Çocuklarımızın Eğitimi İçin Uygun Zemin Hazırlanmalı

By | 12 Temmuz 2014

pardesu

 

çocuk olmaması“İçinde Allah’ın anıldığı bir ev ile Allah’ın anılmadığı bir ev arasındaki fark, ölü ile canlı arasındaki fark gibidir.”

Allah Rasûlü sallallâhu aleyhi vesellem; “Namazlarınızdan bir kısmını evinizde kılınız. Onları kabirlere çevirmeyiniz,”  buyuruyor.

 

Açıklama:

Hadis-i şerif, ayrı bir izaha ihtiyaç duyulmayacak kadar açık ve nettir. Kulak­larını Allah Resûlü’nün buyruklarına, tefekkür ufuklarını Allah Resulu’nün irşat­larına kapamayanlara evlerimizle ilgili çok şey ifade eder.

Evlerimiz Allah’ın ism-i celâlinin anıldığı, Kur’ân tilavetiyle dolu, namazla nurlanan evlerden olmalıdır. Burada “namazlarınız” buyurulurken kastedilen sünnet ve diğer nafile namazlardır. Farz namazın cemaatle kılınmasının faziletin­de şüphe yoktur.

Allah Rasûlü’nün-sallallâhu aleyhi vesellem- nafile namazların evde kılınmasını tavsiye edişini ve mü’minlerin yuvalarının bu namazlarla canlılık kazanacağına, aydınlanacağına dikkat çekişini Cabir’den -radıyallâhu anh- gelen bir hadis-i şerif daha açık olarak ifade eder:

“Sizden biri, camide namazını kıldıktan sonra, namazından bazılarını da evi­nin nasibi olarak ayırsın. Allah bu namaz sebebiyle evinde hayırlar lütfeder.”

Hanımların evlerinde, evlerinin Allah’a ibadet için ayırdıkları köşeciğinde kılacakları namaz dışarıda kılacakları namazdan daha hayırlıdır. Bu hadis-i şerifle sabittir.

Annelerin dindar olması çocuklar üzerinde daha derin tesir bırakır. Evlerin birinci derecede İslâm nuruyla aydınlanmasına vesile olan da daha çok anne­lerdir.

Çocukların namazı sevmesi, ibadete alışması konusunda kararlılık sergile­mesi gereken her ne kadar baba olsa da, onlarla daha yakın ilgi kuran ve on­ları namaza teşvikte başarılı ve sabırlı olan annedir. Bu son derece kıymetli bir vazifedir. Anneler bu ecri elde etmeye, yavrularının gönüllerine ibadet sevgisi aşılamaya azimli olmalıdırlar.

Evler ibadetle canlanmalıdır. Akşam vakti evlerimizin üzerine giderek ko­yulaşan perdelerini indirirken, sabahın seher vaktinde yeni bir günün tazeliği hissedilirken tilâvet edilen Kur’ân-ı Kerim’le…

İslâmî sohbetlerle, Mevlâ’yı zikredişle, ilim müzakereleriyle, akraba ve dost­larla bir araya gelişi takip eden hayırlı adımlarla hayat bulmalıdır.

Örnek Olmaları Açısından Evimize Salihlerden Misafirler Ağırlamalıyız

“Ey İman edenler! Allah’dan korkun ve sadıklarla birlikte olun.”

“Sizin en hayırlılarınız, görüldüğü zaman Allah’ın hatırlandığı kimselerdir. ”

Açıklama:

Bu hadis-i şerifi Esma Bint Yezid -radıyallâhu anh- “Rasûlullah’tan duydum ki,” diyerek rivâyet eder ve öncesinde Allah Resûlü’nün sahabelerin dikkatlerini çek­mek için onlara; “Size en hayırlılarınızı haber vereyim mi? sorusunu yönelttiğini nakleder.

Evet, hakiki dost, onu görünce sizde hayırlı duyguların uyandığı, Allah’ın hatırlandığı, akla güzel şeylerin geldiği, gönüllerde güzel şeyler yapma azminin canlandığı dosttur. Yanında huzur bulduğunuz, sizi hayra, doğruya çağırdığına, sizin ve aileniz için hayır düşündüğüne inandığınız dosttur.

Bir geminin fırtınalı havalarda emniyet ve huzur duyacağı limanlara ihtiyacı olduğu gibi hepimizin hayırlı dostlara, sadık insanlara, bizim, yuvamızın hayrını isteyen kardeşlere ihtiyaç vardır. Onların bize dost olduğu kadar biz de onlara, onların bizim hayrımızı, güzel günlerimizi istediği kadar biz de onların hayrını, güzel günlerini istemeliyiz. Bu kenetleniş bize güç kazandıracaktır. Ailemizin çev­remizde dolaşan zararlı faktörlere karşı direncini artıracaktır.

Salih ve sadık dostlarla beraber olmak aynı zamanda bir emr-i İlâhîdir.

Dostlar bir araya gelince güven hissetmeli, hayırlı yolda birbiriyle yardımlaş­mak, şerden uzak durmak ve korunmak için el ele vermelidir.