Tabağın Kenarından Yemek

By | 30 Ağustos 2014

yemekİbni Abbas radıyallâhu anh’ tan rivayet edildiğine göre Peygamber sallallâhu aleyhi vesellem şöyle buyurdu:
“Bereket yemeğin ortasına iner. Bu sebeple tabağın ortasından değil, kenarlarından itibaren yiyiniz.”
Bir sonraki hadisle birlikte açıklanacaktır.
• Abdullah İbni Büsr radıyallâhu anh şöyle dedi:
Peygamber sallallâhu aleyhi vesellem’in dört kişinin taşıyabildiği garrâ adlı bir yemek kabı vardı. Kuşluk vakti girip kuşluk namazı da kılındıktan sonra, içinde tirit bulunan bu yemek kabını getirdiler. Ashâb-ı kiram da etrafına toplandı. Sahabeler çoğalınca Resûlullah sallallâhu aleyhi vesellem diz çöktü.
Bunu gören bir bedevî:
– Bu nasıl oturuş? Diye sordu.
Resûlullah sallallâhu aleyhi vesellem de:
– “Allah Teâlâ beni inatçı bir zorba değil, şerefli bir kul olarak yarattı” buyurdu. Sonra Resûlullah sallallâhu aleyhi vesellem sözüne şöyle devam etti: “Yemek kabının kenarlarından itibaren yiyin. Üstünden yemeyin ki, yemek bereketli olsun.”

Açıklama:
Ateş olmayan yerden duman çıkmayacağına göre, dört kişinin taşıyabileceği kocaman bir yemek kabının bulunduğu Resûlullah’ın evinin, pek çok insana yemek ikram edilen bir devlethane olduğu kendiliğinden ortaya çıkar. Hadisimizde anlatılan olay, bir kuşluk vaktinde geçmişti. Peygamber Efendimiz ve ashabı o gün kuşluk namazından sonra yemek yenecek yere gelmişlerdi. Herhalde nefis ve bol yemekler ihtiva etmesi sebebiyle, beyaz ve parlak anlamında “garrâ” diye anılan bu yemek kabında o gün, et suyuna ekmek doğranmak suretiyle yapılan tirit vardı. Garra ortaya getirilince, sahabiler etrafını çevirdiler. Bağdaş kurarak veya bir dizini dikerek oturduğu anlaşılan Resul-i Ekrem sallallâhu aleyhi vesellem, daha sonra gelenlere yer açmak için namazda olduğu gibi iki dizinin üzerine oturdu.

Orada bulunan bir bedevî, Allah’ın Resûlü’nün sade ve mütevazı hayat tarzını bilmediği için, onun önemsiz kişiler gibi iki dizinin üzerine oturmasını yadırgadı ve:
– Bu ne biçim oturuş? diye sordu.
Resûlullah sallallâhu aleyhi vesellem de bu oturuşta yadırganacak bir şey bulunmadığını belirterek:
– “Allah Teâlâ beni inatçı bir zorba değil, şerefli bir kul olarak yarattı” diye durumu açıkladı.
Resûlullah Efendimiz’in sahip olduğu “peygamberlik” rütbesi ile Cenâb-ı Hakk’ın ona lütfettiği hudutsuz “ilim”, kendisini şerefli bir kul yapmıştır. Böyle bir mertebeye eren kimseye yakışan, o şerefi lutfedenin huzurunda mütevazı davranmaktır. Peygamber sallallâhu aleyhi vesellem da öyle yapmış, yemek sofrasının etrafında diz kırıp oturmuştur.

Hadisimizin devamı, Peygamber sallallâhu aleyhi vesellem’in bir önceki hadiste yemeğin bereketiyle ilgili buyruğunun bir başka ifadesidir. Bir önceki hadiste Efendimiz:
“Bereket yemeğin ortasına iner. Bu sebeple tabağın ortasından değil, kenarlarından itibaren yiyiniz.” buyurmuştu. Bu hadiste de:
“Yemek kabının kenarlarından itibaren yiyin. Ortasına (veya üst tarafına) dokunmayın ki, yemek bereketli olsun.” buyurmaktadır.
Bir yemek kabının etrafında oturanlar kendi önlerinden yedikleri zaman, yemek kabının kenarından itibaren yemiş olurlar. Yemeğin genellikle en iyi yeri yemek kabının ortasında ve üstünde bulunan kısımlardır. Buradan yiyenler, sadece kendi çıkarlarını gözetmiş, bencil ve görgüsüz olduklarını ortaya koymuş, bu tutumlarıyla hem başkalarını rahatsız etmiş hem de yemeğin bereketini gidermiş olurlar. Böyle bir tavır, müslümanın kişiliğiyle asla bağdaşmaz.