Orucun Sünneti

By | 1 Ağustos 2019

Ayeti kerimede Rabbimiz şöyle buyurmuştur:

“Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakınma­nız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı.Oruç sayılı günlerdedir. Sizden kim hasta ya da yolculukta olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutar.” {Bakara 183-184)

İlim ehli de; her Müslümanın Ramazan ayında oruç tut­masının gerekliliğinin farz oluşu üzerinde icma etmişlerdir. Orucun farziyetini bilerek inkar eden dinden çıkar. Ramazan orucu İslamın ilk yıllarından beri bilinen bir farzdır.

Rabbimiz ayetin devamında “sizden öncekilere farz kı­lındığı gibi” buyuruyor. Burada, kendilerinden önceki kitap verilmiş tüm toplumlara da orucun farz kılındığını haber ve­rerek müminlere ortak bir görevi hatırlatıyor. Bu müminler için orucun zorluğunu bir ölçüde hafifleten bir şeydir. Müslümanlar oruç ibadetinin kendilerinden önce yaşamış peygam­berleri ve onlara tâbi olan salih ümmetlerin de izlediği bir yol olduğunu bilirse orucun ağırlığını hissetmeyecek daha da sebatkar davranacaklardır.

“Böylece Allah ’a karşı gelmekten sakınırsınız. ” Orucun farz kılınışındaki hikmeti. Oruç tutan kimsede Allah’a karşı gelmekten sakınma duyarlılığının oluşmasıdır.

Daha sonra Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Oruç sayılı günlerdedir…” Yılın diğer günlerine nazaran sayılı, sınırlı günlerde sadece bir ay oruç tutuyorsunuz, bir ayı oruç tuta­rak geçirmek çok da ağır ve yerine getirilemez bir yükümlü­lük değildir.

“Ramazan ayı insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak kendisin­de Kur’an indirilen aydır, sizden her kim ramazan hilalini görürse oruç tutsun.” (Bakara; 185)

“Oruç tutan erkeklerle, oruç tutan kadınlar, gizli yer­lerini koruyan erkeklerle, gizli yerlerini koruyan kadınlar, Allah ‘ı çokça anan erkeklerle çokça anan kadınlar için Al­lah büyük bir mükafat hazırlamıştır.” (Ahzap 33/35)

“Geçmiş günlerde peşinen işledikleriniz sebebiyle afi­yetle yiyin için.” (Hakka 24)

Sehl bin Sad’dan -Allah ondan razı olsun- rivayete göre Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuş­tur:

“Şüphesiz cennette (Reyyan) diye anılan bir kapı vardır. 0 kapıdan kıyamet gününde oruç tutanlar gireceklerdir. 0 kapıdan onlardan başka kimse girmeyecektir. Oruç tutanlar o kapıdan girdikten sonra da kapı kapanacak ve bir daha o kapıdan kimse girmeyecektir.” (Buhari, Müslim, İbn Huzeyme)

Ebu Hureyre’den -Allah ondan razı olsun- şöyle dediği rivayet edilmiştir. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur:

“Aziz ve çelil olan Allah buyurdu ki: Adem oğlunun her ameli kendisinindir, oruç müstesna o benim içindir ve onun karşılığını bizzat ben veririm. Oruç kalkandır, bu sebeple herhangi biriniz oruçlu olduğu gün çirkin söz söylemesin. Yüksek sesle kavga etmesin. Kim ona sövecek ya da onunla döğüşecek olursa, ben oruçluyum desin. Muhammed’in sal­lallahu aleyhi ve sellem canı elinde olana yemin ederim ki oruç tutanın oruçtan dolayı değişen ağız kokusu dahi Allah nezdinde misk kokusundan daha hoştur. Oruçlunun sevine­ceği iki sevinci vardır. 0 oruç açınca (bayram yaparak) sevi­nir. Rabbinin huzuruna çıkınca da oruç tuttuğu için sevinir. (Buhari 369: Müslim 806)

İbn Ömer ‘den -Allah ondan razı olsun- dedi ki: Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu: “İslâm beş temel üzerine bina edilmiştir: Allah’tan başka hak ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehadet getirmek, namazı dosdoğru kılmak, zekâtı vermek, Beyt’i haccetmek ve ramazan ayı orucunu tutmaktır.”

Ramazan Orucu

İbn Ömer -Allah ondan razı olsun- anlatıyor:

Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem “Hilali gördüğü­nüz zaman oruç tutun, onu gördüğünüzde iftar edin bayram yapın. Eğer hava bulutluysa takdir edin” buyurdu. (Buhari 1900: Müslim 1080)

Adalet sahibi güvenilir bir müslüman, ramazan hilalini gördüğünü söylediğinde onun sözüyle amel edilir. Alimler’in çoğunun kanaati budur. Buna İbn Ömer ‘in rivayet ettiği ha­dis delildir:

“İnsanlar hilali gözlüyorlardı, onu ben gördüm ve Rasu­lullah sallallahu aleyhi veselleme haber verdim. Bunun üze­rine oruç tuttu ve insanlara oruç tutmalarını emretti. (Ebu Davud 2242: Darimi 2/4)

Cabir’den -Allah ondan razı olsun- anlatıyor:

Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem ramazan ayında bir yolculukta bulunuyordu, başında insanların durmuş ve gölgelendirilmekte olan bir adamı gördü ve “Bunun nesi var? Diye sordu oradakiler oruçlu dediler. Bunun üzerine Rasulul­lah sallallahu aleyhi vesellem: “Yolculukta oruç tutmak iyilik değildir” buyurdu. (Buhari 1946. Müslim 1115)

