Zekatın Sünneti

By | 1 Ağustos 2019

“Şüphesiz iman edip salih amel işleyenlerin, namazı dosdoğru kılanların, ve zekat verenlerin rableri katında ecirleri vardır. Onlar için hiçbir korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.” (Bakara /277)

“Namaza dikkatli ve devamlı olun, karşılıksız yardım denilen zekatı da verin.” (Bakara, 43)

“Oysa kendilerine; yalnızca Allah’a ibadet etmeleri ve bütün içtenlikleriyle yalnız O’na iman ederek batıl olan herşeyden uzak durmaları, namazlarında dikkatli ve de­vamlı olmaları ve mallarının bencillik kirinden arındırıl­ması için zekat denilen karşılıksız harcamada bulunmala­rı emrolunmuştur. İşte dosdoğru din budur.” (Beyyine, 5)

“Onlar namazı dosdoğru kılanlar, zekatı verenler Allah’a ve ahiretgününe inananlardır. İşte onlara biz çok büyük bir mükafat vereceğiz.” (Nisa/162)

“Mallarından bir sadaka al ki, bununla kendilerini te­mizleyip arındırmış olasın.” (Tevbe 9/103)

İbn Ömer’den -Allah ondan razı olsun- rivayete göre Rasulullah sallallahu aleyhi vessellem şöyle buyurmuştur:

“İslam beş esas üzerine bina edilmiştir, Allah ‘tan başka hiçbir ilah olmadığına, Muhammed’in O’nun kulu ve rasulü olduğuna şehadet etmek, namazı dosdoğru kılmak, zekatı vermek, beytullahı hacc etmek ve ramazan orucunu tutmak. (Buharil/49: Müslim 1/45)

Ebu Hureyre’den -Allah ondan razı olsun- rivayete göre Peygamber sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: “En hayırlı kazanç, doğru ve samimi çalışan zekat memuru­nun kazancıdır.” (Ahmed Müsned 2/334)

Ali bin Ebu Talip -Allah ondan razı olsun- anlatıyor: Peygamber sallallahu aleyhi vesellem: “İki yüz dirheme sahip olduğunda üzerinden bir yıl geçmişse, beş dirhem zekat vardır. Yirmi dinarın olmadıkça sana altında zekat düşmez. Yirmi di­nara sahip olduğunda üzerinden bir yıl geçerse yarım dinar zekat vardır” buyurmuştur. (Ebu Davud 1573)

Talha ibni Ubeydullah -Allah ondan razı olsun- şöyle demiştir: “Necid halkından birisi saçı ‘sakalı karışmış vaziyet­te Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in yanına gelmişti. Uğultusunu duyuyor ve ne dediğini anlamıyorduk, nihayet Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e yaklaştı ve İslamiyet hakkında soru sormaya başladı. Sorulan sorulara Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in verdiği cevap şöyleydi:

“Bir gün ve bir gecede beş vakit namaz kılmaktır.” Adam, “Kılmam gereken başka namaz var mı?” dedi.

“Hayır yok, nafile olarak fazladan namaz kılabilirsin.” Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem sözüne devamla: “Bir de Ramazan ayı orucunu tutmaktır.” buyurdu.

Adam, “Başka tutmam gereken oruç var mı?” deyince, Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem, “Hayır yok, fazladan nafile olarak tutarsan o başka” buyurdular.

Hadisi bize aktaran Talha diyor ki: Rasûlullah sallalla­hu aleyhi vesellem o adama zekat vermeyi de söyledi. Adam, “Vermem gereken başka bir şey var mı?” dedi. “Hayır yok, nafile olarak verebilirsin” buyurdu. Bu defa adam, “Bundan ne fazla ne de eksik yapmayacağım” diye Peygamber sallal­lahu aleyhi vesellem’in yanından ayrılıp gitti. Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem, “Eğer sözünde durursa kurtuldu gitti” buyurdular. (Buhari, İman, 24; Müslim, İman, 8)

İbni Abbas -Allah ondan razı olsun- rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi vesellem Muaz’ı Yemen’e vali ve zekat toplama görevi ile gönderdiğinde şu talimatı ver­miştir. “Onları önce Allah’tan başka ilah olmadığına, benim de

Allah’ın elçisi olduğuma şehadet etmeye davet et. Eğer bunu kabul ederlerse, Allah’ın onlara günde beş vakit namazı farz kıldığını bildir. Bunu da kabul ederlerse, zenginlerden alınıp fakirlere verilecek olan zekat vergisini de Allah’ın farz kıldı­ğını onlara bildir.” (Buhari, Zekat 1; Müslim, İman 29)

Ebu Hüreyre -Allah ondan razı olsun- şöyle demiştir: Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem vefat edip Ebu Bekir -Allah ondan razı olsun- onun yerine halife olunca kimi in­sanlar zekat vermemek üzere diretip dinden dönünce Ebu- Bekir -Allah ondan razı olsun- bunlara karşı savaş açtı. Bu­nun üzerine Ömer -Allah ondan razı olsun-, “Bunlarla nasıl savaşabilirsin? Çünkü Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Ben Allah’tan başka ilah yoktur deyinceye kadar insanlar­la savaşmakla emrolundum. Kim kelimeyi tevhidi söylerse İslam’ın hakkı olan ceza ve müeyyideler dışında canını ve malını benden korumuş olur. Gerçek durumlarının hesabını görmek ise Allah’a kalmıştır” buyururken şimdi sen bunlarla nasıl savaşabilirsin diye karşı çıkınca, Ebu Bekir -Allah ondan razı olsun- şu cevabı verdi:

“Allah’a yemin ederim ki namazla zekatı birbirinden ayıranlarla muhakkak savaşırım. Çünkü zekat, malı olan için verilmesi gerekli olan bir haktır. Allah’a yemin ederim ki Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e verdikleri bir deve yularını bile bana vermekten kaçınırlarsa sırf bundan dolayı kendileriyle savaşırım.”

