Ölümü Bekleyen Salihlerin Son Anlarını Okuyup Moral Bulun

By | 3 Eylül 2014

kuran

 

sabır hadisiOnların söylediklerinin hakikaten seni üzmekte olduğunu biliyoruz. Aslında onlar seni yalanlamıyorlar, fakat o zalimler açıkça Allah’ın ayetlerini inkâr ediyorlar.

Andolsun ki senden önceki peygamberler de yalanlarmıştı. Onlar, yalanlanmalarına ve eziyet edilmelerine rağmen sabrettiler, sonunda yardımımız onlara yetişti. Allah’ın kelimelerini (kanunlarını) değiştirebilecek hiçbir kimse yoktur. Muhakkak ki peygamberlerin haberlerinden bazısı sana da geldi.

Açıklama:
Okuduğumuz ayette Allah’u Teala Peygamberimiz’e geçmişten örnekler vererek adeta Resûlü’ne moral veriyor. Sadece senin başına gelmedi. Senden öncekilerin de başına gelmişti diyor. Aynı davet metodunu Peygamberimiz’in sahabelere uyguladığını görüyoruz:

• Habbab b. el-Eret şöyle anlatmıştır: Resûlullah sallallâhu aleyhi vesellem Kâbe’nin gölgesinde kaftanına yaslandığı bir sırada kendisine “Ya Resulallah! Bizim için Allah’tan yardım dileyemez misin? (Bunların zulmünden) kurtulmamız için Allah’a dua edemez misin?” dedik. Bunun üzerine Resûlullah sallallâhu aleyhi vesellem şöyle buyurdu: “Sizden önceki ümmetler içinde öyle (mazlum) kişiler bulunmuştur ki, o kişi için yerde bir çukur kazılır, kendisi o çukurun içine gömülürdü. Sonra büyük bir testere getirilir, başına konulur ve iki kısma ayrılırdı. Demir taraklar ile etinin altındaki kemiği ve sinirleri taranırdı da bu işkenceler o mümini dininden çevirmezdi. Allah’a yemin ederim ki şu İslam dini, artık kemale erecektir. Hatta o olacak ki bir süvari (tek başına) San’a’dan Hadramevt’e kadar (selametle) gidecek de Allah’tan başka hiçbir şeyden korkmayacaktır ve bir de (koyun sahibi ise) sadece koyununa kurt saldırmasından korkacaktır. Fakat sizler acele ediyorsunuz.”

Açıklama:
Buradan hareketle ben de size sahabelerden tabiinlerden örnekler getireceğim. Bakalım onlar ölümü nasıl karşılamışlar:
“Salih b. Rüstem Hasan-ı Basrî’nin şöyle söylediğini işittiğini nakletmiştir: “Allah çok gördüğü insanların çokluğuna aldanmayan kişiye merhameti ile muamele etsin. Ey âdemoğlu! Bil ki tek başına öleceksin, tek başına kabre gireceksin, tek başına diriltilecek, tek başına hesaba çekileceksin… Ey âdemoğlu kastedilen ve istenen sensin…”

Hasan-ı Basrî şöyle derdi: “Ölüm varacağı yer, kıyamet kendisine verilmiş randevu, Cebbar olan Allah’ın huzurunda durmak çıkacağı sahne olan kimsenin dünyada kaldığı sürece hasretinin uzaması ve amel-i sâlihe olan rağbetinin artması gerekir.”
Hasan-ı Basrî bir defasında bir hastayı ziyaret etmişti. Onun bu ziyareti has-tanın vefatına denk gelmişti. Hasan-ı Basrî onun sağa sola dönmesini ve başına gelen ürpertici halleri görmüştü. Evine döndüğünde kendisine bir yemek hazırla-dılar. Bunun üzerine o, “Yemeğiniz ve içeceğiniz sizin olsun…. Ben mutlaka başıma gelecek ölümü gördüm. Ölünceye kadar amel etmeye devam edeceğim.” dedi ve günlerce yemek yemedi. Nihayet ona lütfedildi o da yemek yemeye başladı.

Hasan-ı Basrî şöyle derdi: “Ey Allah’ın kulları! Allah Teâlâ sizin amelleriniz için ölümden başka bir ecel tayin etmedi. Öyleyse iyi işler yapmaya devam edin.

Çünkü Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: “Sana ölüm gelip çatıncaya kadar da Rabbine ibadet et!”
Hasan-ı Basrî bir cenaze merasiminde yaşlı bir adam görmüş. Defin işlemi bitince ona “Ey yaşlı amca! Allah aşkına söyle, bu ölü dünyaya dönüp daha fazla sâlih amel işleyip geçmiş günahları için bağışlanma dilemeyi istemez mi?” demiş. Yaşlı amca da “Elbette ister.” şeklinde karşılık vermiş. Bunun üzerine Hasan-ı Basrî: “Bizim neyimiz var! Biz neden bu ölü gibi olmuyoruz?!” demiş, sonra oradan ayrılırken şunları söylemiştir: “Ne güzel öğüt… Kalplerde hayat varsa bundan daha faydalı bir nasihat yoktur. Ama bu öğüdü verenin hayatı sona ermiştir…”

İşte böyle… Ölüm yok oluş değil ki! Ölüm öteki beldeye geçişin adıdır. Annemizin karnındaki ölüm bu tarafa geçmemiz değil miydi?