Zikrin Sünneti

By | 1 Ağustos 2019

“Beni anın ki, ben de sizi anayım.” (Bakara 152)

“Onlar ki ayakta iken, otururken yanları üzerine yatarken daima Allah’ı anarlar.” (Al-i İmran 191)

“… Allah’ı çokça zikreden erkeklerle, çokça zikreden kadınlar için Allah bir mağfiret ve büyük bir mükafat hazırlamıştır.” (Ahzap 35)

“Ey inananlar! Allah’ı çok anın. O’nu sabah akşam teşbih edin. Karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için size rahmet ve istiğfar eden Allah ve melekleridir. İnananlara merhamet eden O’dur.” (Ahzab 41-43)

“Rabbini içinde alçak gönüllülükle, korku ve duyarlı­lık içinde sesini yükseltmeden, sabahın erken ve akşamın son vaktinde an ve sakın umursamaz kimselerden olma…”

(Araf205)

“…Allah’ı namaz dışında da daima ve çokça hatırlayın ki mutluluğa ve kurtuluşa erişebilesiniz.” (Cuma, 10)

Ebu Hureyre’den -Allah ondan razı olsun- riveyete göre dedi ki: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem Mekke yo­lundan giderken Cumdan denilen bir dağın yanından geçti. “Yürüyünüz bu Cumdan’dır. Müferritler ileri geçmiştir” diye buyurdu. Ashab müferritler (birleyenler) ne demektir? Ey Allah’ın Rasulu, diye sorunca; “(Allah’ı çokça zikredenlerdir” diye buyurdu. (Müslim 2062. Tirmizi 459)

Ebu’l-Muharik’ten, dedi ki; Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu:

“Miraca çıkarıldığım gece, Arş’ın nuru içinde kaybolmuş bir adamın yanından geçtim. Bu kimdir bir melek mi? diye sordum. “Hayır” denildi. Bu kim peki? diye sordum (Melek bana) dedi ki; Bu dünyada iken dili Allah’ın zikri ile ıslah olan, Kalbi mescitlere bağlı olan, anne-babasına sövülmesine se­bep olmamış bir adamdır.”

İbn Abbas’dan -Allah ondan razı olsun- rivayete göre peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu:

“Bir kimseye şu dört şey verilmiş ise ona dünya ve ahi- ret hayatı verilmiş demektir: Şükreden bir kalp, zikreden bir dil, belalara karşı sabredebilen bir beden, gerek kendi nefsi hususunda, gerek malında kocasını günaha sürüklemeyen bir hanım.” (Taberani Kebir 9,134: Heysemi Mecmuz Zevaid 4,273)

Ebu Derda’dan -Allah ondan razı olsun- dedi ki: Rasulul­lah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu;

“Subhanallahi, vel hamdu lillahi, vela ilahe ilallahu, vellahu ekber, vela havle vela kuvvete illa billahi” de. Çünkü ka­lıcı olan salih ameller bunlardır. Bunlar ağacın yapraklarının dökülmesi gibi günahları dökerler ve bunlar cennet hazinelerindendir.” (Heysemi Mecmuz Zevaid 90)

Ebu Hüreyre -Allah ondan razı olsun-‘den bildirildiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu:

“Dile kolay, mizana konduğunda ağır gelen ve Rahman olan Allah’ı hoşnud eden iki cümle vardır, bu; Sübhanallah ve bihamdihi, Sübhanallahi’l-azim = Ben Allah’ı noksan sıfatlar­dan uzak bilir ve onu hamdiyle överim. Ben yüce olan Allah’ı noksan sıfatlardan uzak sayarım.” (Buhari, Deavat 65; Müs­lim, Zikr 31)

Yine Ebu Hüreyre -Allah ondan razı olsun-’den aktarıldı­ğına göre Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyur­du:

“Sübhanellahi velhamdülillahi vela ilahe illallahü vallahu ekber = Allah’ı layık olmayan sıfatlardan uzak bilmek ve onu kemal sıfatlarıyla hamdederek övmekliğim; Allah’dan başka gerçek ilah yoktur o en büyüktür demem, benim için üzerine

güneş doğan her şeyden daha sevgilidir.” (Müslim, Zikir 32)

Yine Ebu Hureyre -Allah ondan razı olsun-, Peygamberi­mizin şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:

