Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“— Sizin için iki şeyden korkuyorum. Aşırı istekler ve nefsinizin ihtiraslarına uymaktan. Aşırı emeller beslemek, insana ahireti unutturur. Nefse uymak da, insanı hak yoldan uzaklaştırır.
Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Üç şey, şu üç şeye yol açar:
1) Dünyaya sarılmak, ahirette yoksulluğa sebeptir.
2) Dünyada cimrilik yapan, ahirette hep yokluk ve hüzünle karşılaşır.
3) Dünyaya hırsla yaklaşan hiçbir zaman ahiretle meşgul olmaz.
Rivayet edildiğine göre Ebu Derdâ (r.a.) Humus ehlinin önde gelenlerine şöyle hitap etti:
“— Ey Humus halkı! Oturmayacak evler yapmaktan, ulaşamayacağınız halde ümitler beslemekten, yiyemeyeceğiniz malları biriktirmekten utanmıyor musunuz? Sizden öncekiler, yüksek binalar kurup bir çok evler yaptılar, çok mal biriktirdiler, kavuşulmayacak ümitler beslediler… Sonra da bu evler kabir evleri oldu, ümitleri boşa çıktı, biriktirdikleri mallar ise işe yaramadı.
Hz. Ali (r.a.), Hz. Ömer (r.a.)’a şöyle dedi:
“— Şayet arkadaşın gibi (Rasûlüllah gibi) olmak istiyorsan, gömleğin yamalı, ayakkabın parçalı olsun” uzun vadeli emellerin peşinde koşma. Doymayacak kadar ye!..
Adem (a.s.) oğlu Şit’e (a.s.) şu beş şeyi tavsiye etti. Ve ölümünden sonra insanlara tavsiye etmesini istedi:
1) Oğullarına söyle, dünyaya güvenmesinler, çünkü ben cennette devamlı kalacağıma güvendim, oradan çıkarıldım.
2) Oğullarına söyle, hanımlarının isteklerine uyarak birşey yapmasınlar. Ben hanımımın sözüne uydum, cennetteki ağaçtan yedim ve sonunda pişman oldum.
3) Onlara de, yapacakları her işin sonuna baksınlar. Şayet ben yaptığımın sonunu düşünseydim yapacağımı yapmazdım.
4) Onlara de, yapacakları bir şeyde, içlerine şüphe düşerse o işi yapmasınlar. Çünkü ben yaparken duyduğum şüpheye göre hareket etseydim. Pişman olduğum o işi yapmazdım.
5) Oğullarına de, işlerinde istişare etsinler. Ben meleklerle istişare etseydim, başıma bu haller gelmezdi.
Mücahid (r.a.) dedi ki: Abdullah İbni Ömer (r.a.) bana şöyle dedi:
“— Sabahladığında akşamı düşünme, akşamladığında da sabahı düşünme! Ölmeden önce yaşamanın değerini bil ve değerlendir. Hastalıktan önce sıhhatinin kıymetini bil! Yarının ne getireceği belli olmaz!..
Rasûlüllah (s.a.v.) eshabına şöyle dedi:
“— Hepiniz cennete girmek istiyor musunuz?”
Sahabe: “Evet” dediler.
Rasûlüllah:
“Emellerinizi kısaltınız, Allah’tan hakkıyla haya ediniz” dedi.
Ashab:
“— Hepimiz Allah’tan haya ediyoruz” dediler.
Rasûlüllah:
“— Bu haya değildir. Çünkü haya, kabirleri ziyaret etmek ve yok olmayı düşünmektir. Kim bilinçli olarak ahireti kazanmak istiyorsa, dünyanın ziynetlerinden uzaklaşsın. İşte bu noktada, kişide Allah’tan haya etmek başlar ve Allah’ın dostluğuna götürür!”
Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
— Bu ümmetimin selameti ve huzuru zühd ve Allah’a yakınlıklarıdır. Helak olmaları da cimrilik ve uzun emellere sarılmaktan ileri gelecektir.
Ümmü Münzir şöyle rivayet ediyor:
— Rasûlüllah birgün topluluğun önüne gelerek: “Ey insanlar! Sizler Allah’tan korkmuyor musunuz!” dedi.
Oradakiler:
“— Ne oldu ya Rasûlüllah” dediler.
Rasûlüllah (s.a.v.):
“— Yiyemeyeceğiniz kadar malları biriktiriyorsunuz, kavuşamayacağınız ümitler besliyorsunuz. Oturamayacağınız evler yapıyorsunuz,” dedi.
Ebu Said el Hudrî (r.a.) anlatıyor:
Usame İbni Zeyd İbni Sabit bir ay vadeli olarak, yüz dinara bir cariye edindi. Bunu Rasûlüllah (s.a.v.)işitince şöyle dedi.
“— Usamenin bir ay vadeli cariye alması garip değil mi? Şüphesiz Usame uzak emellere kapılmıştır. Allah’a yemin olsun ki, gözlerimi açıp kapayıncaya kadar, Allah canımı alacağı ihtimalini düşünürüm. Gözlerimi yan tarafa çevirişimde bakışımı döndürmeye fırsat bulamıyacağımı sanırım. Ağzıma her aldığım lokmayı yutmadan ölebileceğimi hatırlarım.
Sonra şöyle devam ettiler:
— Ey insan oğlu, şayet akıllarınız başınızda ise kendinizi ölüme hazırlayınız. Zirâ ölüm sizi ansızın yakalayacak. Bunu önlemeye de gücünüz yetmeyecek!
İbni Abbas’tan (r.a.) şöyle rivayet edilmiştir.
— Rasûlüllah suyun biraz ötesinde küçük abdestini bozduktan sonra taş ile kuruladı. Sonra, su ile yıkadı.
İbni Abbas (r.a.):
“— Ya Rasûlüllah taş ile kurulamana ne gerek vardı. Su size yakındı,”
Rasûlüllah:
“Ona yetişeceğimi nereden bilebilirdim,” dedi.
Rivayet edildiğine göre Hz. İsa (a.s.) oturuyordu. İleride yaşlı bir adam tarlasını çapalıyordu. Hz. İsâ (a.s.): “Allah’ım bu adamdan içindeki uzun emellerini çıkar!” dedi. O sırada adam çapayı bırakarak bir müddet durdu. İsa (a.s.) yaklaşık bir saat sonra “Allah’ım ona emellerini geri ver!” dedi.
Adam tekrar çalışmaya başladı. Hz. İsa (a.s.) adama “neden öyle yaptığını sordu. Adam: “kendi kendime artık yaşlandım, ne zamana kadar çalışacağım” dedim ve oturdum. Fakat bir müddet sonra, nefsim bana dedi ki: “Kalan ömründe ne yiyip ne içeceksin!” ben de tekrar çalışmaya başladım.