Zeyd bin Sabit -Allah ondan razı olsun- anlatıyor:

“Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’le beraber sahur yaptık, Sonra Peygamber sallallahu aleyhi vesellem kalktı ve namaz kıldı. Enes; “Ezanla sahur arasında ne kadar süre vardı?” diye sordu. “Elli ayet okuyacak kadar” dedi. (Buhari 1926: Müslim 1097)

Ebu Hüreyre -Allah ondan razı olsun-’den rivayet edildi­ğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyur­du:

“Kim Allah yolunda çift çift harcamada bulunursa yani yaptığı ibadet ve kullukları bol bol ve çeşit çeşit yaparsa cen­netin muhtelif kapılarının her birinden şöyle seslenilir: “Ey Allah’ın kulu bu kapıdan girmen senin için daha hayırlıdır.

Sürekli namaz kılanlar namaz kapısından, mücahidler cihad kapısından, oruçlular reyyan kapısından, çok çok sadaka verenler de sadaka kapısından cennete girmeye çağrılırlar.”

Ebu Bekir -Allah ondan razı olsun-, “Anam babam sana feda olsun ey Allah’ın Rasulü, bu kapıların birinden çağrılan kimsenin diğer kapılardan çağrılmaya ihtiyacı yoktur, ama bu kapıların hepsinden çağrılacak kimse var mıdır?” dedi. Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz: “Evet var­dır, senin de bunlardan olacağını ümid ediyorum” buyurdu. (Buhari, Savm, 4; Müslim, Zekat, 85]

Oruç Kimlere Fazrdır ?

İlim adamları Ramazan orucunun müslüman, âkil, baliğ, sağlıklı ve mukim olan herkese farz olduğunu icmâ’ ile kabul etmişlerdir. Kadınlar ay hali ve lohusa olmaları durumunda oruç tutmazlar. Temizlendikten sonra tutmadıkları günleri kaza ederler.

Akil ve baliğ olmayana orucun farz olmayışı Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şu buyruğu sebebiyledir: “Ka­lem üç kişiden kaldırılmıştır: Ayılıncaya kadar deliden, uyanıncaya kadar uyuyandan ve ergenlik yaşına gelinceye kadar küçük çocuktan.”

Hasta ve mukim olmayan kişiye orucun farz olmama­sı da Yüce Allah’ın: “Sizden kim hasta veya yolcu olursa o günler sayısınca başka günlerde oruç tutsun.” (Bakara, 184) buyruğu dolayısıyladır.

Bununla birlikte hasta ve yolcu oruç tutacak olurlarsa oruçları yerini bulur. Çünkü onlar için oruç açmak bir ruhsat­tır. Eğer azimet olan işi yaparlarsa elbetteki o bir hayırdır.

Hasta ve Yolcuların Oruç Tutmaları Mı Yoksa Açmaları Mı Daha Faziletlidir ?

Hasta ve yolcu oruç tutmaktan dolayı zorlukla karşılaş­mayacak olursa oruç tutmaları daha faziletlidir. Eğer zorluk­la karşılaşacak olurlarsa oruç açmaları daha faziletlidir.

Ebû Said el-Hudrî’den -Allah ondan razı olsun- dedi ki: “Ramazan ayında Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile birlikte gazaya çıkardık. Kimimiz oruçlu, kimimiz oruçsuz oluyordu. Oruç tutan tutmayana, oruç tutmayan da tutana karşı içinden (olumsuz) herhangi bir duygu beslemezdi.”

Onların görüşüne göre oruç tutacak gücü bulan kimse oruç tutardı bu güzel bir işti. Yine onların görüşüne göre oruç tutamayacak kadar zayıf olan bir kimse orucunu açarsa bu da güzel bir iş yapmış olurdu.

Ay hali ve lohusa olan kadınların oruç tutmalarının farz olmamasının gerekçesi de Ebû Said radıyallahu anh’m şu hadisinden dolayıdır. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “…Kadın hayızlı oldu mu namaz kılmaz, oruç tut maz değil mi? İşte dinindeki eksiklik bu demektir.”

Eğer hayızlı ya da lohusa kadın oruç tutacak olursa bu oruçları kabul olmaz. Çünkü orucun şartlarından birisi de hayız ve lohusalıktan temiz olmaktır. Tutsalar dahi kaza et­meleri farzdır:

Hz. Âişe radıyallahu anhâ’dan dedi ki: “Rasûlullah sallal­lahu aleyhi ve sellem döneminde hayızlı olurduk. Orucu kaza etmemiz emrolunur, fakat namazı kaza etmemiz emrolunmazdı.”

Yaşlılık, hastalık ya da benzeri bir sebep dolayısıyla oruç tutamayacak durumda olanlar oruç tutmazlar ve herbir gün için bir yoksula yemek yedirirler. Çünkü Yüce Allah azze ve celle: “Ona güç yetiremeyenler de bir fakir doyumu fidye ver­sinler” (Bakara, 184) buyurmaktadır.

Ata’dan rivayete göre, o İbn Abbas’ı bu âyet-i kerimeyi okurken dinlemiş ve İbn Abbas şunları söylemiştir: “Bu buy­ruk nesh olmuş değildir. Burada söz konusu olan oruç tutacak gücü bulamayan yaşlı erkek ve kadındır. Bunlar herbir günün yerine bir yoksula yemek yedirsinler.”