Abdullah Bin Abbas’ın ilim aşkı Allah Resûlü’nün (a.s.m.) duasının bereketi ile doldu. Efendimiz vefat edince sahabelerin yanına koştu. Onların ilim ve irfanından istifade için âdeta kapılarında nöbet tuttu. Abdullah Bin Abbas’ın ilim aşkını bizzat kendisi bu süreci şöyle anlatır:
“Ensar ve Muhacir bütün büyük sahabelerin peşlerine takılır, bir an olsun yanlarından ayrılmaz, onlara Allah Resûlü’nün (a.s.m.) yapmış olduğu savaşları ve bu sırada inmiş olan ayetleri sorardım.
Allah Resûlü’nün (a.s.m.) yakını olduğum için onlardan birinin yanına gittiğimde buna sevinir, sorumu memnuniyetle cevaplandırırdı. Bir keresinde Übey b. Ka’b’ın yanına gittim. O, ilimde zirve ve otoriteydi.
– Bana Medine’de inen Kur’ân sûreleri hakkında bilgi verir misin? diye sordum.
– Medine’de on yedi sûre indi. Diğerleri ise Mekke’de indi, diyerek anlattı.”[1]
Adullah b. Abbas çok akıllı, geniş ufuklu, uzağı gören biriydi. Allah Resûlü (a.s.m.) vefat ettiğinde henüz on üç yaşında olmasına rağmen, onun vefatının ne anlama geldiğini çok iyi kavramış, ileride neler olabileceğini daha o günden görmüştü.
“Allah Resûlü (a.s.m.) vefat edince Ensar’dan birine
– Haydi sahabeler çok iken gidip onlara sorup öğrenelim, dedim. Ensar:
– Sana şaşıyorum vallahi ey Abbas’ın oğlu! Yeryüzünde bu kadar sahabe varken insanlar sana mı muhtaç olacaklar? diye çıkıştı. Onu bırakıp meseleleri tespite ve neyi hangi sahabeye soracağımı araştırmaya yöneldim. Sorup soruşturduğum sırada bir hadisin, bir sahabe tarafından Efendimiz’den duyulduğunu öğrenirsem hemen yanına giderdim. Sahabe kaylûle uykusuna yatmışsa evin kapısında saatlerce beklerdim. Uykum gelir, pardösümü katlayıp kendime yastık yapardım. Sahabe evden çıkıncaya kadar rüzgâr yüzümü toz toprak içinde bırakırdı. Sahabe dışarı çıkıp beni görünce,
– Niçin geldin ey Resûlullah’ın amcasının oğlu? derdi.
– Öğrendiğime göre sen Allah Resûlü’nden (a.s.m.) duyduğun şu hadisi rivayet ediyor muşsun? O hadisi bizzat senden dinlemek için geldim, derdim.
– Biri ile haber gönderseydin ben sana gelirdim, der ben:
– Asıl benim sana gelmem gerekir, derdim.
Hadis öğrendiğim bu sahabeler birer birer dünyalarını değiştiler. Hadisleri öğrenmek için insanlar bana gelmeye başladılar. Benimle hadis öğrenmek için gelmeyen arkadaşım bu durumu görünce:
– Sen benden akıllıymışsın, dedi.[2]
Abdullah Bin Abbas’ın ilim aşkı işte bu kadar fazla idi…