Akraba Ziyareti Ömrü Uzatır mı?

By | 21 Ağustos 2014

feraceler

 

hasta-ziyareti2Dehhâk b. Müzâhim (rahimehullâh) “Allah dilediğini siler, (dilediğini de) sabit bırakır.” (Ra’d 13/39) ayetinin tefsirinde der ki: “Kişi akrabasını ziyaret eder, bu ziyareti esnasında üç günlük ömrü kalmıştır. Allah (celle celâlüh) bu kimse­nin ömrünü otuz sene daha uzatır (bereketlendirir). Kişi akrabalarından iliş­kisini keser ve o esnada da ömrünün tükenmesine otuz yıl kalmıştır. Allah (celle celâlüh) bu süreyi üç güne indirir (ömrünün bereketini kaldırır).”

Sevbân (radıyallâhu ‘anh) rivayet ediyor: Resûlullah (sallallâhu ‘aleyhi ve sellem) bu­yurmuştur ki:

“Kaderi ancak dua geri çevirebilir. Ömrü ancak yapılan iyilikler uzatır. Kişi işlediği günahlardan ötürü rızkının kesilmesine neden olur.”

Hz. Ömer (radıyallâhu ‘anh) demiştir ki: “Kim Rabbinden sakınır ve akrabalarını ziyaret ederse, ömrü uzatılır, malı çoğaltılır ve ailesine karşı sevdirilir.”

Âlimler “ömrün uzatılması” hususunda ihtilâf etmişlerdir. Kimisi bunu ger­çek anlamında olduğunu söylemiş ve kişinin akrabalarını ziyaret etmesiyle, onlarla ilgilenmesiyle Allah’ın kendisine rahmet edeceğini ve böylelikle öm­rünü uzatacağını belirtmiştir. Kimisi de, ecelde bir uzama olmayacağını söy­lemiş ve şu ayeti delil göstermiştir:

“Ecelleri gelince ne bir an geri kalırlar ne de bir an ileri gidebilirler.”

Bu kısım âlimlere göre ömrün uzaması, kişinin öldükten sonra da hak ettiği sevabın kendisi için devam etmesi anlamındadır.

Katâde (radıyallâhu ‘anh) anlatır: Bize bildirildiğine göre Resûlullah (sallallâhu ‘aleyhi ve sellem) şöyle demiştir:

“Allah’tan korkun, sakının! Akrabalarınızı ziyaret edin, onlarla ilgilenin. Bu, dünyada ömrünüzün uzamasını, ahirette de hayır kazanmanızı sağlar.”

Derler ki: Bir yakının olur da ona gitmezsen, malından ona da ikramda bulunmazsan, onunla ilişkini kesmiş sayılırsın.

Geçmiş ümmetlere gönderilen kitaplarda şöyle yazılıymış: “Ey âdemoğlu! Malından yakınlarına da vermek suretiyle onlarla ilgilen. Eğer bu hususta cimrilik edersen malını azaltırım. Öyleyse akrabalarını gözet!”

Nebî (sallallâhu ‘aleyhi ve sellem) buyuruyorlar: “Selamlaşmaktan ibaret olsa bile akrabalarınıza ilişkilerinizi sürdürün.”8

Meymûn b. Mihrân demiştir ki: Şu üç şeyde Müslümanlarla Müslüman ol­mayanlar eşittir:

1-      Verilen sözü yerine getirmede. Zira söz Allah için verilmiştir.

2-      Akraba ziyaretinde.

3-      Emanete sahip çıkmada.

Ka’b el-Ahbâr (rahimehullâh) der ki: Denizi Musa için yaran Allah’a yeminle söylüyorum; Tevrat’ta şöyle yazılıydı: “Rabbinden kork! Anne babana iyi davran. Akrabalarını ziyaret et, onları gözet. Bu senin ömrünü uzatır, işle­rini kolaylaştırır ve zorlukları senden uzak tutar.”

Allah (celle celâlüh) Kur’an’ı Kerîm’in değişik yerlerinde akraba ziyaretini, on­ların haklarının gözetilmesini emretmiştir. Bu ayetlerden bazıları:

“Adını kullanarak birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah’tan ve ak­rabalık haklarını çiğnemekten sakının.”

“Akrabaya, yoksula, yolcuya hakkını ver. Gereksiz yere de saçıp sa­vurma.”

“Muhakkak ki Allah, adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder; çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.”

Osman b. Maz’ûn (radıyallâhu ‘anh) anlaüyor: “Resûlullah (sallallâhu ‘aleyhi ve sellem) ile iyi bir dostluğumuz vardı. İslâmiyet’i tebliğ ettiği zaman ben sadece on­dan utandığım için müslüman oldum. Çünkü o beni devamlı müslüman ol­maya davet ediyordu. Ben Müslüman olmuştum, ama bu tam olarak kalbime yerleşmemişti. Bir gün onun yanında oturmuş konuşuyorduk. Bir ara başka tarafa döndü ve konuşmaya başladı. Sanki öbür tarafında başka biri varmış gibiydi. Sonra bana doğru döndü ve şöyle dedi:

–         Az önce Cebrâil şu ayeti indirdi: “Muhakkak ki Allah, adaleti, iyiliği, ak­rabaya yardım etmeyi emreder, çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da ya­saklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.”

Bu ayeti işitince içime bir sevinç geldi. Artık İslâm kalbime yerleşmişti. Resûlullah’ın yanından kalktım ve amcası Ebû Tâlib’in yanına gittim. Ona dedim ki:

–         Az önce kardeşinin oğlunun (Muhammed) yanındaydım. Ona şöyle bir ayet indi, dedim. Bana şöyle dedi:

–         Muhammed’e tâbi olun; doğru yolu bulur ve kurtulursunuz. Vallahi be­nim kardeşimin oğlu (Muhammed) güzel ahlâkı emreder. O yaptığı bütün iş­leri sizi hayra, iyiliğe davet için yapar.

Ebû Tâlib’in bu sözleri Peygamber Efendimiz’e ulaştı. Onun müs-lüman olacağına ümitlenerek yanma gitti ve müslüman olmaya davet etti. Fakat müslüman olmadı. Bunun üzerine şu ayet-i kerime indi: “(Resûlüm!) Sen sev­diğini hidayete erdiremezsin; bilakis, Allah dilediğine hidayet verir ve hi­dayete girecek olanları en iyi O bilir.”

Zikredilen bütün bu ayetlerde akraba hukukuna riayetten bahsetmektedir. Yüce Allah bir başka ayet-i kerimesinde şöyle buyurmaktadır: “Geri dönerse­niz, yeryüzünde bozgunculuk yapmaya ve akrabalık bağlarını kesmeye dönmüş olmaz mısınız?İşte bunlar, Allah’ın kendilerini lânetlediği, sağır kıldığı ve gözlerini kör ettiği kimselerdir.” (Muhammed 47/22-23) Ayetin son cümlesinde sayılan özellikler, akrabalık bağını kesenlerin özellikleridir.