Ebû Hüreyre (radıyallâhu ‘anh) rivayet ediyor; Nebi (sallallâhu ‘aleyhi ve sellem) buyurular ki:
“Âhir zamanda bazı insanlar çıkacak ki, onlar, dinlerini dünyaya alet edeceklerdir. İnsanlara karşı yumuşak görünmek için koyun derisinden elbiselere bürünürler. Onların dilleri şekerden tatlı; kalpleri kurtların kalbi gibidir. Allah Teâlâ onlara, ‘Beni mi aldatmaya çalışıyorsunuz! Yoksa bana karşı bir çeşit cürette mi bulunuyorsunuz! Kendi adıma yemin ederek söylüyorum, onlara öyle bir fitne (bela) göndereceğim ki, onların en halim (geniş) davrananlarını bile şaşkına çevireceğim’ buyuracaktır.”
Ebû Hüreyre {radıyallâhu ‘anh) rivayet ediyor: Bir adam Resûlullah’ın (sallallâhu ‘aleyhi ve sellem) yanma geldi ve,
– Ey Allah’ın Resûlü! Ben amellerimi gizli yapıyorum, fakat yine de fark ediliyorum. Yaptıklarım ortaya çıkıyor. Bu da beni endişelendiriyor. Acaba yaptıklarıma mukabil sevap alabilir miyim? diye sordu. Bunun üzerine Resûl-i Kibriyâ (sallallâhu ‘aleyhi ve sellem) şöyle buyurdular:
– (Senin için) gizli olana bir sevap, aşikâre olana da bir sevap vardır.”
Fakih Ebü’l-Leys (rahimehullâh) der ki: Hadisten çıkarılacak bir mana da şudur: Kişinin ameli zahir olur da onun yaptıkları örnek alınırsa ona iki ecir verilir. Bir ecir ameli için, diğeri ise onun salih ameli örnek alınıp uygulandığı içindir. Nitekim Nebî (sallallâhu ‘aleyhi ve sellem) bu hususta şöyle buyururlar:
“Kim güzel bir çığır açarsa, hem bu amelinin sevabını hem de kıyamete kadar onunla amel edenlerin aldığı sevap kadar sevap alır. Kim de kötü bir yol açarsa, hem o kötülüğün günahını hem de kıyamete kadar o kötülüğü işleyenlerin günahı kadar günahı yüklenir.”
Az önce Ebû Hüreyre hadisindeki, amellerin başkası tarafından fark edilmesi ve haberdar olunmasından dolayı duyulan endişeye gelince, bu korku, kendisine tabi olunmasından dolayı duyulan bir korku değil, bilakis riya, kibir gibi kötü hasletlerin kendinde ortaya çıkabilecek olması ve amelinin zayi olabileceği korkusundan dolayı duyulan endişedir.