Aişe radıyallâhu anh anlatıyor: “Nebi sallallâhu aleyhi vesellem’in hanımları, Resûlullah’ın kızı Fatıma’yı Resûlullah’a gönderdiler. İçeri girmek için izin istedi ve Resûlullah da benim örtüm üzerinde benimle birlikte uzanmış bir halde iken O’na içeri girmesi için izin verdi. Şöyle dedi Fatıma: “Ey Allah’ın Resûlü, beni sana hanımların gönderdi. Ebi Kuhafe’nin (Ebu Bekir’in kızı hakkında senden adalet istiyorlar.” Ben susuyordum ve Resûlullah: “Ey kızcığım, benim sevdiği mi sen de sevmiyor musun?” diye sorunca Fatıma: “Evet” dedi. Resûlullah: “Öyleyse bunu da sev”dedi. Bunu Resûlullah’tan duyunca Fatıma radıyallâhu anh kalktı ve Nebi sallallâhu aleyhi vesellem’in eşlerine gidip, Resûlullah ile aralarındaki konuşmayı onlara haber verdi. Bunun üzerine onlar da şöyle dediler: “Bize hiçbir fayda sağladığını görmedik. Resûlullah’a geri dön ve şöyle de: ‘Eşlerin Ebu Kuhafe’nin kızı hakkında adil davranmanı söylüyor.’ Fatıma: “Allah’a yemin olsun ki hayır, bir daha bu konuda onunla konuşmayacağım” dedi. Bunun üzerine Nebi sallallâhu aleyhi vesellem’in hanımları Resûlullah’a Zeynep binti Cahş’ı gönderdiler. Nebi sallallâhu aleyhi vesellem’in hanımları arasında sadece O, benimle Resûlullah katındaki itibarı konusunda rekabet ediyordu. Ben dini hususunda Zeynep’ten daha hayırlı bir kadın görmedim. Ve Allah’tan ondan daha çok korkan, ondan daha doğru sözlü, akrabayı daha fazla gözeten, daha fazla sadaka veren ve Allah azze ve celleye sadaka olarak sunduğu amellerinde kendisini ondan daha fazla feda edeni de görmedim.
Aişe ile beraber örtüsünün üzerinde, Fatıma’nın girdiği hal üzere iken, Zeynep de Resûlullah’ın yanına girmek için izin istedi. Resûlullah da girmesi için ona izin verdi. Zeynep, “Ey Allah’ın Resûlü, hanımların beni sana gönderdiler. Ebu Kuhafe’nin kızı hakkında senden eşit davranmanı istiyorlar.” dedi ve üzerime gelerek ileri geri konuşmaya başladı. Ben ise Resûlullah’ı gözetliyor ve onun hakkında bana bir işaret vermesini bekliyordum. Zeynep bu haline devam etti. Ta ki ben de, Resûlullah’m benim galip gelmemi istediğini anlayınca onun üzerine gittim ve baş edemeyeceğini anlayınca hemen uzaklaştı. Olanlar üzerine Resûlullah şöyle dedi: “Bu Ebu Bekir’in kızı.” Böylece sorun halledildi ve olay son buldu.
Açıklama:
Üstad Aid el-Karni kadınların konumu hakkında şunları söylüyor:
Hoşgörü şeriatının ve hak dinin sahibinden daha fazla kadına değer veren hiç kimse yoktur. Bunu “Sizin en hayırlınız ailesine en iyi davrananızdır.” sözü ile apaçık bir şekilde ortaya koymuştur. Ve ey milletler topluluğu, sizde, “Kadınlar hakkında Allah’tan korkun! Kuşkusuz onlar sizin destekçilerinizdir.” diye bir söz bulunuyor mu?
O sallallâhu aleyhi vesellem, evinde kocaların en iyisi idi. Daima güler yüzü ve neşesi ile evi ünsiyet, mizah, sevinç ve mutluluk ile dolduruyordu. Güzel kokulu, kimseye rahatsızlık vermeyen, zarif yapılı, hoş görünümlü, güzel haberli idi. Azarlamaz, kızmaz, bir şey istemez, kimse ile vuruşmaz. Azarlamaya karşılık olarak yüz çevirmeyi, kötü söze karşı da yumuşak huyluluğu tercih ederdi. Kız çocuklarına olan sevgisinden ve zayıflara olan şefkatinden, imamlığında Umame’yi kucağına alıyor secde ettiği zaman onu kenara bırakıyor kalktığı zaman tekrar kaldırıyordu. Fatımatü’z zehra’ya, beyaz incisine ayağa kalkıyor, O’nu kendi yerine oturtuyor ve oturacağı yeri hazırlıyordu. Sanki yaşamın bütün mutlulukları ona akıtılmış ve sanki tüm dünya önüne serilmişti.
O, kimin kızı? O, kimin annesi?
insanlar arasında onun yüceliğine kim denk olabilir?
Babası, Resullerin en şereflisi.
Onu tevhid ile Cibril eğitmiştir.
Ali onun eşidir. Onun hakkında,
Elinden geçen kılıçlardan başka bir şeyi sorma!
Bazı günlerinde kadınlar için oturur, iyiliğinden, ikramından, cömertliğinden ve ihsanından onları doyururdu. Sanki bir bulutun kurak bir araziye uğraması yada suyun kıraç bir toprağı doldurması gibi.. Bir anda kalpler sevgiyle, ruhlar ünsiyet ve sıcaklık ile doluyordu. Çocuğu ölen birisini ebedi olan Naim cenneti ile müjdeliyor ve her kadın, bu büyük ecri duyunca henüz sütteyken giden çocuğun kendi çocuğu olmasını temenni ediyordu.
Kocasına itaat edip işini iyi yapanın, varacağı yerin cennet ve sığınağının da Firdevs olacağını haber veriyordu. Şikayetlenen bir kadın ile birlikte ayakta dikilip bekliyor, ağlayan bir kadından dolayı acı çekiyordu. Eğer rahmet bir heykel şeklinde olacak olsaydı Onun şeklinde olurdu. Eğer yumuşak huyluluk bir surette olsaydı onun izarında olurdu. Korkmuş, tedirgin, dehşet ve ürperti içinde bir kadın gelir ve onun aydınlık çehresini, dininin kolaylığını, bitmeyen bağışlamasını ve güzel ahlakını görünce, kalbi rahat, ümitli ve inançlı bir hale girerdi.