Doğum Kontrolünün Vücut Üzerindeki Zararları

By | 30 Nisan 2015

dogum-kontrolunun-vucut-uzerindeki-zararlari    Çocuk doğurmanın insan vücudu ve ruhu ile çok yakın ilgisi vardır.
İnsan cinsinin, erkek ve kadın olarak iki kısma ayrılmasından maksat, onların çoğalmak suretiyle nesillerinin devamını temin etmeleridir. Erkek ve kadının vücut yapıları ve yaratılışları da bu gayeyi gerçekleştirebilecek bir şekilde tanzim edilmiştir. Fıtratları onlardan çocuk yapmalarını ister, özellikle kadında, çocuk doğurma hususunda yenilmez bir arzu, evlat sevgisi ve şefkati vardır.
Bu bakımdan, eğer insan evlilik münasebetlerinde sadece kendi zevkini tatmin etme maksadını takip eder ve fıtratın bu münasebetten beklediğini yerine getirmezse, işlediği bu suçun cezasını, mutlaka sinir sisteminde ve tenasül guddelerinde ortaya çıkacak kötü neticelerle öder. Tecrübeler de bu yargıyı doğrulamaktadır. İngiltere’de 1927 yılında Doğum Nisbetini İnceleme Millî Komisyonu adıyla kurulan heyet, verdiği raporda doğum kontrolü meselesini ele alarak diyor ki:
“Gebeliği önlemek için başvurulan çarelerin, erkeğin vücudundaki dengeyi altüst etmesi, tenasül kuvvetini zaafa uğratması, hatta bu kuvveti tamamen yok etmesi pek muhtemeldir. Daha kötüsü bu hal, evlilik münasebetleriyle cinsî ihtiyacını gereği kadar karşılayamayan erkeğin aile hayatında gittikçe şiddetini daha artıran dargınlık ve sıkıntılara sebep olur. Bununla da kalmaz, cinsî arzularını başka yollarla tatmine kalktığından sağlığı tehlikeye düşer; frengi ve belso- ğukluğu gibi hastalıklara yakalanır.
Eğer fazla çocuk doğurmak, kadının sıhhatini bozmuş da bu sebeple gebeliği önleyici tıbbî tedbir almak zarureti doğmuşsa, hiç şüphesiz alınan tedbirler kadının sıhhati üzerinde iyi bir tesir bırakacaktır. Fakat ortada böyle bir durum yokken birtakım sun’î tedbirlere başvurmak kadının sinir sisteminde gerginlik, endişe ve rahatsızlık meydana getirir. Cinsel arzularını tatmin edemeyen kadının, kocasıyla arası bozularak anormallikler baş gösterir. Huzur ve rahatı bozularak yerini keder ve üzüntüye terk eder. Bu sonuçlar, Özellikle gebe kalmamak için kocasından uzak durma yolunu seçen kadınlarda daha çok görülmektedir. Doğum kontrolü, ister madenî burgular kullanmak, ister haplar almak, ister kaput kullanmak, isterse de spermaları öldürücü ilaçlar almak suretiyle olsun, kadın bunları kullanır kullanmaz derhal bir zarar görmese bile uzun bir müddet bunları kullanmakta devam edecek olursa, yaşı kırka varmadan mutlaka sinir bozukluğu baş gösterir ve çöker. Bu gibi vasıtalara başvurmanın sonucu ruhî sıkıntı, bunalma, huzursuzluk, sinirlilik, düşünce karışıklığı, uykusuzluk, kan dolaşımında bozukluklar, kalp zafiyeti, el ve ayaklarda titremeler, vücutta yer yer iltihaplanmalar, kısmî felç ve aybaşlarında intizamsızlıklar meydana gelmesidir.”
Yine doktorlar bu konuda şunları belirtiyorlar:
“Rahim düşüklüğü, hafıza bozukluğu, birçok kuruntular, kalp çarpıntıları, delilik ve daha nice tehlikeli hastalıklar, hamilelikten korunmak için başvurulan çarelerin sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Eğer kadın bir müddet doğurmayacak olursa, tenasül organlarında meydana gelecek değişiklikler onun doğurma kabiliyetine derin bir surette tesir eder. Bundan sonra gebe kalacak olursa, gerek gebeliği anında, gerekse doğum sırasında elem ve ızdıraplara maruz kalır.”
Mr. Lunard Hill B. M. şöyle diyor:
“Ergenlik çağına gelmiş bir kadında görülen aybaşı hali ve kadının vücudunda ortaya çıkan değişikliklerin hepsi, onu gebeliğe ve doğuma hazırlamaktan başka bir şey için değildir. Evlenmemiş kızlarda ve gebeliği önlenen kadınlarda, gebelik için hazırlanmış bütün organlar, her aybaşı âdetiyle ümitsizlikler içinde bîtab düşer. Normal yaratılışın icabı olan gayenin gerçekleşmemesi, çoğalma organlarının hareketsiz bırakılıp vazifeden alıkonulması sonucu kadında sıkıntılar başlar ve kadının bünyesi altüst olur. Çoğalma organlanndaki düzen bozulur. Eler aybaşı, katlanılmayacak bir acı ve ızdırap halini alır. Göğüsler kıvamını kaybederek sarkar, güzelliği bozulur. Vücudunda şuhluktan eser kalmaz, benzi sararıp solar. Endişe ve ümitsizlik onu yer bitirir. Ruhu daralır, fikir karı-şıklıklarına uğrar.
Şurası asla unutulmamalıdır ki, tenasül guddeleri insan hayatında son derece müessir ve önemli bir rol oynar. Bunlar sadece insandaki çoğalma gücünü artırmakla kalmayıp ona aynı zamanda enerji ve canlılık verirler, güzellik ve çekicilik bahşederek iyi huylarını ve ahlâk! meziyetlerini artırırlar. Bu guddeler insanın ergenlik çağma girmesiyle çalışmalarını hızlandırırlar. Ona çocuk yapma kabiliyetini ve kudretini verip gençlik, enerji, hareket kazandırarak akıl ve beden gücünü artırırlar. Eğer bu guddelerle, fıtratın gaye ve icabını yerine getirmek hu-susundaki fonksiyon arasına girilirse, bunların çalışmaları felce uğrar. Kendilerinden beklenileni yerine getiremez olurlar. Özet olarak, kadının çocuk doğurmasını önlemek, onun vücudundaki ahengi bozarak onu hayatta hedefsiz bir hale getinnekten başka bir işe yaramaz.”