Borçluya Kolaylık Göstermek
Hz. Âişe -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi:
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem, kapısının önünde iki kişinin seslerini yükselterek birbirleriyle çekiştiklerini duydu. Bu alacak- verecek meselesinde borçlu olan, alacaklıdan borcun bir miktarını indirmesini ve alacağını kendinden güzellikle talep etmesini istiyordu. Alacaklı olan adam diğerine:
-Vallahi borcundan hiçbir indirme yapmam, diyordu. Bu ikisi böyle çekişirlerken Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem yanlarına çıktı ve şöyle buyurdu:
-“İyilik yapmamak için Allah’a yemin eden adam nerede?” Alacaklı olan adam: Benim Ey Allah’ın Rasûlü! Şimdi bana borcu olan hangisini severse onu yapsın, dedi.
Vaaz
Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem, çarşı ve pazara çıkarak satıcı ve alıcılarla görüşür, ihtiyacı olan şeyleri satın alırdı. Onun bu davranışı, bizzat hayatın içinde olma anlamına geldiği gibi, kendisine toplumun iktisâdî yapısını, ekonomik durumu, halkın alım gücünü müşahade etme imkânı da vermekteydi. Bu sebeple Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’in anılan konularda pek çok hadislerinin olması bizi şaşırtmamalıdır. Gerek Mekke gerek Medine çarşısı ve pazarlarında başka ülkelerden getirilen ithal ürünler de bulunmaktaydı. Peygamberimiz’in bu mallardan alıp kullandığını birçok rivayetten öğrenmekteyiz.
İhtiyaç içinde olan insanlara borç para vermek veya onları borçlandırmak suretiyle alış veriş yapmak dinimizin önem verdiği hayırlardan biridir. Borçla alış verişin, bir nevi taksitle satış olduğu ifade edilir. Ancak burada borçluya herhangi bir ek ödeme şartı koşmamak temel prensiptir. Bu hayrı tefecilik ve faizcilik olarak algılamak ve buna kapı aralamak şeklinde görmek elbetteki en büyük hatadır. Çünkü dinimizin şiddetle yasakladığı en büyük haramlardan biri tefecilik ve faizciliktir. İslâm’ın câiz gördüğü “karz-ı hasen”dir. Adından anlaşılacağı gibi en güzel şekilde borçlandırmak ve öderken de hiçbir fazlalık istemediği gibi, olabildiğince kolaylık göstermek, hatta ödeme gücü olmayanın borcunun bir kısmını indirmek veya tamamını affetmek suretiyle iyiliği ve hayrı daha da artırmaktır. Nitekim hadislerde bu güzel haslet övülmüş ve neticede böyle hayırhah ve cömert davranan kimseyi Allah Teâlâ’nın kıyamet gününde günahlarını affederek cennetine koyacağı müjdesi verilmiştir.
İnsanlara borç para verip onları sıkboğaz etmeyen, hatta ödeyemeyecek durumda olanların borcunu affeden, ama bundan başka hiçbir hayrı bulunmayan kimseyi Cenâb-ı Hakk’ın sadece bu güzel muamelesi ve “karz-ı hasen” anlayışı sebebiyle bağışlayıp cennete koyacağı müjdelenmiştir. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem bütün bu tavsiyeleriyle huzurlu ve güvenli, fertleri birbirine her hususta yardımcı olan, kardeşlik temeli üzerine kurulu bir toplum oluşturmayı hedeflemiştir. Peygamberimiz, kıyamet gününde cereyan edecek hadiseleri olmuşçasına anlatarak bunların Cenâb-ı Hak tarafından kendisine bildirilen gerçekler olduğunu ve aynen vuku bulacağını haber vermiş olmaktadır. Kur’ân-ı Kerîm’de de kıyamet gününde, cennet ve cehennemde karşılaşılacak gerçeklerin aynı şekilde haber verildiğini görü-
Zenginlik Allah Teâlâ’nın bir lutfudur. Lutfunu dilediğine verir. Bu gerçeği bilen varlıklı kişiler, “Mal Allah’ın, mülk Allah’ın; biz sadece bir emanetçiyiz” diye düşünürler. Varlığın asıl sahibi malının nasıl ve nereye harcanmasını istiyorsa öyle davranmaya çalışırlar.