“Bir kimse günde yüz defa; La ilahe illallahu vahdehu la şerike leh, lehu’l-mülkü ve lehu’l-hamdu ve hüve ala külli şeyin kadir. = Allah’tan başka gerçek ilah yoktur. Yalnızca 0 vardır, O’nun ortağı yoktur. Tüm mülk ve saltanat O’nundur, eksiksiz övgüler O’na mahsustur. O’nun herşeye gücü yeter, mealindeki zikrini tekrar ederse on köleyi hürriyetine kavuş­turmuş kadar sevap kazanır ve ona yüz iyilik sevabı yazılır ve yüz günahı bağışlanır. Bu zikir o gün akşama kadar o kimse­nin şeytandan korunmasını sağlar ve bu duayı kendisinden daha çok tekrar edenden başka hiç kimse ondan daha değerli bir amel işlemiş olamaz. Rasûlullah sözüne şöyle devam etti: “Bir kimse günde yüz defa sübhanellahi ve bihamdihi = Ben Allah’ı noksan sıfatlardan uzak bilir ve onu hamdiyle överim derse onun günahları deniz köpükleri kadar çok bile olsa hepsi bağışlanır.” (Buhari, Bedül halk, 11; Müslim, Zikir, 28)

Ebu Eyyub el-Ensari -Allah ondan razı olsun-’den riva­yet edildiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöy­le buyurdu:

“Bir kimse on defa; La ilahe illallahu vahdehu la şerike leh lehul mülkü ve lehu’lhamdü ve huve ala külli şey’in kadir = Allah’tan başka gerçek ilah yoktur, yalnızca O vardır. O’nun ortağı da yoktur. Mülk ve saltanat O’nundur. Eksiksiz övgüler sadece O’na mahsustur ve O’nun her şeye gücü yeter. Derse İsmail aleyhisselam soyundan dört kimseyi hürriyetine ka­vuşturmuş gibi sevap kazanır.” (Buhari, Deavat 64; Müslim, Zikr 30)

Ebu Zer -Allah ondan razı olsun- şöyle demiştir: Rasû­lullah sallallahu aleyhi vesellem bana, “Allah’ın en çok hoş­landığı sözü sana bildireyim mi? Allah’ın en çok hoşlandığı söz ‘Sübhanallahi ve bi hamdihi’ = ‘Ben Allah’ı noksan sıfat­lardan uzak bilir ve Onu hamdiyle överim’, sözüdür” buyur­dular. (Müslim, Zikr 85)

Ebu Malik el-Eş’ari -Allah ondan razı olsun-’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdular:

“Arınmak yani küfür, şirk ve diğer tüm pisliklerden arın­mak, imanın yarısıdır.

Elhamdülillah duası mizanı doldurur. Sübhanellahi vel hamdülillahi zikri ise yerle gökler arasını (kendisine sevap­lar) doldurur.” (Müslim, Taharet, 1)

Sa’d ibni Ebu Vakkas -Allah ondan razı olsun- şöyle de­miştir: Bir bedevi Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e ge­lerek, “Bana söyleyeceğim bir dua öğret” dedi. O da şöyle bu­yurdu:

“La ilahe illallahu vahdehu la şerike leh. Allahu ekber kebiran ve’l-hamdu lillahi kesira ve sübhanellahi Rabbi’l- Alemin vela havle vela kuvvete illa billahi’lazizil hakim. = Alah’tan başka gerçek ilah yoktur. Yalnızca O vardır. Onun ortağı da yoktur. Her yönüyle Allah en büyüktür, eksiksiz öv­gülerin hepsi O’na aittir. Her türlü noksan sıfatlardan münezzehtir.Alemlerin Rabbidir. Tüm güç ve kuvvetlerin ancak her şeye gücü yeten ve yaptığı her şeyi yerli yerince yapan Allah tarafından verileceğini kabul ederim.”

Bedevi, “Bunlar Rabbim içindir, kendim için ne söyle­meliyim?” deyince Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem, “Allahummağfir li verhamni vehdini verzukni = Allahım beni bağışla, bana acı, beni dosdoğru yoluna kılavuzla ve bana ha­yırlı rızık ver de” buyurdular. (Müslim, Zikir 33)

Sevban -Allah ondan razı olsun- şöyle demiştir: Rasû­lullah sallallahu aleyhi vesellem farz namazı bitirince üç defa istiğfar eder ve “Allahumme ente’s-Selam ve minke’s-Selam Tebarekte ya Ze’l-Celali vel’I-İkram = “Ey Allah’ım selamet ve saadet şendendir. Ey celal ve ikram sahibi Allahım, sen hayır ve bereketi çok olansın.” derdi.