Bu cevabı duyan Ömer -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: “Allah’a yemin olsun ki zekat vermek istemeyenlerle savaş konusunda Allah-u Teâlâ’nın Ebu Bekir’in kalbini tam bir kararlılıkla aydınlatmış olduğunu gördüm ve doğru olan hareketin de bu olduğunu anladım.” (Buhari, İ’tisam 2; Müs­lim, İman 32)

Ebu Hüreyre -Allah ondan razı olsun-’den aktarıldığına göre Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu: “Zekatı verilmeyen altın ve gümüş kıyamet günü ateşte ısı­tılarak levhalar haline getirilir sahibinin yan tarafları, alın ve sırtı bunlarla dağlanır. Bunlar her soğudukça tekrar ısıtılıp süresi ellibin sene olan bir günde kullar arasında hüküm ve­rilinceye kadar sahibine azap edilir. Hesap bittikten sonra cennetin veya cehennemin yolunu tutar.”

Ey Allah’ın Rasulü, zekat verilmeyen develerin durumu nedir diye sorduklarında, Rasûlullah sallallahu aleyhi vesel­lem şöyle buyurdu:

“Zekatı verilmek suretiyle hakkı ödenmeyen her deve sahibi ki su başlarına geldiklerinde sağılıp muhtaçlara sütü­nün dağıtılması da bu haklar arasındadır- kıyamet günü düz ve geniş bir sahaya yatırılır o develer ve tüm yavruları hepsi birden o kimseyi ayakları altında çiğner ve dişleriyle ısırırlar. Öncekiler geçince arkadakiler de gelir, aynı işlemi yaparlar. Süresi ellibin sene olan bir günde insanlar hakkında hüküm verilinceye kadar bu böylece devam eder. Hesap sonunda yo­lunun ya cennet ya da cehenneme çıktığını görür.”

“Ey Allah’ın Rasulü, zekatı verilmeyen sığır ve koyunların durumu ne olacak?” diye sorulunca Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdular:

“Zekatı verilerek hakkı ödenmeyen sığır ve koyun sahibi kıyamet günü düz ve genişçe bir yere yatırılır. Dünyada iken boynuzu kırık ve boynuzsuz olanlar da bütün uzuvları tam olarak o kimseyi boynuzlarıyla süser ve tırnaklarıyla çiğner­ler.

Öndekiler ve arkadakiler sırayla bu işi yaparlar. Bu du­rum süresi ellibin yıl olan bir günde kullar arasında hüküm verilinceye kadar devam eder. Nihayet kişi yolunun ya ce­henneme ya da cennete çıktığını görür.”

“Ey Allah’ın Rasulü, ya atların durumu nedir?” sorusuna da Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdular:

“Atlar üç sınıftır: Kişi için günah ve yük olan at vardır, cehennem veya hesabına örtü olacak at vardır, bir de sevap ve mükafat olan at vardır.

Kişi için, günah ve yük olan sahibinin sadece çalım sat­mak, gösteriş için ve İslam’a düşmanlık yapmak için beslediği attır. Bu at sahibi için yük ve günah kaynağıdır.

Sahibinin cehennem veya hesabına perde olan ata ge­lince kişinin Allah rızası için beslediği ve üzerindeki Allah’ın hakkını unutmayıp ödediği ve iyice bakıp gözettiği attır. İşte bu da sahibini başkasına yüzsuyu dökmekten korur, hesaba ve cehenneme karşı da bir örtüdür.

Sevap ve mükafat kazandıran ata gelince, o da sahibinin müslümanlara yardımcı olmak için Allah yolunda besleyip çayır ve bahçelerde otlattığı attır. Atın o çayır ve bahçeden yediği ot ve çıkardığı dışkı ve idrarı oranınca sahibine iyilik yazılır. Hatta at ipini kopartıp da bir iki tepede koşsa, koşar­ken bıraktığı gübreleri ve ayak izleri adedince sahibine iyilik yazılır. Ya da sulamak maksadı olmadığı halde onu bir nehir kenarından geçirirken at su içecek olsa, içtiği yudumlar ade­dince Allah sahibine sevap yazar.”

“Ey Allah’ın Rasulü ya merkeplerin durumu nedir?” diye sorulunca, Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyur­du: “Kim zerre kadar bir hayır işlerse karşılığını görür, kim de zerre kadar kötülük yaparsa karşılığını görür” mealindeki kapsamlı ayetten başka bana eşekler hakkında bir şey bildi­rilmedi.” (Müslim, Zekat, 84; Cihad, 48)