Rivayet edildiğine göre Allah ilk olarak “cevheri” yarattı. Sonra ona heybetle baktı. Cevher korkusundan eriyerek su oldu. Sonra ona rahmetle baktı. Ve onun yarısı dondu ve ondan arşı yarattı. Arşın sarsılmasından dolayı üzerine: “Allah’tan başka ilah yoktur. Muhammed onun elçisidir.” yazıldı. Bunun üzerine arş sükiinete kavuştu. Allah suyu kendi halinde kıyamete kadar hareket halinde dalgalı olarak serbest bıraktı.
Allah-u Teâlâ şöyle buyurmakta:
“O’nun arş’ı su üzerindeydi.”
Su da büyük dalgalar meydana gelince, ondan kenetlenmiş dumanlar havaya doğru yükseldiler; Allah onlardan kat kat gökleri yarattı. Bu yaratılış zamanında yerle, gök bitişikti, Allah rüzgarları yaratarak onları birbirinden ayırdı. Allah Kur’an’da şöyle buyurmaktadır:
“Sonra duman halindeki göğe yöneldi. Ona ve arza buyruğuma gelin” dedi. (Fussilet/11)
Sofilere soruldu: “Allah neden gökleri dumandan yarattı da buhardan yaratmadı.” Sofiler: “Duman birbirine kenetlenmiş ve sonu yere bağlıdır.” Buhar dengesizdir, dağınıktır. “Bu Allah’ın ilminin kemâlinin delilidir. Hadiste bildirildiği gibi Allah suya rahmetle bakınca dondu.”
“Yer ile gök arası ve her gök tabakası arasında beşyüz yıllık bir mesafe vardır. Birinci gök tabakası olan “Rakıa” sütten daha beyazdır. Ancak yeşil görülmesi, “kaf’ dağının yeşilliğinin yansımasındandır.
“Raydum” veya “Me’un” denilen, ikinci gök tabakası, parlayan demirdendir, etrafa ışık saçar.” Melekut” veya Hayriyun” denilen üçüncü tabaka, bakırdandır. “Zehiıe” denilen dördüncü tabaka beyaz gümüştendir. Onun beyazlığı gözleri kamaştırır. “Müzeyne” veya Mizhure” denilen beşinci tabaka, kırmızı altındandır. “Halise” denilen altıncı tabaka, cevherlerin sürtmesinin nıırundandır. “Lâbiye” veya “Damia” denilen yedinci tabaka, kırmızı.yakuttandır. Bu katta kırmızı yakuttan bir ev vardır. (Beytül ma’mur) onun kırmızı yakuttan, yeşil zebercedden ve beyaz gümüş ile kırmızı altından köşeleri vardır. Rivayet edildiğine göre akik taşlarından yapılan “Beytul-Ma’mur’a”, yetmiş bin melek girer, kıyamet günü oradan ancak çıkarlar.
Şüphesiz yeryüzü perdelerden daha üstündür. Çünkü peygamberler burada yaratılır ve oraya gömülürler. Yerin de en üst tabakası en üst kısmıdır. Zira canlılar orada yaratılır ve orada yaşarlar.
Rivayet edildiğine göre, İbni Abbas (r.a.) şöyle dedi:
Göklerin en faziletlisi, “Arş-ı Rahman” olan gök tabakasıdır. Bu tabaka arşa yakın olduğu için “Kürsî” denir. Bütün ışık saçan yıldızlar bu kattadır, ancak, yedi gezegen göğün diğer tabakalarına dağıtılmıştır.
Günler bu gezegenlere dağıtılmıştır. Perşembe günü altıncı tabakaya rastlar, “Merih” beşinci kat göktedir ve Salı gününe tekabül eder. Güneş, dördüncü tabakadadır. Pazar gününe rastlar. “Zühre” üçüncü tabaka göktedir. Cuma gününe rastlar. İkinci tabakadaki “Utarit”, çarşambaya denk gelir. Ay birinci tabakada ve Pazartesiye rastlar. Yedinci tabaka Cumartesiye tekabül eder.
“Yüce Allah yedi kat göğü dumandan yarattı ve onların hiçbiri bir diğerine benzemiyor. Gökten indirdiği yağmurla, yeryüzünde değişik renklerde ve tadlarda bitkiler yarattı. Allah-u Teâlâ şöyle buyurdu:
“(Allah)Yiyeceklerin tadlarını birbirinden farklı ve üstün kılarız.”
— Allah Âdem’i (a.s.)’ı tek yarattığı hâlde, onun oğullarını değişik karakterde yaratmıştır. Bazısı siyah, bazısı beyazdır. Kimi cahil, kimi alimdir. İşte bunlar Allah’ın kemalinin delilidirler.