Atâ, Tâvus, İkrime ve ben, Abdullah b. Abbas ile birlikte oturuyorduk. Yanımıza bir adam geldi. O sırada Abdullah b. Abbas namaza başlamıştı. Adam:
– Aranızda fetva verecek biri var mı? dedi.
– Sor! diye karşılık verdim. Adam:
– Tuvalette bevl yaptıktan sonra, peşinden meni geliyor. Ne yapmam gerekiyor?
– Gusul abdesti alman gerekiyor, dedim. Adam cevabını alınca dönüp gitti. Abdullah b. Abbas namazını bitirmişti bize döndü ve
– Ey İkrime adamı geri çağır! dedi. Adam gelince:
– Siz bu adama fetva mı verdiniz?
– Evet.
– Allah’ın kitabından mı?
– Hayır.
– Allah Resûlü’nün (a.s.m.) sünnetinden mi?
– Hayır.
– Sahabenin sözlerinden mi?
– Hayır.
– Peki kimin sözüne dayanarak fetva verdiniz?
– Kendi görüşümüze göre.
– (Kendini kastederek) Onun için Allah Resûlü (a.s.m.) “Bir fa- kih şeytana karşı bin âbidden daha zorludur.” buyurmaktadır, dedi Sonra adama döndü,
– Meni gelirken kalbinde şehvet duygusu oluyor mu?
– Hayır.
– Ardından vücudunda bir uyuşma, bir sükunet oluyor mu?
– Hayır
– Bu hastalıktan kaynaklanıyor, yalnızca abdest alman yeterli- dir, dedi.[1]
08 Kandehlevî, Hayatü’s-Sahabe, 3/649.