Borçluya Kolaylık Göstermek

By | 10 Nisan 2015

Borçluya Kolaylık GöstermekBorçluya Kolaylık Göstermek

Hz. Âişe -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi:

Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem, kapısının önünde iki kişi­nin seslerini yükselterek birbirleriyle çekiştiklerini duydu. Bu alacak- verecek meselesinde borçlu olan, alacaklıdan borcun bir miktarını in­dirmesini ve alacağını kendinden güzellikle talep etmesini istiyordu. Alacaklı olan adam diğerine:

-Vallahi borcundan hiçbir indirme yapmam, diyordu. Bu ikisi böy­le çekişirlerken Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem yanlarına çıktı ve şöyle buyurdu:

-“İyilik yapmamak için Allah’a yemin eden adam nerede?” Alacaklı olan adam: Benim Ey Allah’ın Rasûlü! Şimdi bana borcu olan hangisini severse onu yapsın, dedi.

Vaaz

Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem, çarşı ve pazara çıkarak satıcı ve alıcılarla görüşür, ihtiyacı olan şeyleri satın alırdı. Onun bu davranışı, bizzat hayatın içinde olma anlamına geldiği gibi, kendisi­ne toplumun iktisâdî yapısını, ekonomik durumu, halkın alım gücü­nü müşahade etme imkânı da vermekteydi. Bu sebeple Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’in anılan konularda pek çok hadislerinin olması bizi şaşırtmamalıdır. Gerek Mekke gerek Medine çarşısı ve pa­zarlarında başka ülkelerden getirilen ithal ürünler de bulunmaktaydı. Peygamberimiz’in bu mallardan alıp kullandığını birçok rivayetten öğ­renmekteyiz.

İhtiyaç içinde olan insanlara borç para vermek veya onları borç­landırmak suretiyle alış veriş yapmak dinimizin önem verdiği hayır­lardan biridir. Borçla alış verişin, bir nevi taksitle satış olduğu ifade edilir. Ancak burada borçluya herhangi bir ek ödeme şartı koşma­mak temel prensiptir. Bu hayrı tefecilik ve faizcilik olarak algılamak ve buna kapı aralamak şeklinde görmek elbetteki en büyük hatadır. Çünkü dinimizin şiddetle yasakladığı en büyük haramlardan biri te­fecilik ve faizciliktir. İslâm’ın câiz gördüğü “karz-ı hasen”dir. Adından anlaşılacağı gibi en güzel şekilde borçlandırmak ve öderken de hiçbir fazlalık istemediği gibi, olabildiğince kolaylık göstermek, hatta ödeme gücü olmayanın borcunun bir kısmını indirmek veya tamamını affet­mek suretiyle iyiliği ve hayrı daha da artırmaktır. Nitekim hadislerde bu güzel haslet övülmüş ve neticede böyle hayırhah ve cömert davra­nan kimseyi Allah Teâlâ’nın kıyamet gününde günahlarını affederek cennetine koyacağı müjdesi verilmiştir.

İnsanlara borç para verip onları sıkboğaz etmeyen, hatta ödeye­meyecek durumda olanların borcunu affeden, ama bundan başka hiç­bir hayrı bulunmayan kimseyi Cenâb-ı Hakk’ın sadece bu güzel mua­melesi ve “karz-ı hasen” anlayışı sebebiyle bağışlayıp cennete koyacağı müjdelenmiştir. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem bütün bu tav­siyeleriyle huzurlu ve güvenli, fertleri birbirine her hususta yardımcı olan, kardeşlik temeli üzerine kurulu bir toplum oluşturmayı hedef­lemiştir. Peygamberimiz, kıyamet gününde cereyan edecek hadisele­ri olmuşçasına anlatarak bunların Cenâb-ı Hak tarafından kendisine bildirilen gerçekler olduğunu ve aynen vuku bulacağını haber vermiş olmaktadır. Kur’ân-ı Kerîm’de de kıyamet gününde, cennet ve cehen­nemde karşılaşılacak gerçeklerin aynı şekilde haber verildiğini görü-

Zenginlik Allah Teâlâ’nın bir lutfudur. Lutfunu dilediğine verir. Bu gerçeği bilen varlıklı kişiler, “Mal Allah’ın, mülk Allah’ın; biz sadece bir emanetçiyiz” diye düşünürler. Varlığın asıl sahibi malının nasıl ve ne­reye harcanmasını istiyorsa öyle davranmaya çalışırlar.