Mala mülke bu açıdan bakabilen bir mü’min, müslüman kardeşlerine hizmet etmeyi, elindeki nimetten onları da faydalandırmayı arzu eder. Geçim sıkıntısı çekenlere, borçlu olanlara, içinde bulunduğu çıkmazı para ile aşabilecek kimselere yardım etmekten haz duyar.
Hadisimizin diğer rivayetlerinden öğrendiğimize göre, borçlu olan sahâbî alacaklıya ricada bulunarak, ya borcunun bir kısmından vazgeçmesini veya ödemede kolaylık göstermesini istemişti. Alacaklı sahâbî, her nedense, borçluya kızmış ve kendisinden istenen kolaylığı göstermeyeceğine dair yemin etmişti.
Borçluya kolaylık göstermek Allah katında makbul bir davranış olduğu halde, sahâbîsinin bir de yemin ederek hayır yapmayacağını söylemesi Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’i üzdü. Hemen evinden dışarı çıktı ve o zâta hatasını göstermek için:
“Nerede o iyilik yapmayacağım diye yemin eden adam?” buyurdu.
Hatasını hemen kavrayan sahâbî ikinci bir soruya ihtiyaç bırakmadan:
Yâ Resûlallah! Nasıl istiyorsa öyle olsun, diyerek kusurunu telâfi
Ashâb-ı kirâmın çoğu fakirdi. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem, bu olayda gördüğümüz gibi, borçlular adına birçok defa şefaatçilik etti. Onlara kolaylık gösterilmesi için alacaklılara ricada bulundu.
Yine bir gün Resûlullah Efendimiz evindeyken Mescid-i Nebevî’den bir gürültü geldiğini duydu. Kâ’b İbni Mâlik, İbni Ebû Hadred adlı zâttan alacağını istemiş, bunun üzerine bir gürültü kopmuştu. Ümmetinin sıkıntıda olmasına pek üzülen Efendimiz, odasının kapı perdesini aralayarak:
“Kâ’b!” diye seslendi.
Kâ’b İbni Mâlik:
Emret, yâ Resûlallah! diye ona doğru yöneldi.
Nebiyy-i Muhterem Efendimiz, ona eliyle, alacağının yarısını bırak diye işaret etti.
Bunun üzerine Kâ’b:
Bıraktım, yâ Resûlallah! dedi.
Buna memnun olan Efendimiz, İbni Ebû Hadred’e dönerek:
“Kalk, borcunu öde!”, buyurdu (Buhârî, Salât 71, 83;).
Ashâbı arasında bir anlaşmazlık çıkınca, Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem buna pek üzülür, aralarını bularak onları barıştırmak için elinden geleni yapardı.
Vaazdan Öğrendiklerimiz:
Borçluya ödeme kolaylığı göstermeli, gerekirse borcunun bir kısmını bağışlamalıdır.
Hayırlı bir işi yapmamaya yemin etmemelidir. Şayet yemin edilmişse, keffâretini vererek o hayrı yapmalıdır.
Borçlu ile alacaklı arasındaki anlaşmazlığı gidermek ve borçlunun sıkıntısını azaltmak için, Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem gibi, aracılık yapmak Allah Teâlâ’yı memnun eder.
İnsanlara karz-ı hasen olarak ödünç para vermek ve alış verişlerinde kolaylık sağlamak, en faziletli amellerden biridir.
Borçlu kimse borcunu ödeyemeyecek durumda ise, alacaklının onun borcundan indirim yaparak veya tamamen bağışlayarak hayır işlemesi, kıyamet gününde günahlarının affına ve cennete girmesine vesile teşkil eder.
Zenginlerin halk ile iç içe yaşaması ve onlara alış verişlerde kolaylık göstermesi bir fazilettir.
Dünyada yapılan her iyiliğin karşılığı kıyamet gününde misliyle veya daha fazlasıyla mükâfatlandırılır. Dünyada bir kimsenin sıkıntısını giderenin Allah da kıyamet günündeki sıkıntılarını giderir.