Müzik-Koku İkilisi Nedir ?
Müzik-koku İkilisinin oluşturduğu “psikotropik etki”nin zihin kontrolünde ve savaşlarda silah olarak kullanıldığını çok az kişi bilmektedir. Kokular limbik sisteme doğrudan ulaştığı için, beyni, müzik ile hedeflenen fiziksel, psikolojik ve ruhsal etkilere hazır hale getirir. Bu sebeple özellikle alışveriş merkezlerinde, toplu eylem, çalışma ve yaşam alanlarında, sinema ve konser salonlarında müzikle birlikte daima kokular kullanılmaktadır.
Marketlerde sürekli yayınlanan müziğin kaotik sesleri meyve ve sebzelerin yüzde 70-99’unu oluşturan su klasterlerini dağıtarak zararlı hale getirir, hastalıklara sebep olur. (‘Sibernetik Tıp’ bölümüne bakınız.)
Günümüzde ruhsal sıkıntıları, cinsel isteği, agresifliği artıran veya azaltan, duygusallığı güçlendiren, dişiliği kuvvetlendiren, manevi dengeyi bozan, korku uyandıran ve benzeri sentetik kokular üretilmektedir. Kokular üzerine çalışma yapanlar daha da ileri giderek davranış ve zihninsel faaliyetlere müdahale etmeyi, insanı baştan “yaratmayı” planlamaktadır!
Kokuların nörolojik etkilerinden faydalanmanın en yaygın ve masum şekli çalışma performansını yükseltme, satışı artırma, stresli ortamlarda insanları rahatlatma veya cinsel isteği yönlendirmedir.
“Perfume” adıyla yapılan bir Fransız filminde parfümlerin içeriği, üretimi, insan üzerindeki fiziksel, zihinsel ve ruhsal etkileri ince detaylarla anlatılmaktadır. Filmin kahramanı, kimsenin ilgilenmediği ve sevmediği, beden kokusu olmadığı için yanından geçen köpeklerin bile fark etmediği bir seri katildir. Ancak koku alma duyusu son derece gelişmiştir. Filmin son sahneleri manidardır. Katil, idam edilmek üzere çıkarıldığı platformda, öldürdüğü kadınların vücudundan elde ettiği parfüm (feromon karışımı) şişesinin kapağını açar. Şişenin kapağı açıldığında, meydanda bulunan ve öldürülmesini sabırsızlıkla bekleyen kalabalık, katili, büyülenmişçesine bir melek veya Tanrı gibi görmeye başlar. (Muhammed (s.a.v.): “Deccal’in alnında “kafir” yazılı olacak, okumayı bilen ve bilmeyen bunu okuyacaktır. Buna rağmen herkes ona “Rabbim” diyecektir.”buyurur.)
Parfümün insanlar üzerindeki etkisini gören katil: “Bu parfüm ile bütün dünyayı esir alabilir, krala ayaklarımı öptürebilir, papaya parfümlü bir mektup yazıp Mesih olduğumu ilan edebilirim.” diye düşünür (Deccal iddiası). Dünyanın koku üretim merkezi Strassburg’a gider, ürettiği parfümü üzerine dökerek bedenini insanlara yedirir ve bu şekilde sürekli çoğalarak yaşamaya devam eder. “Yiyip içtiklerinize dikkat edin çocuklarınız yiyip içtikterinizden hasıl olur.”Muhammed (s.a.v)
Kokuların etkisini görmek açısından bu hikaye de çok çarpıcıdır:
25 yaşlarında 3 çocuk annesi zengin ve güzel bir kadında halsizlik ve depresyon vardı ve dişleri kuma dönüşerek dökülüyordu. Problemin kaynağını araştırırken deterjan kokularına aşırı bağımlı olduğu görüldü. “Evdeki yardımcılarımın kullanacağı deterjanları ben seçiyorum. Markete gidiyorum, kapaklarını açarak kokluyorum, hoşuma gidenleri satın alıyorum.” diyen genç kadına en çok hangi deterjanı sevdiği sorulduğunda “En çok Mr. Muscle’ı seviyorum. Onu kucaklıyorum, bir kenara çekiliyorum, kimsenin yanıma gelmesini istemiyorum. Onu içmek istiyorum ama biliyorum ki içersem ölürüm, onun için burun deliklerimin önüne, çeneme ve dilimin ucuna sürüyorum.” “Peki eşini seviyor musun” sorusuna karşılık “Evet, uzak dursa seviyorum, yaklaşınca itiyorum” diye cevap verir.
Kadının bağlandığı ve bağımlısı olduğu şey aslında deterjan değil, kokusundaki psikotropik maddeler ve özellikle cinsel hormonlar (feromonlar), androjenlerdir. Bu hikayenin farklı versiyonlarını pek çok kadından duymak mümkündür. Ailelerde huzursuzluk sebebi olan cinsel isteksizlik problemi yalnızca fiziksel bir problem değil, aynı zamanda ahlaki, ruhsal ve toplumsal bir problemdir.
Bugün dünyada kokular vasıtasıyla yapılanların ne boyutta olduğunu öğrendiğimiz zaman iş işten geçmiş olacaktır.