Evzai’ye, “İstiğfar nasıl yapılır?” diye sorulunca, “Estağfirullah, Estağfirullah” denilir diye cevap verdi. (Müslim, Mesacid 135)

Muğire ibni Şu’be -Allah ondan razı olsun-’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem farz na­mazı bitirince şu duayı okurdu:

“La ilahe illallahu vahdehu la şerike leh, Iehu’l mülkü ve lehul hamdu ve hüve ala külli şey’in kadir. Allahumme la mania lima a’teyte ve la mu’tiye lima mena’te ve la yenfeu ze’l-ceddi minkel ceddu = Allah’tan başka gerçek ilah yoktur. Yalnızca o vardır, onun ortağı yoktur. Tüm mülk ve salta­nat onundur. Eksiksiz övgüler onâ mahsustur, onun her şeye gücü yeter. Allahım senin verdiğine engel olacak yoktur. Vermediğini de verecek bir kimse yoktur. Makam ve servet sahibi elindeki imkanlar senin yardımın olmadıkça ona fayda vermez.” (Buhari, Ezan 155; Müslim, Mesacid 137)

Abdullah ibni’z-Zübeyr -Allah Onlardan razı olsun-‘in her namazın peşinde şu duaya devam ettiği bildirilmiştir:

“La ilahe illallahu vahdehu la şerike leh, lehul mülkü ve lehul hamdu ve hüve ala külli şeyin kadir, la havle ve la kuv­vete illa billah, la ilahe illallahu ve la na’bude illa iyyahu lehun ni’metu ve lehulfadlu velehu’s sena-ül hasen, la ilahe illallahu muhlisine lehüddîne velev kerihel kafirûn = Allah’tan başka ilah yoktur. Yalnızca O vardır. O’nun ortağı da yoktur. Tüm mülk ve saltanat O’nundur. Eksiksiz övgüler Ona mahsustur. Onun herşeye gücü yeter. Tüm güç ve kuvvetlerimiz ancak Allah tarafından verilmektedir. Allah’tan başka ibadete layık başka bir ilah yoktur. Biz de yalnızca O’na ibadet ederiz. Sahib olduğumuz her türlü nimet ve ikramlar O’nun tarafından verilmiştir. En güzel övgüler de sadece O’na yakışır. Kafirler hoşlanmasa bile hayat tarzımızı Allah’tan gelene göre ayar­lar ve bütün samimiyetimizle Allah’tan başka ibadet edilecek ilah yoktur, deriz. Abdullah ibni’z-Zübeyr, Rasûlullah sallalla­hu aleyhi vesellem’in her namazdan sonra bu sözleri söyledi­ğini bize aktardı. (Müslim, Mesacid, 139)

Ebu Hüreyre -Allah ondan razı olsun-‘den rivayet edildi­ğine göre Mekke’den Medine’ye hicret eden müslümanların fakirleri Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’a gelerek şöyle dediler: “Mal mülk sahibi olanlar cennetin en yüksek derece­lerini ve ebedi nimetleri kazanıp gittiler. Bizim gibi onlar da namaz kılıyorlar. Tuttuğumuz oruçları onlar da tutuyorlar. Fazladan malları olduğu için hac ve umre yapıp cihad yapa­biliyor, sadakalar veriyorlar. Bizler ise veremiyoruz.” Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem:

“Size bir şey öğreteyim mi? Bu durumda siz, sizi geçmiş olanlara yetişir, sizden sonrakileri de geçersiniz. Sizin yaptı­ğınızı yapmadıkça hiçbir kimse sizden üstün olamaz” buyur­du.

“Evet, söyle ya Rasulallah” dediler. Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem de şöyle buyurdu:

“Her farz namazın ardından otuz üçer defa “Sübhanellah, elhamdülillah, Allahu ekber” dersiniz.”

Hadisi Ebu Hureyre -Allah ondan razı olsun-‘den bize aktaran Ebu Salih der ki: Sahabiler bu zikirlerin nasıl oku­nacağını sorunca Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu:

“Her birinden otuz üçer defa olmak üzere “Sübhanallah”, “Elhamdülillah” ve “Allahu ekber” dersiniz.” (Buhari, Ezan 155; Müslim, Deavat 18]

Müslim’in bir rivayetinde şu ilave vardır: “Fakir muhacir­ler bir müddet sonra Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e gelerek: “Zengin kardeşlerimiz bizim yaptığımızı duymuşlar, onlar da aynısını yapıyorlar” dediler. Bunun üzerine

Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu:

