Ayet: “Kuşkusuz o Kur’ân, değerli bir elçinin (Cebrail‘in) sözüdür. O elçi güçlüdür, Arş’ın sahibinin yanında çok itibarlıdır. Orada ona itaat edilir, güvenilir.” (Tekvir; 19-20-21)
Cebrail Aleyhisselam ile ilgili Hadis: “Onu gerçek yaratılışı üzere iki kereden başka görmedim. Gökten inerken gördüm. Hilkatinin büyüklüğü, sema ile arz arasını örtmüştü.”
Hikâye: “O Cebrail idi”
Hz. Ömer (ra) anlatıyor: “Resûlullah’ın (sav) huzurunda bulunduğumuz sırada, elbisesi beyaz, saçlan siyah, üzerinde yol yorgunluğu olmayan ve tanımadığımız bir kimse çıkageldi. Resûlullah’ın (sav) yanına oturdu. Ya Muhammed, İslam nedir, söyle’ dedi. Resûlullah (sav): ‘İslâm Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Resûlullah olduğuna şehâdet etmen, namaz kılman, zekât vermen, oruç tutman ve gücün yeterse Beytullâh’a hac etmendir.’ buyurdu. O: ‘Doğru söylüyorsun.’ dedi. Ondan sonra: ‘Bir de imân nedir, söyle.’ diye sordu. Resûlullah (sav): ‘Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe, hayrın ve şerrin Allah’tan olduğuna ve kadere imân etmendir.’ buyurunca yine: ‘Doğru söylüyorsun.’ dedi. ‘İhsan nedir? Söyle’ diye sordu. Resûlullah ‘İhsan, Allah’a sanki görüyormuş gibi ibadet etmendir. Zirâ sen O’nu görmüyorsun, O seni görüyor.’ buyurdu. O, yine: “Doğru söylüyorsun.” dedikten sonra: “Kıyâmeti bana haber ver.” dedi. Resûlullah: “Bunda soruların ilmi sorandan ziyâde değildir.” buyurdu. “Öyle ise emârelerin bildir” dedi. Resûlullah: “Câriyenin kendi sahibini doğurması ve yalın ayak, fakir çobanların hangimizin kurduğu binâ daha yüksektir diye yarışa çıktıklarını görmendir.” buyurdu. Bundan sonra o kimse gitti. Resûlullah (sav) da biraz sonra: “Yâ Ömer, bilir misin o soran kim idi?” diye sordu. “Allah ve Resûlü bilir” dedim. “O, Cebrail idi. İnsanlara dinini öğretmek için geldi.” buyurdu.”