Mala mülke bu açıdan bakabilen bir mü’min, müslüman kardeşle­rine hizmet etmeyi, elindeki nimetten onları da faydalandırmayı arzu eder. Geçim sıkıntısı çekenlere, borçlu olanlara, içinde bulunduğu çık­mazı para ile aşabilecek kimselere yardım etmekten haz duyar.

Hadisimizin diğer rivayetlerinden öğrendiğimize göre, borçlu olan sahâbî alacaklıya ricada bulunarak, ya borcunun bir kısmından vazgeçmesini veya ödemede kolaylık göstermesini istemişti. Alacaklı sahâbî, her nedense, borçluya kızmış ve kendisinden istenen kolaylığı göstermeyeceğine dair yemin etmişti.

Borçluya kolaylık göstermek Allah katında makbul bir davranış olduğu halde, sahâbîsinin bir de yemin ederek hayır yapmayacağını söylemesi Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’i üzdü. Hemen evin­den dışarı çıktı ve o zâta hatasını göstermek için:

“Nerede o iyilik yapmayacağım diye yemin eden adam?” buyur­du.

Hatasını hemen kavrayan sahâbî ikinci bir soruya ihtiyaç bırak­madan:

Yâ Resûlallah! Nasıl istiyorsa öyle olsun, diyerek kusurunu telâfi

Ashâb-ı kirâmın çoğu fakirdi. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sel­lem, bu olayda gördüğümüz gibi, borçlular adına birçok defa şefaatçi­lik etti. Onlara kolaylık gösterilmesi için alacaklılara ricada bulundu.

Yine bir gün Resûlullah Efendimiz evindeyken Mescid-i Nebevî’den bir gürültü geldiğini duydu. Kâ’b İbni Mâlik, İbni Ebû Hadred adlı zâttan alacağını istemiş, bunun üzerine bir gürültü kopmuştu. Ümme­tinin sıkıntıda olmasına pek üzülen Efendimiz, odasının kapı perdesini aralayarak:

“Kâ’b!” diye seslendi.

Kâ’b İbni Mâlik:

Emret, yâ Resûlallah! diye ona doğru yöneldi.

Nebiyy-i Muhterem Efendimiz, ona eliyle, alacağının yarısını bırak diye işaret etti.

Bunun üzerine Kâ’b:

Bıraktım, yâ Resûlallah! dedi.

Buna memnun olan Efendimiz, İbni Ebû Hadred’e dönerek:

“Kalk, borcunu öde!”, buyurdu (Buhârî, Salât 71, 83;).

Ashâbı arasında bir anlaşmazlık çıkınca, Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem buna pek üzülür, aralarını bularak onları barıştırmak için elinden geleni yapardı.

Vaazdan Öğrendiklerimiz:

Borçluya ödeme kolaylığı göstermeli, gerekirse borcunun bir kısmını bağışlamalıdır.
Hayırlı bir işi yapmamaya yemin etmemelidir. Şayet yemin edil­mişse, keffâretini vererek o hayrı yapmalıdır.
Borçlu ile alacaklı arasındaki anlaşmazlığı gidermek ve borçlu­nun sıkıntısını azaltmak için, Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem gibi, aracılık yapmak Allah Teâlâ’yı memnun eder.
İnsanlara karz-ı hasen olarak ödünç para vermek ve alış veriş­lerinde kolaylık sağlamak, en faziletli amellerden biridir.
Borçlu kimse borcunu ödeyemeyecek durumda ise, alacaklının onun borcundan indirim yaparak veya tamamen bağışlayarak hayır işlemesi, kıyamet gününde günahlarının affına ve cennete girmesine vesile teşkil eder.
Zenginlerin halk ile iç içe yaşaması ve onlara alış verişlerde ko­laylık göstermesi bir fazilettir.
Dünyada yapılan her iyiliğin karşılığı kıyamet gününde misliyle veya daha fazlasıyla mükâfatlandırılır. Dünyada bir kimsenin sıkıntısı­nı giderenin Allah da kıyamet günündeki sıkıntılarını giderir.