“Ne yapalım, artık bu zenginlik veya dualardan istifade etmek işi Allah’ın bir lütfudur, onu dilediğine verir.” (Müslim, Mescaid 142]

Yine Ebu Hureyre -Allah ondan razı olsun-’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu:

“Her kim namazların arkasından otuz üç defa Sübha­nallah, otuz üç defa Elhamdülillah, otuz üç defa Allahu ekber der ve yüze tamamlamak için de, la ilahe illallahu vahdehu la şerike leh lehul mülkü ve lehül hamdü ve hüve ala külli şeyin kadir = Allah’tan başka ilah yoktur, yalnızca o vardır, onun ortağı yoktur. Tüm mülk ve saltanat O’nundur. Eksik­siz övgüler O’na mahsustur. O’nun her şeye gücü yeter derse, günahları denizin köpüğü kadar olsa bile afedilir.” (Müslim, Mesacid 146)

Ka’b ibni Ucre -Allah ondan razı olsun-‘den rivayet edildiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu:

“Farz namazların ardı sıra söylenecek güzel zikirler var­dır ki onları her farz namazdan sonra söyleyen ve yapan kim­se hiçbir vakit zarara uğramaz. Bunlar otuz üç defa Sübhanallah, otuz üç defa Elhamdülillah, otuz üç defa Allahu ekber”dir. (Müslim, Mesacid 144)

Sa’d ibni Ebu Vakkas -Allah ondan razı olsun-‘dan riva­yet edildiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem na­mazlarının arkasında şu duayı okuyarak Allah’a sığınırdı:

“Allahumme inni eûzü bike minelcübni velbuhl ve eûzü bike min en uredde ila erzelil umri ve eûzü bike min fitneti’d- dünya ve euzu bike min fitneti’l-kabr= Allahım, korkaklıktan, cimrilikten sana sığınırım. İhtiyarlığın düşkünlüğü ve bunaklığından, dünya fitnelerinden ve kabir azabından da sana sı­ğınırım.” (Buhari, Cihad, 25)

Muaz -Allah ondan razı olsun-’dan rivayet edildiğine gö­re Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem Muaz’ın elinden tuttu ve:

“Muaz! Vallahi ben seni severim” dedi ve sözüne şöyle devam etti: “Ey Muaz, her namazdan sonra terketmeden şu duayı okumanı tavsiye ediyorum. Allahumme e’inni alâ zikrike ve şükrike ve husni ibadetike = Allahım seni zikretmek, sana şükretmek ve sana güzelce ibadet etmek için bana yar­dım eyle.” (Ebu Davud, Vitir 26)

Ebu Hüreyre -Allah ondan razı olsun-’den bildirildiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu:

“Sizden biriniz namazda tahiyyatı bitirdiği zaman dört şeyden Allah’a sığınsın ve şöyle desin: Allahumme inni euzu bike min azabi cehennem ve min azabi’l-kabr ve min fitneti’l- mahya vel memat ve min şerri fitneti’l-mesihi’d-deccal: Alla­hım cehennem azabından, kabir azabından, hayat ve ölümün fitnelerinden ve mesih deccalin fitnesine uğramaktan sana sığınırım.” (Müslim, Mesacid 128)

Hz. Ali -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem namazda teşehhüd ile selam ara­sında yaptığı duayı şöyle bitirirdi:

“Allahummağfirlî ma kaddemtu vema ahhartu ve ma esrartu vema a’lentu vema esraftü vema ente a’lemu bihî minnî entel mukaddimu ve entel muahhir la ilahe illa ente = Allahım şimdiye kadar yaptığım bundan sonra yapacağım, gizlediğim ve açığa vurduğum ölçüsüz bir şekilde işlediğim ve benden daha iyi bildiğin günahlarımı affeyle, ilerleten de geri bırakan da sensin. Senden başka ibadet edilecek kimse yoktur.” (Müs­lim, Müsafirin, 201)

Hz. Aişe -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem rüku ve secdelerinde şu duayı çok okurdu: “Sübhanekellahumme Rabbena ve bi hamdik Alla- hummağfirli = Alahım seni sana yakışmayan sıfatlardan uzak tanırım. Ey Rabbimiz seni eksiksiz övgülerinle över, sana hamdederim. Allahım beni bağışla.” (Buhari, Ezan, 123; Müs­lim, Salat, 217)

Yine Hz. Aişe -Allah ondan razı olsun-’den rivayet edil­diğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem rüku ve sec­delerinde “Subbûhun kuddûsun, ve Rabbu’l-melâiketi verrûh = Ey Allahım sen sana yakışmayan tüm sıfatlardan uzaksın. Kusur ve noksanlıklardan uzak ve eşsizsin. Tüm meleklerin ve Ruh’un (Cebrail a.s.) Rabbisin.” derdi.

