunmadın?» buyurdu. «Yâ Resûlâllah, sizinle beraber idim», dedi. Buyurdu ki: «Hayır! Seni insanların omuzlan üzerine basarken gördüm». Yâni böyle yapan namazı kılmamış gibi ,olur. Fakat birinci safta boş yer olursa, birinci safa gitmek için jreçmek câiz olur. Çünkü o safı tamamlamamakla onlar hata etmişlerdir.
ALTINCI EDEB: Namaz kılanın önünden geçmemektir. Otur
duğu zaman duvara yahut sütuna yakın oturmalıdır. Bu suretle .önünden kimse geçmez. Çünkü namaz kılanın önünden geçmek yasak edilmiştir. Hadîsi şerifte geldi ki: «Eğer rüzgâr yüzüne kül savursa, namaz kılanın önünden geçmekten daha iyidir».
YEDİNCİ EDEB: Birinci safta olmaya gayret etmelidir. Eğer bulunamazsa, birinci safa ne kadar yakın olursa o kadar iyi olur. Çünkü fazileti çoktur. Fakat ön safta ipek giyen askerler, yahut hatibin siyah elbisesi ipekten ise, yahut kılıcı altından ise, veya buna benzer günahlar bulunursa, o zaman o saftan ne kadar uzak olurca o kadar iyi olur. Çünkü, bile bile günah olan yerde durmak câiz değildir.
SEKİZİNCİ EDEB: Hatib hutbeye çıkınca artık konuşmamalıdır, •önce ezanın tekrarı ile meşgul olup sonra da hutbeyi dinlemelidir. Eğer bir kimse kendisiyle konuşursa, onu işaretle susturmalıdır. Dil ile söylememelidir. Çünkü, Peygamber Efendimiz (sallâllahü aleyhi ve sellem) buyurdu: «Hutbe okunurken, bir kimsenin başka bir kimseye, sus yahut iyi dinle demesi, lüzumsuzdur. Bu vakitte lüzumsuz konuşanın Cuması yoktur». Uzakta olup, hutbeyi duy masa bile susması lâzımdır. Konuşulan yerde oturmamalıdır. Bu vakitte tahıyyeti mescid hariç hiçbir namaz kılmamalıdır.
DOKUZUNCU EDEB: Namazı kılınca, yedi Elham ve yedi Kul hüvallah ve eûzü’leri okumalıdır. Bunları okumanın, Cuma günü şeytandan o kimseyi koruduğu eserde bildirilmiştir. Sonra şöyle okur: «Allahümme yâ gani, yâ hamid, yâ mübdi, yâ mu’îd, yâ rahim, yâ vedûd, ağnini bihelâlike an harâmike. Ve bifadllke ammcn sivâke». Derler ki, bu duâya devam eden, ummadığı yerden nzık bulur ve insanlara ihtiyacı olmaz. Bundan sonra altı rekât namaz kılmak sünnettir. Çünkü Resûlüllah Efendimizden (aleyhisselâm) böyle bildirilmiştir.
ONUNCU EDEB: İkindi namazına kadar camide oturmaktır. Akşama kadar oturursa daha iyi olur. Derler ki bu, hac ve umre sevabı yerindedir. Durmazsa, evine gider. Fakat Allahü Teâlâ’yı hatırından çıkarmamalıdır. Çünkü, Cuma gününde bulunan eşref saati gafletle geçirmemek ve ona mahsus faziletten mahrum olmamak lâzımdır.