Cenazenin Sünneti

By | 1 Ağustos 2019

“Her can ölümü tadacaktır. Kıyamet gününde ecirle­riniz size eksiksiz verilecektir. Kim ateşten uzaklaştırılır da cennete sokulursa muhakkak ki o kurtulmuştur. Dünya hayatı aldatıcı metadan başka bir şey değildir. (Al i İmran 185)

İbn Mace senedini kaydederek Cabir’den -Allah ondan razı olsun- şöyle dediğini rivayet etmektedir: Rasulullah sal­lallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Kim vasiyetini yapmış olarak ölürse doğru yol ve sün­net üzere ölür, takva ve şehadet üzere ölür, günahları bağış­lanmış olarak ölür.( İbn Mace, Sünen 2, 901)

Ubade bin Samit’den -Allah ondan razı olsun- rivayete göre Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyur­muştur:

Allah a kavuşmayı isteyen kimseye Allah da kavuşmak ister. Allah’a kavuşmaktan hoşlanmayan kimseye Allah da kavuşmaktan hoşlanmaz.” (Buhari, Fethul Bari 357: Müslim 2065)

Muaz bin Cebel’den -Allah ondan razı olsun- şöyle dediği rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur:

“Kimin söylediği son söz (la ilahe illallah) olursa cenne­te girer.” (Ebu Davud 190 )

Hasta Ziyareti Ve Cenaze Uğurlamak

Bera ibni Azib -Allah ondan razı olsun-’den rivayete göre şöyle demiştir:

Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem, bize hasta ziyare­tini, cenazenin arkasından gitmeyi, aksırana yerhamukallah demeyi, yemin edenin yeminini yerine getirmesini temin et­meyi, haksızlığa uğrayana yardım etmeyi, davet edenin da­vetini kabul etmeyi ve selamı yaygınlaştırmayı tavsiye etti. (Buhari, Cenaiz 2, Müslim, Libas 3]

Ebu Hüreyre -Allah ondan razı olsun-’den rivayet edildi­ğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyur­du: “Müslümanın müslüman üzerindeki hakkı beştir. Selam almak, hasta ziyaret etmek, cenazenin arkasından yürümek, davete icabet etmek, aksırana elhamdülillah derse yerhamukellah demek.” (Buhari, Cenaiz 2, Müslim, Selam 4]

Yine Ebu Hüreyre -Allah ondan razı olsun-’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu: “Allah kıyamet gününde şöyle buyurur: – Ey Ade­moğlu hastalandım, beni ziyaret etmedin. Ademoğlu diyecek ki: Sen alemlerin Rabbi iken ben seni nasıl ziyaret edebilir­dim? Allah da:

           Falan kulum hastalandı, ziyaretine gitmedin. Onu zi­yaret etseydin beni onun yanında bulurdun, bunu bilmiyor musun? Ey Ademoğlu, beni doyurmanı istedim, doyurmadın, buyurur. Ademoğlu: Sen alemlerin Rabbi iken ben seni nasıl doyurabilirdim? der. Allah da:

           Falan kulum senden yiyecek istedi vermedin. Eğer ona yiyecek verseydin, verdiğini benim katımda mutlak bulaca­ğını bilmez misin? Ey Ademoğlu, senden su istedim verme­din, buyurur. Ademoğlu: Ya Rabbi sana nasıl su vereyim, sen alemlerin Rabbi’sin. Allah buyuracaktır:

           Falan kulum senden su istedi de vermedin, eğer ona istediğini verseydin verdiğinin sevabını katımda bulurdun, bunu bilmez misin? buyurur. (Müslim, Birr 43]

Ebu Musa -Allah ondan razı olsun-’dan rivayet edildiği­ne göre Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu: “Hastayı ziyaret edin, aç olanı doyurun, esiri kurtarın.” (Buhari, Cihad 171)

Sevban -Allah ondan razı olsun-‘dan rivayet edildiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellemşöyle buyurdu: “Bir müslüman hasta bir müslüman kardeşini ziyaret ettiğinde ziyaretinden dönünceye kadar cennet hurfesi içindedir.”

Ey Allah’ın elçisi, cennet hurfesi nedir? dediler.

Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Zamanı geldiğin­de toplanan cennet yemişidir” buyurdu. (Müslim, Birr 40)

Hz. Ali’den -Allah ondan razı olsun- rivayet edildiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyururken işittim, demiştir. “Bir müslüman hasta olan bir müslüman kardeşini sabahleyin ziyarete giderse, yetmiş bin melek ak­şama kadar ona rahmet okurlar. Eğer akşamleyin ziyaret ederse, yetmiş bin melek onun için sabaha kadar rahmet di­lerler. Aynı zamanda o kimse için cennette toplanmış meyve­ler vardır.” (Tirmizi, Cenaiz 2)

Enes -Allah ondan razı olsun-’den rivayet edildiğine gö­re şöyle demiştir:

Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in hizmetinde bu­lunan bir Yahudi çocuk vardı. Günün birinde hastalandı. Pey­gamber onu ziyaret edip başucunda oturdu ve ona “Müslü­man ol” buyurdu. Çocuk da babasının düşüncesini öğrenmek için onun yüzüne baktı. Babası: – Ebul Kasım’ın çağrısına uy, dedi. Çocuk da Müslüman oldu.

Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi vesellem: “Bu genci cehennemden kurtaran Allah’a hamdolsun” dedi ve dışarı çıktı. (Buhari, Cenaiz 80)

Kabirleri Ziyaret Etmek Ve O Esnada Söylenecek Sözler

Büreyde -Allah ondan razı olsun-’den rivayet edildiği­ne göre Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu: “Kabirleri ziyaret etmenizi yasaklamıştım, artık şimdi ziyaret edebilirsiniz.” (Müslim, Cenaiz 106)

Hz. Aişe -Allah ondan razı olsun- şöyle demiştir: Rasulul­lah sallallahu aleyhi vesellem Aişe’nin yanında kaldığı gecele­rin sonuna doğru Baki mezarlığına giderek şöyle derdi:

“Selam size ey mü’minler diyarı. Yarın için başınıza gele­ceği söylenen şeyle (yani ölümle) karşılaştınız. İnşaallah biz de yakında aranıza katılacağız. Allah’ım Baki ul-Gargad me­zarlığında yatanları bağışla.” (Müslim, Cenaiz 102)

Büreyde -Allah ondan razı olsun- şöyle demiştir: Pey­gamber sallallahu aleyhi vesellem ashabına kabristana gittik­leri zaman şöyle dua etmelerini öğretirdi:

“Selam size bu kabirde yatan mü’minler ve müslüman- lar, inşaallah bizde peşinizden geleceğiz. Allah’ın bizi de sizi de bağışlamasını dilerim.” (Müslim, Cenaiz 104)

İbni Abbas -Allah onlardan razı olsun- şöyle demiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem Medine’de bazı kabirle­re uğradı ve onlara dönerek şöyle buyurdu:

“Ey bu kabirlerde yatanlar size selam olsun. Allah sizi de bizi de bağışlasın. Siz bizden önce gittiniz, biz de peşinizden geleceğiz.”

Devamlı Ölümü Hatırlamak Ve Nefsin Arzularını Dizginlemek

“Her canlı ölümü tadacaktır. Kıyamet günü ecirleri­niz size eksiksiz ödenecektir. Ateşten uzaklaştırılıp cenne­te sokulan kimse, artık kurtulmuştur. Zaten dünya hayatı­na aldatıcı bir geçimlikten ibarettir.” (Al-i İmran 185)

“…Kimse yarın ne kazanacağını bilmez. Hiç kimse de nerede öleceğini bilmez.” (Lokman 34)

“…Ecelleri geldiği zaman onlar, ne bir saat geri kala­bilirler, ne de öne geçebilirler.” (Nahl 61)

“Ey iman edenler! Mallarınız ve çocuklarınız sizi Al­lah’ı anmaktan alıkoymasın. Kim bunu yaparsa; hüsrana uğrayanların ta kendileridir.

Sizden birine ölüm gelip de “Rabbim beni yakın bir süreye kadar erteleseydin de sadaka verseydim ve iyiler­den olsaydım!”Demesinden önce, size verdiğimiz rızıktan Allah için harcayın.