İbni Abbas -Allah onlardan razı olsun-’dan rivayet edil­diğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle bu­yurdu: “Rükuda Rabbinizi büyüklemek suretiyle Subhane Rabbiyel azim deyin. Secdede ise dua etmeye çalışınız. Çünkü orada yapılan dualar kabul edilmeye daha layıktır.” (Müslim, Salat 207)

Hz. Aişe -Allah ondan razı olsun- şöyle demiştir: “Bir ge­ce Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’ın yanımda olmadı­ğını farkettim. Araştırdım, bir de baktım ki rüku veya secde halinde, “Subhaneke ve bihamdik la ilahe illa ente = Allahım seni sana yakışmayan sıfatlardan uzak tanır ve seni hamdin- le eksiksiz bir şekilde överim. Senden başka ibadet ve itaat edilecek ilah yoktur, ancak sen varsın” diye dua ediyordu.” (Müslim, Salat 221)

Mü’minlerin anası Cüveyriyye binti’l-Haris -Allah ondan razı olsun-’den bildirildiğine göre Rasûlullah sallallahu aley­hi vesellem birgün sabah namazını kıldıktan sonra mescidde teşbih ile meşgul olmakta olan Cüveyriye’nin yanından çıkıp tekrar kuşluk vakti onun yanma dönmüştü. Cüveyriye’yi na­maz kılmakta olduğu yerde aynen oturur görünce: “Yanından ayrıldığımdan beri hep burada oturup zikir ve teşbihe mi de­vam ediyorsun?” diye sordu. O da, “Evet” cevabını verdi.

Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu: “Senin yanından ayrıldıktan sonra üç defa söylediğim şu dört cümle, senin sabahtan beri söylediğin zi­kirlerle tartılacak olsa sevap bakımından onlara denk gelir. “Sübhanallahi ve bihamdihi adede halkihi ve rıza nefsihi ve zinete arşıhi ve midade kelimatihi = Yarattıkları sayısınca, kendisinin hoşnudluğu miktarınca, arşının ağırlığı kadar ve bitip tükenmeyen kelimeleri adedince Allah’ı kendisine ya­kışmayan sıfatlardan uzak tanır ve O’nu eksiksiz övgülerle överek hamdederim.” (Müslim, Zikir, 79)

Ebu Hureyre -Allah ondan razı olsun-‘den rivayet edil­diğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem bir kudsi hadiste şöyle buyurmuşlardır:

“Allahu Teala şöyle buyuruyor: Ben kulumun beni düşündüğü gibiyim. Beni hatırlayıp zikrettiğinde onunla beraberim. O beni kendi başına hatırlar ve anarsa ben de onu aynı şekilde anarım. Şayet beni bir topluluk içinde hatırlar ve anarsa ben de onu daha hayırlı bir topluluk içinde anarım.” (Buhari, Tevhid 15]

Sa’d ibni Ebu Vakkas -Allah ondan razı olsun-‘ın aktar­dığına göre kendisi bir gün Rasûlullah’la beraber önündeki hurma çekirdekleri veya çakıl taşlarıyla teşbih çeken bir ka­dının yanma girdiler. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem kadına: “Bundan daha kolayını veya daha faziletlisini sana haber vereyim mi?” diye sorduktan sonra şöyle buyurdu: “Sübhanellahi adede ma haleka fi’s-semai ve subhanellahi adede ma haleka filardi ve sübhanellahi adede ma beyne zalike ve sübhanellahi adede ma hüve halik = Allah’ı gökyü- zündeki yarattıkları sayısınca kendisine yakışmayan sıfatlar­dan uzak tanırım. Yine ben Allah’ı yeryüzündeki yarattıkları sayısınca kendisine yakışmayan sıfatlardan uzak tanırım. Ve yine ben Allah’ı yerle gök arasındaki yarattıkları sayısınca kendisine yakışmayan sıfatlardan uzak sayarım. Ve yine ben Allah’ı bundan sonra yaratacakları şeyler sayısınca kendisine yakışmayan sıfatlardan uzak kabul ederim de. Ayrıca Allahu ekber, Elhamdülillah, la ilahe illallah ve la havle vela kuvvete illa billah zikirlerini de yukardaki ilaveleri yaparak söyler­sin.” (Tirmizi, Deavat]