Çocuğun Duygusal Gelişimi

By | 23 Nisan 2015

Çocuğun Duygusal GelişimiÇocuğun Duygusal Gelişimi

Hiçbir dini vecibede ergenlik dönemine kadar çocuklara gü­nah yazılmaz. Aynı şekilde hiçbir devlet sisteminde çocuklar yaptıklan eylemlerden dolayı on iki yaşına kadar hiçbir şekil­de hapse atılmaz ve cezalandırılmaz. Bunun birkaç nedeni vardır: İlki, düşünce gelişimi açısından çocukların hak, adalet, suç gibi soyut kavranılan anlayabilecek yetiye sahip olmamasıdır. İkincisi, çocukların yaptığı davranışların doğurabileceği sonuç­ları kavrayabilecek düzeyde zihinsel yetiye sahip olmamasıdır. Üçüncüsü ise çocukların fizyolojik gelişimi gereği içlerinden ge­len duygu ve dürtüleri yeteri kadar kontrol imkanının olmama­sıdır. Bir çocuk markette gördüğü ve çok istediği bir oyuncağı gizlice cebine koyabilir. Bundan dolayı ceza almaz. Çünkü o ço­cuktur ve içinden gelen istek duygusunu tamamen kontrol ede­bilecek yetiye tam olarak sahip değildir.

Çocuklar duygularını tam kontrol edemedikleri için bazen söz verip sözünde duramazlar, merak duygulan ile bizim yaramazlık dediğimiz işleri yaparlar ve etrafı kurcalarlar. Öfke ve kıskançlık duygulan ile arkadaşlarına vurabilirler. Çocuklarda­ki bu tür davranışlar “sık sık” görülmediği sürece normal ka­bul edilmeli ve cezalandırılmamalıdır. Eğer çocuğun bir olum­suz davranışı sürekli görülüyorsa bu davranışı cezalandırmak yerine, bu davranışın ardındaki etkenler araştırılmalıdır. Psiko­lojik olarak yaralı çocuklar, olumsuz davranışları sık sık tekrar­lamak eğiliminde olabilirler. Bu gibi durumlarda davranışı ceza­landırmak yerine çocuğu normal hale döndürmek gerekebilir.

Hz. Raf’ (r.a.) henüz çocuk yaşında bir sahabedir. Canı hurma yemek ister. Bir hurma ağacını taşlayarak yere dü­şen hurmaları yer. Bunu gören bahçe sahibi öfkelenir. Ko­lundan tutup Râf’ b. Amr’ı, Peygamber Efendimizin hu­zuruna getirir ve Efendimizden onu cezalandırmasını ister. Allah Rasûlü (s.a.v), Râfi’ bin Amr’ı karşısına alır. Göz­lerinin içine bakıp şefkat dolu bir ses tonuyla,

  • Evladım, hurma ağacını neden taşladın, diye sorar. Hz. Raf’,
  • Kamım açtı, yemek için taşladım, cevabını verir. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (s.a.v.J şöyle buyurur.
  • Bir daha hurmaları taşlama, dibine dökülenlerden ye! Ardından çocuğun başını okşar ve ona, “Allah’ım! Onun kamını doyur” diyerek dua eder.

Din eğitimi verirken de çocuklar kimi duygularının etkisin­de kalarak ortam bozucu ve can sıkıcı davranışlar sergileyebilirler. “Can sıkıntısı, merak, bıkkınlık, kızgınlık, kıskançlık, kor­ku” duyguları çocuklara olmadık işler yaptırabilir. Bu gibi du­rumlarda çocukları cezalandırmak yerine onlara şefkatle yak­laşmak gerekir. Unutulmamalıdır ki, Allah çocukların tüm bu davranışlarını hoş görmektedir.

Esasen çocuk düşünmeden, şüphelenmeden ve itiraz etme­den inanmaya hazır olduğundan, söylenenlere içtenlikle inanır. Buna sadece dilde inanma denmez. Bu, aynı zamanda ruhun da kabulü ve inanışıdır. Tabii olan da budur. Çünkü çocuk, inan­makla kendini güçlenmiş ve Allah’a yaklaşmış hisseder. Bun­dan dolayı okul öncesi dini bilgilerin çocuklara 3-4 yaşından iti­baren verilebileceğini çocukların o yaşlardaki anlayışlarına zor gelmeyeceğini söyleyebiliriz.

Her çocuk, okul öncesi dönemde, planlı-plansız etkilerle yo­ğun bir öğrenme ve etkileşim süreci yaşayarak gelişmesini sürdürür. Çocuk bu dönemde, ahlak ve inanç muhtevalı olan sos­yal ve kültürel kimlik geliştirme yönünde de önemli mesafeler alır. Dinin kabul ettiği zihni doğrular/yargılar ve ahlaki erdem­ler bakımından olumlu ve olumsuz şekillenmeler de bu dönem­de belirgin bir duruma gelir.

Hemen belirtmemiz gerekir ki, din eğitimi, çocuğa sade­ce ihtiyacı olan dini bilgileri aktarıp öğretme ve onlan zihnine yerleştirme ameliyesi değildir. İslam’ın, insanı ulaştırmak iste­diği nihai hedef, iman, ahlak ve davranış olgunluğu ile beraber, ahiret mutluluğu da olduğuna göre, elde edilen bilginin, zikret­tiğimiz seviyeye ulaşmada sadece temel bir araç olduğu rahat­lıkla görülecektir.

Bilinçli bir kurumda aynalama metodu ile akranlarıyla be­raber profesyonel bir eğitim alan çocuk; müspet bir sosyal çev­re, etkin bir İslam terbiyesi, sağlıklı bir duygu gelişimi ile ebe­veynlerin de yükünü hafiflettiği gibi en önemli vazife deruhte yerine getirilmiş oluyor.