Ecel gelince Allah; hiçbir canı asla ertelemez. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” (Münafikûn 9-11)

İbni Ömer -Allah onlardan razı olsun- şöyle demiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem omuzumdan tutarak şöyle buyurdu: “Dünyada bir garib gibi hatta bir yolcu gibi yaşa.” İbni Ömer şöyle derdi: Akşama ulaştığında sabahı bekleme, sabaha çıktığında da akşamı bekleme. Sağlıklı günlerinde hastalanacağın vakit için hayatın boyunca da öleceğin zaman için tedbir al. (Buhari, Rikak 3)

Yine İbni Ömer -Allah onlardan razı olsun-‘den rivayet edildiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu: “Vasiyet etmeğe değer bir malı bulunan kimsenin vasiyeti yanında yazılı olmadan iki gece geçirmesi doğru de­ğildir.” (Buhari, Vesaya 1, Müslim, Vasiyet 4)

İbni Ömer -Allah onlardan razı olsun- der ki: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’den bu sözü duyduğumdan beri yanımda vasiyetim olmadan bir gece bile geçirmedim. (Müs­lim, Vasiyet 4)

Enes -Allah ondan razı olsun- şöyle demiştir: Peygamber sallallahu aleyhi vesellem yere bir takım çizgiler çizdi. Sonra da çizgileri göstererek şöyle buyurdu:

“Bunlar insanın istek ve arzuları, şu da onun ecelidir. Bu vaziyette yaşayıp giderken bir de bakar ki en yakın çizgi olan ölüm karşısına çıkıvermiş.” (Buhari, Rikak 4)

Ebu Hüreyre -Allah ondan razı olsun-‘den rivayet edildi­ğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyur­du:

“Yedi şey gelip çatmadan hayırlı ameller yapmaya bakın yoksa siz iyi ameller işlemek için: Her şeyi unutturan fakirli­ği mi, azdıran zenginliği mi, insanın aklını ve bedenini bozan hastalığı mı, bunaklaştıran ihtiyarlığı mı, ansızın ve süratli gelen ölümü mü, Yoksa beklenen şeylerin en kötüsü Deccali mi yoksa bunların hepsinden çok daha zor ve acı olan kıya­meti mi, bekliyorsunuz da hâlâ hayırlı ameller yapmıyorsu­nuz?” (Tirmizi, Zühd 3]

Yine Ebu Hüreyre -Allah ondan razı olsun-’den rivayet edildiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu: “Ağız tadını bozan ölümü çok hatırlayınız.” (Tirmizi, Zühd 4. İbni Mace, Zühd 31]

Übey ibn-i Ka’b -Allah ondan razı olsun- şöyle demiştir: Bir gün Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem gecenin üçte biri geçince kalktı ve şöyle buyurdu:

“Ey insanlar Allah’ı hatırınızdan çıkarmayın, çok anın. Birinci sur’a üfleme zamanı hemen hemen geldi çattı. Arka­sından İkincisi gelecek.” Bunun üzerine ben:

-E’’y Allah’ın Rasulü, ben sana çok salavat getiriyorum. Acaba bunu ne kadar yapmalıyım” diye sordum.

-“Dilediğin kadar”, buyurdu.

-“Dualarımın dörtte birini salavata ayırsam uygun mu­dur?” Diye sordum.

-“Dilediğin kadarını ayır ama fazla zaman ayırırsan se­nin için hayırlı olur”, buyurdu.

-“Öyleyse duamın yarısını salavatı şerifeye ayırayım,” dedim.

-“Dilediğin kadar yap ama fazlalaştırırsan senin için ha­yırlı olur”, buyurdu. Ben yine:

-“Yaptığım duaların üçte ikisini sana salavat getirsem yeter mi?” diye sordum.

-“Dilediğin kadar yap ama artırırsan senin için hayırlı olur,” buyurdu.

-“Öyleyse ben de duamın hepsini senin için yaparım,” deyince;

-“O zaman Allah senin bütün sıkıntılarını giderir, dünya ve ahiret işlerinde sana kafidir ve bütün günahlarını da ba­ğışlar.” (Tirmizi, Kıyamet 23]